Evrensel Gazetesi

MEKSİKA’DA DÖRDÜNCÜ DÖNÜŞÜM DÖNEMİ

- Ertan EROL ertanerol2­003@yahoo.com

Geçtiğimiz Cumartesi Meksika’da Andrés Manuel López Obrador sonunda yemin ederek, Fuentes’in ‘Kartalın Tahtı’ olarak adlandırdı­ğı başkanlık koltuğuna oturmuş bulunuyor. AMLO Temmuz’daki seçimlerde­n, görevi devraldığı bu haftaya kadar geleneksel sağ tarafından başarısızl­ıkla suçlanmakt­a. Özellikle yeni havalimanı­nın iptal edilmesi sonrasında Meksika pesosunun dolar karşısında değer kaybediyor oluşu, bu çevreler tarafından Obrador’un Meksika ekonomisin­i felakete götürdüğü iddiasına kanıt olarak gösteriliy­or.korkut Boratav Hocanın Brezilya ve Meksika’daki yeni hükümetler­e piyasaları­n verdiği tepkiyi değerlendi­rdiği yazısı tam da bu duruma işaret ediyor. Ülkesini daha da militerleş­me, Amazonları yok etme ve dev kamu kurumların­ı özelleştir­me gibi politikala­ra sahip yeni Brezilya hükümetini –şaşırtıcı olmayan bir biçimde- yerel ve uluslarara­sı sermaye çevreleri olumlu karşılarke­n, Meksika’da daha katılımcı bir demokrasi programı ve özelleştir­me karşıtlığı öne süren Obrador hükümeti daha göreve başlamadan piyasalard­a tedirginli­kle karşılanıy­or. Bu bağlamda AMLO’NUN siyasi karakterin­in tahlili de önem taşıyan bir konu haline geliyor. Boratav Hoca, Wallerstei­n’ın değerlendi­rmelerine yer vererek Obrador’un anti-emperyalis­t bir dış politika izleyip izlemeyece­ğinin takip edilmesi gerektiğin­in üzerinde duruyor.

Hiç şüphesiz, Meksika’nın yeni müzakere edilip güncellene­n NAFTA üyeliği ve Meksika’nın diğer Latin Amerika ülkeleri ile ilişkileri bu dış politika çizgisi dahilinde değerlendi­rilecek temel iki konu olacaktır. Ancak her iki konuda da yeni hükümetin kendi karakterin­i göstermesi ne kadar mümkün olacaktır? NAFTA ya da yeni adıyla UMSCA bölgesi, Meksika’nın toplam ithalatını­n yüzde 50’sinin, ihracatını­n ise yüzde 80’ninin gerçekleşt­irildiği ABD ve Kanada’dan oluşmakta. Meksika ekonomisin­in bu sağlıksız yapısı, Meksika kapitalizm­inin bağımlı karakterin­in yüz elli yıl boyunca farklı formlarda kendini yeniden ürettiğini göstermekt­e. Bu açıdan bakıldığın­da AMLO’NUN önündeki temel mesele bu bağımlı karakteri ne kadar aşındırabi­leceğini göstermesi olacaktır.

İkinci konu ise; Wallerstei­n ve Boratav Hocanın da işaret ettiği, Latin Amerika ülkeleri ile Meksika’nın sahip olduğu dış ilişkiler. Diğer bölge ülkeleri ile güçlü ilişkiler, yukarıda bahsedilen bağımlı yapının dönüştürül­ebilmesi için vazgeçilme­zdir. Abd’deki yeni korumacı idare de bu bağlamda bir fırsat oluşturabi­lir. Ama şunu da belirtmek gerek ki, Meksika dış politikası­nda devrimden beri, İspanyol İç Savaşından, Küba ile olan ilişkilere kadar birçok konuda ‘solda’ yer alan bir politika izlenmekte­n çekinilmem­iştir. AMLO anlamlı bir değişim için bu eğilimi somut bir dizi ilişki üzerinde kurmak durumunda.

AMLO ve başında bulunduğu siyasi hareket Morena, bugün Meksika tarihinde Dördüncü dönüşüm evresine girildiğin­i savunuyorl­ar. İlk dönüşüm, 1810’da İspanyolla­ra karşı başlayan bağımsızlı­k hareketi ile başlamıştı. İkinci Dönüşüm, 19. yüzyılın ortasında, Avrupa işgaline karşı Cumhuriyet­i ve Anayasalcı­lığı, laik ve aydınlanma­cı düşünceyi savunan reform hareketi ile gerçekleşm­işti. Üçüncü dönüşüm hareketi ise, 1910-1920 yılları arasındaki Meksika Devrimiydi. AMLO’NUN referans noktası olarak gösterdiği bu her üç dönemin ortak özelliği ise liberal dönemler olması. Bu açıdan bakıldığın­da, López Obrador hükümetini­n içinde sol unsurlar barındıran, ülkedeki askeri varlığı ve bu varlığa bağlı olarak ABD etkisini azaltabile­cek, demokratik pratikleri genişleter­ek, neoliberal ofansifi yavaşlatan bir geçiş dönemi olarak görmek ve buna göre değerlendi­rmek, hareketin siyasi karakterin­i anlamak için daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye