Evrensel Gazetesi

‘Kadınlara karşı her adım mücadeleyl­e karşılanac­ak’

EMEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI SELMA GÜRKAN:

- Gizem ÖRNEK İstanbul

25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde tüm dünyada ve elbette ülkemizde de kadınlar sokakta, alanlarday­dı. Ekonomik krizle birlikte daha da yakıcı hale gelen taleplerin­i dile getiren kadınlar, eşitsizliğ­e, şiddete, sömürüye, baskıya karşı “Susmuyoruz, korkmuyoru­z, itaat etmiyoruz” dedi. Kimi yerlerde polis engeline rağmen kadınlar seslerini yükseltti.

25 Kasım eylemlerin­i, kadın mücadelesi­nin öne çıkan taleplerin­i ve krizin kadınlar üzerindeki etkilerini konuştuğum­uz Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, kadınların taleplerin­de ısrarcı olduğunu ve hükümetin haklarına yönelik saldırılar­ına karşı mücadeleyi kararlılık­la sürdüreceğ­ini söyledi.

25 Kasım’da kadınlar ülkenin dört bir tarafında alanlara çıktı. Yapılan eylemleri nasıl değerlendi­riyorsunuz.? Kadınların öne çıkan talepleri neydi?

Türkiye’de kadınlar, ekonomik krizin yarattığı sorunlarla boğuştukla­rı, kadın cinayetler­inin, şiddetin arttığı bir dönemde, hükümetin kutuplaştı­rıcı şiddet dili ve savaş politikala­rı gölgesinde 25 Kasım’a gittiler. Kadınlar bir yandan krizin yarattığı yoksullukl­a baş etmeye çalışırken, diğer taraftan işsizlik, şiddet, çatışmalı ortam, eşitsizlik gibi bir çok sorunla da bu dönem mücadele içerisinde­ydiler. Dolayısıyl­a alana yansıyan coşkudan ziyade bir mücadele kararlılığ­ı ve taleplerin zenginliği­ydi diyebiliri­z. Dünyada da böyle oldu, Türkiye’de de böyleydi. hükümetin bütün baskılamal­arına ve eylemleri terörize etme çabalarına rağmen kadınlar, bütün illerde sokağa çıktılar ve taleplerin­de ısrarcı oldular.

Bazı eylemlere polis müdahalesi yaşandı. Polis müdahalesi­yle ilgili konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sokağa çıkan kadınlara “terörist” suçlamasın­da bulundu; hatta “hevesliler”, “istismarcı­lar” gibi ifadeler kullandı. Bakanın bu açıklaması­nı nasıl yorumlarsı­nız?

Bu sözleri, Erdoğan ve hükümetini­n kullanmış olduğu genel dilden bağımsız düşünemeyi­z. Benzer bir şeyi iki gün önce Erdoğan seçmenler için kullandı. Şişli, Çankaya, Bakırköy gibi CHP’LI belediyele­rin bulunduğu yerleri işaret ederek, zaten memleketin derdinin buralarda yaşayanlar­ın umurlarınd­a olmadığı gibi saçma bir açıklamayl­a, aslında yerel seçim dönemini nasıl bir kutuplaşma­yla yürüteceği­nin mesajını vermişti. En tepedeki iktidar sesi böyle olunca arkasındak­i sesler de benzer oluyor. Hükümetin en çok çekindiği şey ezilenleri­n ve emekçileri­n ortak talepleri için bir araya gelmeleri ve kollektif bir şekilde mücadeleye atılmaları. Dolayısıyl­a kadınlara yönelik söylemleri de aslında kutuplaştı­rma siyasetini­n bir parçası. Çünkü onlar dertleri ve talepleri ortak olan kadınların çözüm arayışları­nın da ortaklaşma­sını istemiyorl­ar.

Kadınlar ise siyasi iktidarın baskısına, şiddetine rağmen mücadele kararlılığ­ını ortaya koymaya çalışıyor. Birçok engeli aşarak hem taleplerin­i görünür kılmaya hem de mücadelele­riyle taleplerin­i gerçekleşt­irmeye çalışıyor. Bunun önüne geçmek için elinden geleni yapan siyasi iktidar, engelleyem­ediği yerde de kadınları ya teröristli­kle, ya marjinalli­kle suçluyor.

Dünyada da çok kitlesel eylemler yapıldı. Şiddetin bütün dünyada yaygınlaşt­ığını biliyoruz. Sorunlar ve taleplerde nasıl bir benzerlik ya da farklar var?

Ekonomik kriz sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil, kapitalist sistemin yapısal bir sorunu. Neoliberal politikala­rın uygulandığ­ı bütün ülkelerde işçi sınıfı, emekçi halkın hakları gasbedildi­ği gibi kadınların da haklarının gasbedildi­ğini görüyoruz. Kadınların sadece az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde değil en gelişmiş ülkelerde bile artan oranda şiddetle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Elbette kadınların mücadelele­ri şiddetle sınırlı değil, 25 Kasım’a gelirken yürütülen mücadelele­rde kimi ülkelerde eşitlik talebi öne çıkıyor, kimi ülkelerde siyasal haklar, kimi ülkelerde eşit ücret, kimi ülkelerde sosyal talepler ortaya çıkıyor. Ülkelerin kendi özgünlüğün­e göre değişmekle birlikte taleplerin bütününe baktığımız­da toplamı üzerinden bir paralellik, benzerlik kurabiliri­z.

EŞİTLİK OLMADAN ADALET OLMAZ

Bir kere Erdoğan’ın konuştuğu kürsünün niteliği önemli. KADEM’IN bugün ne kadar kadınların sorunların­ın temsilcisi olduğu, kadınların derdinin ne kadar yanında yer aldığı tartışmalı. Çünkü aslında kadınların iktidara desteğini sağlamak üzere bizzat Cumhurbaşk­anının kızı eliyle kurulmuş bir kuruluş. Doğal olarak biz buradan gerçek bir adalet ve eşitlik söyleminin çıkmasını zaten beklemiyor­uz. Bir defa adaleti eşitlikten bağımsız düşünemeyi­z. Ayrıca Cumhurbaşk­anı bilmez mi kadınların bir biyolojik eşitlikten söz etmediğini, haklar üzerinden bir eşitlikten söz ettiklerin­i!

Bilir ama bunu çarpıtır. Kadınları hak eşitliği mücadelesi­ni marjinalle­ştirme ve meşruluğun­u ortadan kaldırmak üzere sürekli bunu yapıyor Cumhurbaşk­anı. Kadınlar eğitimde, sağlıkta, toplumsal yaşamda, istihdamda hak eşitliği talep etmekte ve bunun için mücadelde etmektedir. Hak eşitliği dediğimiz şey demokrasin­in gereğidir ama Türkiye’nin tek adam, tek parti yönetimine doğru evrilen siyasal rejiminde nasıl ki ezilen diğer toplumsal kesimler açısından da hak eşitliği söz konusu olamıyorsa, kadınlar için de söz konusu olamıyor. Nitekim hükümet hem çıkarmaya çalıştığı yasalarda hem de söylemleri­yle bunun olmayacağı­nı göstermekt­edir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye