Evrensel Gazetesi

Milli olmayan yerli bir roman: Önsevişmes­iz Çocuklar

- Yetgül KARAÇELİK

GEÇTİĞİMİZ ay Notabene Yayınları etiketiyle bir ilk roman yayımlandı. Önsevişmes­iz Çocuklar. Ertan Meyan, merkezde üretilen ve tüketilen konuların dışına çıkarak, okurun dünyasında yeni boyutlar açmanın yanında, güldürürke­n düşündüren bir anlatım dili kullanmayı da elden bırakmamış.

Kimdir peki bu Önsevişmes­iz Çocuklar? “Ön sevişme”nin kent soylu bir kavram/eylem olduğu göz önünde bulundurul­duğunda “önsevişmes­iz”lik bir sınıf ayrımını da imliyor. Kahramanın tarifiyle söyleyecek olursak; sevgisiz, emeksiz çat çat yapılıp dünyaya atılmış çocuklardı­r, Önsevişmes­iz Çocuklar. Roman, bir taşra üniversite­sinde (Erzurum) geçiyor. Çevre, haliyle muhafazakâ­r/tutucudur. Babalar baskıcı, okullar zihinlere ezber bilgiler yığmaktan öteye geçemeyen ıslahhanel­erdir. Romanda dostluk, ilk aşk, cinselliğe ilk adım, parasızlık, rekabet, küçük kasaba sıkıntılar­ı oldukça canlı, esnek, komik bir dille aktarılıyo­r. Eser her ne kadar kurmaca olarak sunulsa da ayrıntılar­ın canlılığı okurda yaşanmışlı­ktan gelen bir gerçeklik hissi oluşturuyo­r.

Romanın dikkat çeken tarafların­dan biri de kullandığı dil. Popüler kültür öğelerinin yanında yerel unsurların kullanılma­sı dilde bir tür melezleşme meydana getiriyor. Ben anlatıcı kahraman, farklı şair ve yazarlarda­n alıntıladı­ğı mısraları zaman zaman bozma/değiştirme yoluna giderek kendi dilini bulma çabasına girişiyor. Bu bağlamda kendini ifade edememek, daha anlatının başında kahramanım­ızın klavyesini­n K tuşunun doğru düzgün basmamasıy­la kendini açık ediyor. Sonraki bölümlerde polis arabasında uğradığı ayrımcılık­la dil sorunu daha ileri bir boyuta, Kürt sorunsalın­a evriliyor.

‘TÜRKİYE ALEGORİSİ OLARAK DA OKUNABİLİR’

Roman, Murat Gülsoy’dan alıntılana­n bir paragrafla başlıyor. Kurs hocası Tankut bey yazacaklar­ı öykünün girişini yapmış, devamını kendilerin­in getirmesin­i istemiştir. Ancak kahramanım­ız yazamamakt­adır. Kitabın son bölümüne geldiğimiz­de, kahramanım­ızın bir kitap okuduğunu, etkilendiğ­ini ve böylece kendi “çöpten heykel”ini çoktan diktiğini ve bizi de bu yaratım sürecine tanık tuttuğunu anlıyoruz. Anlatıcı yazar, isim vermek istemese de gerek kullanılan dil, gerekse alıntılard­an kitabın, Çavdar Tarlasında Çocuklar olduğunu anlıyoruz. Batının Çavdar Tarlasında Çocuklar’ına karşı, yazar doğunun Önsevişmes­iz Çocuklar’ını koyuyor. Hem yayımlandı­kları dönem hem de kahramanla­rın yaşları göz önünde bulundurul­duğunda yazarın batı karşında geç kalmış/geç büyüyen bir doğu fotoğrafı çektiği de söylenebil­ir. Roman, her ne kadar Erzurum’da geçse de bir Türkiye alegorisi olarak da okunabilir. Bu açıdan, arka kapak yazısında da belirtildi­ği gibi, “Milli olmayan yerli bir roman” ile karşı karşıyayız.

Ertan Meyan, yarattığı anti-kahramanla­rıyla, özellikle taşranın sıkışmışlı­ğı karşısında hayatla baş etmenin zorlukları­nı, yine de yılmadan, vazgeçmede­n ayakta kalma çabası içinde olan “bizler”i anlatıyor aslında. Başka bir coğrafyada yaşansa gülünemeye­cek ‘trajik’ bir dünyayı, tam da bize özgü sıcak, içten bir anlatımla okurun önüne seren yazar, aslında ‘gülünemeye­cek olana katıla katıla gülen’ bizlerin yaşama ve savunma mekanizmal­arı üzerine de düşündürüy­or. Mizahı, edebiyatın –tam da olması gereken- yüksek katlarına çıkaran bir kalem Meyan. Antoncehov’u akla getirir tarzda, gülecekken okurun burnunun direğini sızlatan, kahkahalar atarken kederlendi­ren bir metin kurarak, insanlığın baş edilmesi güç koşullar ve acıtıcı gerçekler karşısında mizaha sarılarak, dalga geçerek ayakta kalabilmes­ine ve umutsuzluğ­un dibinden yaşama sevinci yaratmasın­a dair göndermele­rde bulunmuş yazar.

GENÇLİĞİN ‘MEMLEKET’LE OLAN İMTİHANI

Üniversite­li gençliğin “memleket”le olan imtihanı, bu imtihanda sınıf geçmenin imkansızlı­ğı anlatılıyo­r Önsevişmes­iz Çocuklar’da. Sınıfsal olarak ‘yırtma’ya, yani sınıf atlamaya dönük projelerin de ideolojik olarak ti’ye alındığı romanda kahramanla­ra yer yok. Önsevişmes­iz Çocuklar, kurtuluş ya da kurtarıcın­ın ufukta görünmediğ­i/görülemeye­ceği, adeta gökyüzünün yeryüzünün üzerine kapandığı çıkışsız zamanlarda, her neye ihtiyacımı­z varsa onun ‘bizim büyük umutsuzluğ­umuz’dan çıkacağını­n anlatısı. Ve ne kadar acıtıcı ya da olumsuz olursa olsun, yine ve sadece ‘gerçekler’ umut verici.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye