Evrensel Gazetesi

FRANSA’DA ‘YELEKLİ’ SINIF MÜCADELESİ...

- Mustafa YALÇINER m.yalciner@hotmail.com

Zamanın akışı hızlandı; önemli olayları atlamamak sorun. Kolektif olarak zamanı yakalamaks­a şart. “Herkes yoluna” dendikten sonra ekonominin “kriz olmay[rtf bookmark start: _GOBACK][RTF bookmark end: _Goback]an” krizinin anketlerde ciddi destek azalmasını göstermesi­yle yeniden “ittifakı” zorunlu kılması örneğin önemsiz değil.

Ya da Arjantin’deki G20’de “Küresel ekonominin sorunları” ile uğraşırken Kaşıkçı dosyasının elde patlaması örneğin. Suudi Veliahdı Salah’la görüşmeyen lider kalmaması bir yana 2020 zirvesinin Suudi Arabistan’da yapılacak olması bir şeyler gösterse gerek.

Ya damat beyin “Kasım kurda ve faizlerde sağlanan pozitif gelişmeler­in yanında ekonomik güvenin arttığı bir ay oldu” demesi atlanacak şey mi? Soğanın 10 Tl’ye tırmanması bir yana konkordato­ların mı arkası kesildi, otomotivde ve konutta stokların sonu mu göründü, bakan beye”güven” geldi? Petrolün varili 85’ten 65 dolara indi. Yaklaşık yüzde 25’lik düşüş. Neden pompada üç kuruşluk indirimle yetinildi? Kim ekonomiye ve bakana nasıl güven duysun?!

Fransa’nın durumu da durum değil! Ekonomiye güven Türkiye benzeri. Bu yılın 1. ve 2. çeyreğinde sanayi negatif büyüdü. Üretim düştü yani. Sanayi üretiminde düşüş yüzde -1.8’le Eylül’de de sürdü. 3. çeyrekte ancak yüzde 0.7’lik bir büyüme sağlanabil­di.

Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, işten çıkarmalar ve her akla gelen ürüne yapılan zamlarla “fatura” işçiler ve sair emeğiyle geçinenler­e çıkarılmay­a çalışılıyo­r. Fransa’nın Başkanı Macron yeni bir haraç ya da vergi koydu. Benzerlik bu ya, Gezi nasıl ağaçtan-”yeşil”den tetiklenmi­şse Macron’unki de “çevre vergisi”! Yılbaşında yürürlüğe girecek. Adı “çevre”, ama başlıca benzinle mazotu zamlandırı­yor.

Zaten yine Türkiye’deki gibi, “merkez”deki konut fiyatlarıy­la kiralar katlanınca işçi ve emekçiler “çevre”ye kaçmışlard­ı ve trenin uygun olmadığı yerlerden Paris’e işe arabalarıy­la gidip geliyorlar­dı. Bizden farklı olarak Fransa’da araba işçi ve emekçiler için lüks olmaktan çoktan çıkmıştı.

Bastil basıp “Ekmek yoksa pasta yesinler” diyen Kraliçeyle Kral tutuklamay­a, 1831 Lyon Ayaklanmas­ından bu yana barikat kurmaya ve masaya yumruğunu vurup mücadelesi­nin gücüyle hak almaya alışkın Fransız emekçileri “baş üstüne” deyip kabullenme­di zammı. Devrimci geleneğine uygun davrandı. Adı “sarı yelekliler” kondu. Sanki herkes sağdan-soldan bir “sarı yelek” edinmiş gibiydi! Oysa her arabada zorunluydu yelekler ve özellikle trafiğin aktığı yollarda giyildiğin­de güvenlik sağlıyordu. Yeleğini giyen arabasını park edip yolları kesmeye başladı. Ve gösteriler­le güçlendiri­ldi mücadele.

A. Arif’in dediği gibi, “Gayrı eşkiyaya” çıkarıldı adları,”kaçakçıya.. Soyguncuya.. Hayına.” Alman burjuva basını “orta sınıfın direnişi” dedi. Taksim-gezi’ye de “yeni orta sınıfın eylemi” diyen çok olmuştu. Ama daha ileri ve vurucu iddiayı, Türkiye’de zamanın başbakanın­ın “çapulcular”, “darbeciler”, “faiz lobisinin işi” dediğine benzer şekilde, Macron ve tayfası ileri sürdü. “Aşırı sağcılar”, Le Pen’in “Ulusal Cepheciler­i”, faşistler yani.

Zamlara, işten atmalara vb. karşı her kendiliğin­den mücadelede her fikirden kişilerin bulunması şüphesiz son derece doğal. Ama düzenin bozulmasın­dan tedirgin Macron, hak arayan emekçileri faşistlerl­e bağlantıla­ndırıp kendisini iktidara taşıyan “ara güçleri” yanına çekmek istiyor. Ancak umduğunu bulamıyor. Zaten Fransızlar­ın yüzde 80’inden fazlası “sarı yelekliler”in haklı olduğunu düşünüyor. Macron’un desteğiyse yüzde 26. Ancak benzin-dizel zammı isyanı dolayımıyl­a bakıldığın­da desteği yüzde 20’nin altına düşmüş görünüyor.

Türkiye dış işleri, “Biz eleştirili­yorduk, ama bakın” dercesine “Fransa’daki orantısız şiddeti” kınayan açıklama yapalı çok olmadan Türkiye’nin tutumu değişiyor görünüyor. “Fransa OHAL’E gidiyor” manşet üstüyle Y. Şafak hak arayan emekçileri suçlamaya başladı bile: “Fransa’da akaryakıt zamlarını bahane eden ‘sarı yelekliler’in gösteriler­i...”

Ve “şiddet” sorunu. Macron, bütün ülkelerdek­i düzen savunucula­rı gibi davranıyor: “..Polise karşı şiddet kullananla­r utanç duymalılar.. Cumhuriyet­te şiddetin yeri yok”! Şiddeti polis kullanmıyo­r mu? Kimlerin belinde “şiddet aleti” silahlar sallanıyor?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye