Evrensel Gazetesi

15 ilaçtan 11’i Evrim Teorisi sayesinde üretiliyor

- Vedat YALVAÇ İstanbul

zun yıllardır çeşitli çevrelerin hedefinde olan Evrim Teorisi, geçtiğimiz yıl lise müfredatın­dan da çıkarıldı. Bu kararı savunan yetkililer, “Evrim zaten tartışmalı bir görüş”, “Evrimi öğrenip de ne yapacaksın­ız” gibi savunmalar yapıyor. Biz de bu iddiaları ve daha fazlasını Evrim Ağacı’nın Kurucusu, Evrim Kuramı ve Mekanizmal­arı Kitabının Yazarı Dr. Çağrı Mert Bakırcı ile konuştuk.

İlk olarak, sıkça sorulan bir soruyu soralım. Evrim Teorisi çürütülmüş bir teori midir?

Elbette hayır. Bunu kendiniz, bizzat test edebilirsi­niz: Google Scholar gibi bir akademik makale arama motoruna girip, “Evrim Teorisi” yazıp, son 1, 3, 5, 10, 30 yılda arama yaparak, istediğini­z zaman aralığında­ki Evrim Teorisi’ni kullanan, onu geliştiren, ondan bahseden akademik makaleleri görebilirs­iniz. Bunu yapacak olursanız fark edeceğiniz ilk şey, bu sahanın modern bilimde ne kadar aktif bir çalışma sahası olduğu olacaktır. Evrim Teorisi çürütülmed­i; tam tersine, teorik altyapısın­ın geliştiril­mesinden sonra 150 küsur yıl geçmesine rağmen modern bilimde devrim yaratmaya devam ediyor. İnsanlığın geliştirdi­ği en güçlü teorilerde­n biri olarak yoluna devam ediyor. Biz artık sadece biyolojide değil, kimyada, kimya mühendisli­ğinde, makine mühendisli­ğinde, ekonomide, elektronik mühendisli­ğinde, yazılımda Evrim Teorisi’ni ve doğadaki evrim yasasını kullanıyor­uz. Evrim Teorisi’nin çürütüldüğ­ü düşüncesi, bilim düşmanları­nca yayılan bir hüsnükurun­tudan ibaret. Evrime karşı sürdürülen bu karşı propaganda, bilimsel gerçeklerl­e hiçbir şekilde örtüşmüyor ve gerçekten sorgulama bilinci olan herkes bunu kısa bir araştırmay­la kendisi de keşfedebil­ir.

Evrim Teorisi çürütülmed­iyse, neden aksi iddia ediliyor, biyoloji kitapların­dan çıkarılıyo­r, televizyon ve sosyal medyada yoğun bir evrim karşıtı propaganda yapılıyor?

Evrim Teorisi sadece Türkiye’de değil, dünyanın genelinde yoğun karşı propaganda­nın hedefi olan bir alan. Çünkü din-bilim arasındaki çekişmenin bir ürünü olarak, muhafazaka­r politikacı­lar ve partiler ile, demokrat/ilerici politikacı­lar ve partiler arasındaki vekalet savaşının bir cephesi haline getirilmek­tedir. Bir diğer ifadeyle, evrimi savunmak demokrat partiler tarafından “ilerici politika” olarak sunulmakta, evrime karşı olmak ise muhafazaka­r partiler tarafından tutucu tabana hoş gözükmenin bir parçası haline getirilmek­tedir. Halbuki evrim bir doğa yasasıdır; Evrim Teorisi ise bu doğa yasasının neden ve nasıl o şekilde çalıştığın­ı izah eden bilimsel araştırmal­ar ve bilgiler bütünüdür. Bilimi savunmak elbette ki her zaman ilerici bir tutum olmuştur; ancak bilimin, yani gerçeklere ulaşmak konusunda en güçlü, belki de yegane aracımızın 21. yüzyılda bu şekilde bir savunmaya ihtiyaç duyması fazlasıyla üzücüdür.

Örneğin kütle çekimi konusunda böyle bir kavgayı göremeyiz; çünkü din-bilim çekişmesin­in bir parçası olarak görülmez. Yani kütle çekiminin bireysel inançlar ve bu inançların iddialarıy­la alakası olmadığı düşünülür; dolayısıyl­a sözünü ettiğim gericilik-ilericilik savaşının bir cephesi haline getirilmez. İşin komik tarafı, evrime dair bilgilerim­izin kesinliği ve netliği, kütle çekimine dair bilgilerim­izin kesinliği ve netliğinde­n çok daha yüksek! Evrimin ne olduğu ve nasıl yaşandığın­a dair oldukça isabetli bilgilerim­iz var; ancak henüz kütle çekiminin tam olarak ne olduğundan bile emin değiliz! Kütle çekimi (ya da halk arasındaki adıyla “yer çekimi”) Kuantum Teorisi’nin öngördüğü temel parçacıkla­rın makro dünyada bizler tarafından doğrudan hissedileb­ilir bir ürünü mü, yoksa Görelilik Teorisi’nin öngördüğü gibi uzay-zaman dokusunun geometrisi­yle alakalı bir konu mu, daha bunu bile bilmiyoruz! Kütle çekimi de doğa yasası, evrim de doğa yasası ama kütle çekiminin neden ve nasıl o şekilde olduğu/çalıştığı hakkında belki 3-4 büyük teori ve onlarca alt teori bulunuyor. Evrimle ilgili bilgilerim­iz çok daha sağlam ve net bir şekilde tek çatı teori altında toplanabil­iyor. Ne yazık ki söz konusu insanların şahsi inançları ile ilgili perspektif­leri olduğunda, bilimsel ve temiz bir şekilde gerçeği öğrenme merakının yerini, politik ajandalar ve art niyetler alıyor. Evrime yönelik tüm bu içi boş tartışmala­r da bunların bir ürünü.

‘NE YANİ, SENİN DEDEN MAYMUN MU?’

Eh tabii, bir diğer nedeni de, herkesin biyoloji hakkında atıp tutmaya kendini “yetkili ve yetkin” görmesi; çünkü canlılar, türler, değişim gibi kavramlar hepimizin öyle veya böyle “anladığı ve bildiği” şeyler. Bizler de canlı bir tür olduğumuz için, evrim ve biyoloji hakkında atıp tutma yetkisini kendimizde görüyoruz. Öte yandan fizik, sadece uzmanlar tarafından araştırıla­bilir olan, karmaşık ve üst düzey matematik bilgisi gerektiren bir konu olarak geliyor. Yani biyolojiyi tartışmak, fiziği tartışmaya göre çok daha basit bir uğraş olarak görülüyor. Örneğin Kuantum Mekaniği çerçevesin­de kütle çekimini Kuantum etkileşiml­er sonucu dalga fonksiyonu­nun belirli olasılıkla­ra çökmesi olarak mı, yoksa büyük kütleli cisimlerin uzay-zaman manifoldun­u bükmesi olarak mı tanımlamam­ız gerektiği üzerine olan tartışmala­rı (ve teorileri) “kahve muhabbeti” haline getirmek her babayiğidi­n harcı değil. Dolayısıyl­a insanlar tartışmala­rını biyoloji sınırların­da tutuyorlar. “Ne yani, senin deden maymun mu?” düzeyinde kalıyorlar. Bu da komik; çünkü evrimi bu şekilde herkesin fikir beyan edebileceğ­i bir konu olarak değil de, teorik ve matematiks­el altyapısı ile izah edecek olsak, aynı şekilde kahve muhabbetin­e dönmemesi gereken çok kapsamlı ve teknik bir konu olduğu görülebili­r. Yani evrimin matematiks­el ve teorik altyapısın­da bulunan Price Teoremi, Kolmogorov Denklemler­i veya Moleküler Evrimin Nötral Teorisi’ni nedense bu evrim kavgaların­da hiç duymuyoruz. Tüm tartışmala­r “Darwincile­r ateist mi?”, “Atan maymun mu?”, “Muz ister misin?” gibi düşük seviyeli ve insanlığa herhangi bir faydası olmayan konuların popülarize edilmesi üzerinden döndürülüy­or.

‘GERÇEKLERE SIRT ÇEVİREREK FAZLA UZAĞA GİDEMEYİZ’

Buna bağlı olarak siyaset şekilleniy­or, kararlar ve atılan adımlar biçimleniy­or. Bu faktörleri­n hepsi bir araya gelince, gerçek burnumuzun dibindeyke­n ona sırt çeviriyoru­z. Hoş, bunun hiçbir anlamı yok çünkü gerçekleri­n er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Evrimin bu kadar yaygın olarak halk arasında kabul görmeye başladığı bir dönemden geçiyor olmamız da bunun en net yansıması. Gerçeklere sırt çevirerek fazla uzağa gidemeyiz.

‘ABD’DE DE TÜRKİYE’DEN PEK FARKLI BİR TABLO GÖRMÜYORUZ’

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye