‘İfade özgürlüğü yaşam hakkı ile eş değer’
İNSAN Hakları Haftası kapsamında İHD, bu yıl ifade özgürlüğü konusunu öne çıkardı. İHD Adana Şube Başkanı Avukat İlhan Öngör ile ifade özgürlüğünün geldiği noktayı konuştuk. Son dönemde ifade özgürlüğü bağlamında en çok tartışılan konuların başında sosyal medyada paylaşımları nedeniyle açılan soruşturmaların olduğunu dile getiren Öngör, “Sosyal medyada Cumhurbaşkanına yönelik en ufak bir eleştiri dahi ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçu olarak değerlendiriliyor ve çok sayıda dava açılıyor. Şu anda 3 binin üzerinde cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle devam eden yargılamalar var, binlerce kişi mahkumiyet aldı. İçişleri bakanlığı verilerine göre sosyal medyadaki paylaşımlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan kişi sayısı 11 bin 744 kişi.” dedi. “İfade özgürlüğü hiçbir koşulda devredilemez, engellenemez bir temel hak” diyen Öngör, “Bu nedenle yaşam hakkı ile eş değerdir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de en can yakıcı konunun ifade özgürlüğü ve Türkiye’deki terör tanımı olduğunu belirten Öngör, “Terörle Mücadele Kanunu (TMK) baz alındığında yapılan en ufak bir eleştiri dahi propaganda veya örgüt adına eylem yapmak suçu ile karşı karşıya kalabilir. Oysa ki; uluslararası belgelerde ve Bm’nin terör tanımında ifade özgürlüğünü korumak amacıyla keskin bir ayrıma gidilmiş ve terör, sivillere karşı yapılan silahlı şiddet eylemleri olarak tanımlamıştır. Ancak; Türkiye’de örneğin devlet görevlilerinin yaptığı şiddet ve kötü muamele, işkenceyi dahi eleştirdiğinizde terörist suçlaması ile propaganda suçundan yargılanabilirsiniz” dedi. Öngör, “Maalesef çözüm sürecinin bitmesi ve OHAL sürecinin devreye girmesi ile uygulamada eski akıl ve pratiğin tekrardan hayata geçtiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu nedenle TMK ve bir tarafta uygulamanın daha da katı şekilde olması ifade özgürlüğü önündeki en büyük engeldir” dedi.
‘BEN YAPTIM OLDU ANLAYIŞI DEVAM EDİYOR’
HDP Eski Eş Genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere toplamda 11 milletvekilinin tutuklu olduğunu hatırlatan Öngör, “Türkiye’nin gündeminde olan AİHM’NIN Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği kararda sadece Selahattin Demirtaş’ın hukuki durumu değerlendirilmemiş adeta Türkiye’nin mevcut yönetim anlayışı mahkum edilmiş ve ifade özgürlüğü bağlamında bir manifesto niteliğindedir. Ancak; ‘Ben yaptım oldu’ hukuku ile tüm bu antidemokratik yönetim anlayışında ısrar edilmektedir” dedi. Hükümetin emekçiyi açlığa mahkum eden ekonomik paketlerini eleştirmenin dahi suç haline getirilmeye çalışıldığını söyleyen Öngör, “Özellikle OHAL döneminde çıkarılan grev yasağı kararları ve hükümetin işverenlere ‘Biz bu grev yasağını sizin için çıkardık’ demesi hükümetin ekonomik politikasının somut itirafıdır.” dedi.