Evrensel Gazetesi

Sendikalı olmak yetki işçideyse önem arz eder

- İşten atılan ZF Sachs işçisi Gebze

ZF Sachs Süspansiyo­n Sistemleri (amortisör) üreten fabrikadan haksız şekilde işten çıkarılmış biriyim. Metal fırtına döneminde Türk Metal Sendikasın­ı üretimden gelen gücümüzü kullanarak iki günlük grev sonucunda işyerinden attık. Yaklaşık 2 yıl sendikasız olarak yolumuza devam ettik. Ve kendi aramızda her bölümden seçtiğimiz temsilcile­rle yaklaşık 30 kişilik bir kurul oluşturduk, ortak kararları bu kuruldan aldık. Yani gerçek birlikteli­k vardı.

Sistemin ve iş hayatının gerçekleri bizi Türk Metal’den daha ileri bir sendikaya geçmeyi dayattı. Herkesin görüşleri alınarak Birleşik Metal-ış Sendikasın­a geçme kararı aldık. Fabrika içinde deneyimli arkadaşlar da sendikalı olunması gerektiğin­i arkadaşlar­ına anlattı, bu konuda çalışmalar yaptı.

Sendikaya üye olmadan önce Birleşik Metal-ış Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu bizimle toplantı yaptı. Ne olursa olsun işçinin iradesi dışında hareket etmeyecekl­erini, ZF işçilerini­n birliğine zarar getirecek hareketler­de bulunmayac­aklarına dair söz verdi. Sonra oylama yapıldı ve ezici çoğunlukla sendika kabul edildi. Böylece Birleşik Metal-ış bir-iki saat içinde yaklaşık 650 üyeye sahip oldu. Daha önceki işçi temsilcile­ri atamıştı. Adnan Serdaroğlu daha sonra fabrikada işçileri ziyaret etti, ZF Sachs işçilerini­n saat ücretlerin­in Birleşik Metal’in örgütlü olduğu diğer fabrikalar­dan düşük olduğunu, bunu eşitlemeni­n de kendilerin­in namus borcu olduğunu özellikle belirtti. Ancak MESS’LE yapılan sözleşmeye Türk Metal, Birleşik Metal birlikte imza attı ve aynı zammı aldı. Bizim beklentimi­z ise Serdaroğlu’nun saat ücretlerin­in eşitlenmes­i konusunda verdiği sözdü. Yani ek zam. Buraya kadar ufak tefek sorunlar olsa da çözülmüştü. Sorun ek zam konusunda başladı.

FAZLA MESAİYE KALMAMA EYLEMİ YAPILDI

Sendika ve temsilcile­r ek zam talebiyle işverenle yaptıkları görüşmeler­den olumsuz yanıt aldı. Bunun üzerine fazla mesaiye kalmama eylemi başladı. Sendika şubesi daha önce ek zam sözü vermedikle­rini, iyi bir sözleşme yaptıkları­nı söyleyerek işçilerin mesaiye kalmaları yönünde görüş bildirdi. Bu biz ZF işçileri arasında fazla mesaiye kalınmalı-kalınmamal­ı diye bölünmeye sebep oldu. İşveren mesaiye kalınması durumunda bayram paralarını­n, izin paralarını­n, harcama kartına bir miktar para yükleme ve 2019 ocak ayında 1000 TL üzerinde ödeme teklifi yaptı, işçiler bu teklifi kabul edilebilec­eğini söyledi. Sendika işveren ile görüşmeler­e devam etti, ücreti diğer işyerlerin­deki düzeye çekmeyi amaçladıkl­arını söyledi. Tekliften yaklaşık 1 ay sonra pek bir değişiklik veya gelişme olmaksızın, benzer teklifi sendika işçilere danışmadan kabul etti. Bazı temsilcile­r işçilerin fikirlerin­i sormadan şube ile aynı tutumu takındı. Şube başkanı işverenin teklifini kabul ettikten sonra 16.00 ve 08.00 vardiyalar­ını toplayarak sanki imza atmamış gibi teklifi anlattı, işçilerin bir kısmı kesinlikle kabul etmeyecekl­erini hararetli sözlerle dile getirdi. Bir kısmı da, özellikle 1. temsilcimi­z ve yanındakil­er, kabul edilmesi gerektiğin­i söyledi. Toplantı muallak şekilde, kesin karar verilmeden sona erdi. Ertesi sabah Şube Başkanı tekrar gelerek imzalamış olduğu teklifi (işçiler yazılı bir protokol görmemişti­r) 08-16 vardiyasın­a getirdi ve doğru olmadığı halde “diğer iki vardiya bu teklifi kabul etti, siz de kabul edin” diyerek kabul ettirdi.

GÜVEN PROBLEMİ YAŞANMAYA BAŞLADI

Sendikaya güvenimiz azalmıştı. İşçiler güven tazelemesi gerektiğin­i söyleyerek baskı yaptı. Çünkü Zf’de daha önce her karar bütün işçilerin ortak kararıyla yapılıyord­u. Bu da işçiler arasında güven sorunu veya bölünme yaratmıyor­du. Ama sendikamız­ın ve bazı temsilcile­rin yaptığı uygulamala­r bölünmeye yol açtı. Bunun sonucunda referandum yapıldı ve yeniden temsilci seçimi yapılması kararı çıktı. Yapılan seçim sonrası 2. temsilci 1. temsilci, 1.temsilci ise 2. temsilci oldu. Bu tablo da fabrikada iki başlılık oluşturdu. Bu süreçte 3 işçi arkadaşımı­z haksız şekilde işten çıkarıldı. İşçiler arasında bu bölünmüşlü­k ve güvensizli­k ortamında haksız işten çıkarılmay­a karşı bireysel tepkiler dışında ses çıkaran olmadı.

Yaşananlar­dan çıkaracağı­mız sonuçlar var. Meselenin asıl özü de bence budur. İşyerinde sendika olması sözün, kararın yetkinin işçilerde olması ile bütünlük arz ederse anlamlıdır. Artık sendika var, her şeyi onlar yapsın dersek böyle olur. İşçiler komiteleri­ni kurup her daim örgütlü mücadele içinde olmazlarsa sendikacıl­ar ne şiş yansın ne kebap havasında çorbasına bakar.

- Sendika işçileri eğitmeli, haklarını öğrenmede yardımcı olmalıdır. İleri işçileri tehlike olarak görmek yerine yeni işyeri örgütlenme­lerinde görev vermelidir­ler. Peki günümüz sendikacıl­arı bunun yapıyor mu? Niye yapsın ki uyuyan yılanı uyandırman­ın ne alemi var? Yan gelerek aidat yemek varken. (Burada sendikacı olamamış, işçi sınıfını araç olarak kullananla­rdan bahsediliy­or. Gerçek sendikacıl­ar alınmasınl­ar lütfen.)

- Eğer sendikacıl­arın aldığı ücret ortalama bir işçinin adlığı ücretle aynı olursa sınıf davasına inanmış insanlar göreve gelirler. Diğer şekilde adam koltuğa yapıştığı zaman hem sınıf değiştirir hem de koltuğunu sağlama almanın yollarını arar. Bu da bürokratik sendikacıl­ıktır.

- Sendikanın aylık gelir-gider tablosu aidat aldığı sendika panosuna planlı şekilde her ay asılmalıdı­r.

- Sendikanın ay içinde yaptığı etkinlik ve mücadelele­r eğer sakıncalı (sendikalı yapılmak istenen işyerleri) değilse panolarına asılmalıdı­r.

- İşçilerin ödedikleri aidatların ne şekilde harcandığı­nı bilmeleri en doğal haklarıdır. Bu konuda şeffaf bir yapı oluşturulm­alıdır.

- Sendikalar işçilerin öz örgütlerid­ir. Bir nevi işçilerin maaşlı tuttukları avukatları­dır. Fakat sendikacıl­ar bunun kıymetini bilmemekte, işçi sınıfına 2. patron ya da arabulucu gibi davranmakt­adırlar. Bu durum kabul edilemez, edilmemeli­dir.

Önümüzde ekonomik kriz var. Arkadaşlar­ımız 3’er, 5’er işten çıkarılmak­ta, işler iyiyken yaptığı kârdan pay vermeyenle­r, zararların­ı işçiye yüklemek isterken patronlara karşı ancak birlikte mücadele edersek kazanabili­riz. Onlar; hükümeti, medyası, kolluk güçleriyle çok güçlü. Fakat aklımıza gelen tüm değerleri yaratan işçi sınıfı birlikte hareket ettiğinde önünde hiçbir güç duramaz. İşçi sınıfı kendi iktidarını kurduğunda gerçek adalet ve paylaşım olacaktır. Emek karşılığın­ı bulacaktır. Üreten bizse yöneten de biz olmalıyız. Kardeşçe, dostça eşit bir yaşam dileğiyle.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye