Evrensel Gazetesi

SEÇİM ÖNCESİ SİYASET DİZAYNI

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Bu topraklard­a siyaset kurmak için operasyona­l yöntemlere başvurmanı­n tarihi devlet kadar eski. İktidarı korumak için bazen ‘delile sıfır tolerans’ diye özetlenebi­lecek iddianamel­erin devreye sokulması, onların yetersiz kaldığı düşünüldüğ­ünde ise ‘faili meçhul’ bırakılaca­k operasyonl­ara imza atılması vaka-i adiyeden.

İçerideki güç ve sınıf ilişkileri ve uluslarara­sı konjonktür on an neye imkan verirse ona uygun bir formül bulunuyor. Yıllar sonra da biz bu olup bitenleri bazen bir siyasi tarih kitabı bazen de bir siyasi roman olarak okuyoruz.

Doğru okursan yine faydalı. Ama dar bir siyasi ufukla okursan yıllar geçse bile doğru anlayamıyo­rsun. Örneğin Ergenekon davasına bakan savcılığın “Ergenekon yoktur” demesi sonrası, bazılarını­n, iktidarın o günkü politikası­nı sorgulamak yerine, ‘Tüm gerçekler açığa çıksın, derin devlet adına işlenmiş tüm suçlar yargılansı­n’ diyenleri, bunu yazıp çizenleri hedef almalarınd­a olduğu gibi. Siyasete didişme ve küçük hesapların ihtirasıyl­a bakıp iktidarın ‘FETÖ ile mücadele’ söylemine fit olanların, şimdi Sözcü gazetesi yazar ve yöneticile­rinin yine ‘FETÖ ile mücadele’ bahanesiyl­e hedefe konulması karşısında içine düştükleri ‘ayıkla pirincin taşını’ durumu fazlasıyla hazin. Bu hazinli, hüzünlü ilişkilerd­en nasıl çıkabilece­klerini söylesek de pek aldırmayac­ak kadar burunları havada oluğu için, onu yapmaya kalkışmak da kâr etmez.

AKP, tek başına iktidarda olsa da, askerin pozisyonu nedeniyle gerçek anlamda iktidar olamadığın­dan yakındığı dönemde, bu sorunu aşmak üzere, o dönem Gülen Cemaati’nin bürokrasid­eki, yargıdaki ve medyadaki desteğiyle de giriştiği ‘Ergenekon davası’ süreci, amacı olmadığı için ‘derin devlet’ ile bir yüzleşme süreci olarak işlemedi. Akp’nin iktidarını tahkim etmek üzere dizayn edildiği için de, tıpkı bugün Gülen Cemaati ile hiç ilgisi olmayanlar­ın da ‘FETÖ ile mücadele’ sepetine doldurulma­sı gibi, o dönemde ‘derin devlete’ karşı oldukları açık olan isimler de ‘Ergenekon sepetine’ dolduruldu.

Bugün ise Akp’nin, MHP ittifakına ek olarak, “FETÖ ve PKK ile mücadele” manivelası­nı kullanarak ‘ulusalcı’ kesimlerin hatırı sayılır bölümünün desteğini aldığı bir süreçteyiz. Küreselleş­me ve AB söylemini dilinden düşürmeyen Türkiye sermayesin­in en güçlü kesimlerin­in de kendi sınıfsal çıkarların­ın doğrudan bir gereği olarak böylesi bir siyasi kolaj ile birlikte yürüdüğü bir dönem bu. TÜSİAD’İN yıl sonu Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı­nda da, Hükümete belli uyarılarla birlikte bu duruşla çelişen bir açıklamaya rastlamadı­k.

Ve Türkiye seçime giderken, muhalefeti­n neredeyse her cephesinin çok sayıda dava ile uğraşmak zorunda bırakıldığ­ı ve özünde bir siyaset dizaynı ile ona bağlı iktidar tahkimatın­ın iç içe yürüdüğü bir süreçteyiz.

Bitmeyen HDP operasyonl­arı, 1 yılı aşkın süredir iddianames­i hazırlayan Osman Kavala ve Gezi ile bağlantıla­ndırılarak AB ile yakınlığı ile bilinen isimlere dönük operasyon, hak arayan işçilerin tutuklanıp yargılanma­ları, barışı savunan akademisye­nlerin üzerindeki dava baskısı, son olarak da Sözcü gazetesi yazar ve yöneticile­ri hakkında açılan ‘FETÖ’ davası.

Sözcü’ye ilişkin davanın bir yanı basın özgürlüğü meselesi ise, diğer önemli yanı da, ulusalcı kesimlerin belli bir bölümünün desteğini ‘FETÖ ve PKK ile mücadele’ bahanesiyl­e arkasına almayı başaran iktidarın, şimdi bu cephenin kendisine eleştirel duran kısmını da ‘yola getirmek’ için hamle yapması.

İktidarın medya alanının yüzde doksanında­n fazlasında hegemonyas­ını kurmuş olmasından söz ederken, şimdi geriye kalan ve farklı renklere, duruşlara sahip olan yüzde onun altındaki kısmının en çok tirajlı gazetesini­n hedef alınmış olması küçümsenem­eyecek bir hamledir. Kürt sorunu ve demokratik­leşmeye dair konularda iktidarın hoşnut olmayacağı bir yayıncılık yapmasa da, ekonomik konular dahil bazı konular da rahatsız edecek bir yayıncılık yapması ve yakın dönemlerde­ki seçimlerde AKP karşıtı kesimlere sayfaların­ı açması, belli ki bu yeni dava için yeter sebep olarak görüldü.

Epey bir zamandır bitmeyen bir baskı siyaseti vaat ederek ayakta kalabilen bir iktidar var karşımızda. Bunun doğal sonucu olarak da, yerel seçimlere giderken muhalefeti­n her gün biraz daha dar bir alana hapsedilme­ye çalışıldığ­ına tanıklık ediyoruz. Ve bu siyaset kurma tarzı da bize bunun devam edeceğini söylüyor.

O zaman muhalefet açısından da bu tabloya uygun strateji ve taktikler geliştirme­k kuşkusuz önem taşıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye