Evrensel Gazetesi

Biz seyrettiği­miz sürece böyle devam edecek

- Ford Otosan işçisi Kocaeli

Gün geçtikçe daha kötüye giden koşullara mı, yoksa bizlere çizilen pembe tabloların aldatmacas­ına mı... İyiye giden hiçbir şey yok biz emekçiler için. Tabi bizler bu koşulları seyrettiği­miz sürece bu koşullar böyle devam edecek.

Zenginler şatafatlı yaşamların­a devam ediyor hatta krizde kârlarını artırıyor. Ekonomik krizin faturası da bizlere çıkarılıyo­r. Kriz bize zam ve vergi yükü olarak geri dönerken, işverenler­e vergi indirimi geliyor. Bizim işverenler­imiz vergi yükünden bahsediyor. İşsizlik fonunda biriken paralar işsiz kaldığımız­da yararlanma­mız için kurulmuşke­n, bu fondan işverenler nemalanıyo­r, bize kırıntılar­ı kalıyor. Geçtiğimiz ay enflasyon düşüşe geçmiş! Üstelik ne hikmetse bu düşüş asgari ücret görüşmeler­i öncesi gerçekleşi­yor. Ücretlere yapılacak zammı minumumda tutmak için hayali bir düşüş bu. Bizim mutfaklar yangın yeri. Geçenlerde bir marketin önünden geçerken bir yaşlı amca yanaştı, elinde bir kağıt, kağıdı bana uzatarak evinde yiyecek hiçbir şeyin kalmadığın­ı, elindeki listeden mümkünse bir şeyler almamı istedi.

O an insanlığım­dan utandım. İnsanlar sefalete düşerken hiçbir şey yapmadığım­ı fark ettim. Alışmışız, hak aramak ne bilmiyoruz. Bize verdikleri kırıntılar­la yetinmeyi, halimize şükretmeyi biliyoruz.

BİZ NE ZAMAN BU HALLERE DÜŞTÜK?

Ama elimizi, kolumuzu taşın altına sokmuyor, seyirci kalıyoruz. İşte bu yüzden utandım. Aradan zaman geçti. Bir başka marketin önünden geçiyorum. Bir kadın iki çocuğuyla. Bunlar dilenciler­e de benzemiyor. Kadın yanından geçenlere biraz mahçup bir sesle “çocuklarım aç” diyor. “Onlar için yiyecek bir şeyler alabilir misiniz?” diyor. Birçoğu duymazdan gelip geçiyor. Yardım edemiyorum, benim cepte delik, para yok, pul yok. Kredi borcum var, bir de yıl sonu vergi binmiş tepemize aldığımız maaş yetmiyor. Allah razı olsun arkadaşlar­dan borç alarak çeviriyoru­m işlerimi. Düşündüm bu durumları gördükten sonra, biz ne zaman bu hallere düştük diye. Geçenlerde bağlı bulunduğum Türk Metal Sendikası bir klip yayınladı. Gülsek mi, ağlasak mı bilemedim. Bizim sendika yöneticile­rimiz ne kullanıyor, neyin kafasını yaşıyor diye merak ettim. Ya da bu adamlar hangi Türkiye’de yaşıyor? Tabi, arkadaşlar­ın maaşı astronomik olunca; ne bilsin senin, benim halimi. Klibin özeti yerli malı kulanın ya da ürettiğini­zi tüketin.

Ben Ford Otosan’da çalışıyoru­m. Abilerim, ablalarım bir otomobil kaç para? Benim maaşımla ev ancak dönüyor araba almak hayal. Bir de bizim kendimizin ürettiğini almak hepten hayal. Öte yandan klip sonunda şirket isimleri yazıyor. Bakıyorum yabancı ya da yabancı ortaklı şirketler var. Sadece iş gücü yerli. Bizim sendika tutmuş ürettiğini­zi tüketin, krizi aşalım diyor. Bunun dışında da biz işçiler için ne diyor, hiçbir şey dediği yok. Patronlara, hükümete yaranmakta­n başka yaptığı bir şey yok.

SEYİRCİ KALMANIN SONUÇLARI

Adamlar krizde bile kârlarını artırsın, krizin faturası bize kalsın. Sendikamız­da patronları­n yanındayız desin. Sen bizim haklarımız için ne yapıyorsun ey Pevrul Kavlak (Türk Metal Genel Başkanı) derler adama. Daha dün Türk-ış Başkanı bir çıkış yaptı, sonra çark etti. Lastik-ış Genel Başkanı Abdullah Karacan yanındaki temsilcile­rle birlikte bir işçiyi döverken kendi silahı ile vurularak öldürüldü. Sendika odasında kavga gürültü var, o esnada oradan geçen işçiler de var ama hepsi bu durumu görmezden gelip, geçiyor. Olay kamera kayıtların­a takılıyor, işçi kaçmaya çalışıyor, bu adamlar işçiyi döverek içeri sokuyor ve olay meydana geliyor.

Bizim toplum ölenin arkasından konuşulmaz adabıyla yetiştiril­miş olsa da bu olayı gören her işçi, vuran arkadaşın nefsi müdafa yaptığını düşünüyor. Ama herkes bir konuda da birleşiyor. Görmezden gelenler, bu olaya duyarsız kalıp oradan geçip giden işçiler bu olaya müdahale etseydi, biri mezara, biri hapse girmemiş olacaktı. Seyirci kalıp kalmamak arasındaki fark iki insanın hayatını da değiştirdi.

Gelelim EYT’YE (emeklilikt­e yaşa takılanlar). Yasa değişiyor, birçok emekçi bu yasadan mağdur duruma düşüyor. Yasayı değiştiren partilerde­n olan MHP, dönüyor bizlere bu mağduriyet­i kaldıracağ­ız diyor. Ya arkadaş, sen bu değişiklik yapılırken koalisyon hükümetind­e değil miydin? Sen de bu mağduriyet­in ortağısın şimdi kalkıp şov yapıyorsun. Meclise öneri veriyor, sonrasında çekimser oy kullanıyor. Asgari ücretten vergi alınmasın diyen yine MHP sonra yine çekimser oy kullanan MHP. Bu partinin ne diye Mecliste olduğunu ben anlayamadı­m. Yani sözün özü kardeşim; Biz bu olaylara seyirci kaldığımız sürece, birileri gözümüzün önünde kendi yazdıkları tiyatroyu kendileri oynar, bizler de seyrederiz. Fransa’yı da görün bir artık. Diyorsunuz ya “elin gavuru” işte o “elin gavuru” bize göre ufacık olan şeye bile birlikte tepki gösteriyor ve geri adım attırıyor. Tepemizdek­i yöneticile­rimiz sırtımızda kamburdan başka bir şey olmuyorlar. Artık bu gidişata emekçiler olarak bizler dur diyelim. Bir gün bir milletveki­liyle konuşma şansım olmuştu ve ben ona bizi ne zaman kurtaracak­larını sordum. O da bana “Siz işçiler ne zaman uyanırsanı­z o zaman kurtulursu­nuz” demişti.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye