Evrensel Gazetesi

FIRAT OPERASYONU VE BİR SORU

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Fırat’ın doğusu ile ilgili olarak bir süreden beri tırmandırı­lan gerilim, Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik harekâtın birkaç gün içinde başlayacağ­ı açıklaması ile yeni bir boyut kazandı. Abd’nin Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile işbirliğin­i sürdüreceğ­i açıklamala­rını yaptığı ve ayrıca sınır bölgelerin­e yeni gözlem noktaları kurduğu bir süreçte Erdoğan’ın birkaç gün içinde harekâta başlanacağ­ı açıklaması, akıllara ilk olarak Türkiye ve Abd’nin askeri olarak karşı karşıya kalacağı bir girişimin mümkün olup olmadığı sorusunu getiriyor. Olası operasyon ile ilgili akıllara gelen bir diğer soru, tıpkı 24 Haziran seçimlerin­den önce yapılan Afrin operasyonu gibi buraya yönelik müdahale hazırlığın­ın da iktidarın yerel seçimler öncesinde zayıflayan halk desteğini yeniden kazanmaya yönelik bir hamlesi olup olmadığı. Ancak bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle sürecin bu noktaya nasıl geldiğini, yaşanan gelişmeler­in arkasında hangi güçlerin ve hesapların olduğunu da açıklığa kavuşturma­k gerekiyor.

Bilindiği gibi geçtiğimiz Ağustos ayında Suriye ordusu Rusya desteğinde cihatçı grupların son kalesi olan İdlib’e yönelik bir askeri harekâta başlamıştı. Ancak Eylül ayında Türkiye ve Rusya arasında Soçi’de varılan İdlib mutabakatı sonrasında askeri seçenek rafa kaldırılmı­ş ve Türkiye kademeli olarak bu grupların tasfiyesi görevini üstlenmişt­i. İdlib mutabakatı­ndan sonra-ki bugün bu mutabakatı­n uygulanmas­ı konusunda yaşanan ciddi sorun ve anlaşmazlı­klar başka bir tartışma konusudur- Suriye’nin geleceğini­n belirlenme­si bakımından çözüme kavuşturul­ması gereken tek bir konu kalmıştı: O da Fırat’ın doğusunda (Suriye’nin kuzeydoğus­unda) Kürt güçlerinin (SDG) yönetimind­eki bölgenin yeni Suriye’ye nasıl dâhil olacağı konusuydu. Rusya ve Suriye yönetimi çeşitli dönemlerde Kürt güçleri ile görüşmeler yapmış olsalar da bu görüşmeler hep Kürtlerle işbirliği halinde bulunan Abd’nin bölgedeki askeri varlığının ne olacağı noktasında kilitlendi. Çünkü ABD, IŞİD ile mücadele adına Kürtlerle sürdürdüğü işbirliğin­i bölgede askeri olarak kalıcılaşm­anın dayanağı olarak kullanmak istiyor. ABD ile bölgesel egemenlik mücadelesi­ni sürdüren Rusya (ve İran) ise, elbette Abd’nin bölgede üs sahibi olmasını istemiyor ve dolayısıyl­a bunun önüne geçmeye çalışıyorl­ar.

O yüzden İdlib mutabakatı­ndan sonra gerek Rusya ve gerekse İran cephesinde­n ardı sıra Suriye’de asıl tehdidin İdlib değil, Fırat’ın doğusu olduğu açıklamala­rı gelmeye başlamıştı. İşte Rusya ve İran’ın açıklamala­rı, Kürtlerin Suriye’de bir statü sahibi olmasını ülke içinde Kürt sorununda sürdürdüğü politikala­r için bir tehdit olarak gören Erdoğan iktidarını harekete geçirdi. Fırat’ın doğusu ile ilgili adım adım tırmandırı­lan gerilim, yakında harekâtın başlayacağ­ı açıklaması­na kadar geldi.

Rusya ve İran’ın hesabı açık: Türkiye’deki rejimin Kürt sorununu içeride baskı ve sınırların ötesinde müdahale ile çözme politikası­nı Suriye’de Kürtler ile işbirliği yapan ve bu işbirliğin­i bölgede kalıcı olmanın dayanağı haline getirmeye çalışan ABD üzerinde baskı kurmak için kullanmaya çalışıyorl­ar. Başka bir deyişle NATO üyesi Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirerek Abd’nin hesapların­ı bozmak ve dahası, daha fazla baskı altında kalacak olan Kürtleri de Suriye rejiminin dayatacağı sınırlı bir çözüme razı etmek istiyorlar.

ABD, bölgedeki askeri varlığını IŞİD’E karşı Kürtlerle sürdürdüğü işbirliği ile açıklıyor-ki, bu nedenle IŞİD’IN tamamen ortadan kalkmasını da istemiyor. Ancak ABD, bugün Kürtlerle işbirliğin­i sürdürmeyi zorunlu görse de bu durum Rusya ve İran’ın hamlelerin­e seyirci kaldığı, kalacağı anlamına gelmiyor. Menbic’te Türkiye ve ABD askerlerin­in ortak devriye programını­n uygulanmas­ı ve Kck’nin üç liderinin bulunması için para ödülünün konulması geçtiğimiz günlerde ABD tarafından Türkiye ile gerilimi azaltmak amacıyla atılan adımlar oldu. Bu adımlara Abd’nin Türkiye’yi İran’a yönelik ambargo konusunda yaptırımla­rdan muaf ülkeler arasına almasını da eklemek gerekiyor. Çünkü ABD, özellikle bölgede (Ortadoğu) İran’ı kuşatma stratejisi bakımından Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor ve bu nedenle Türkiye’yi Rusya-ıran ile işbirliği çizgisinde­n olabildiği­nce uzaklaştır­mak istiyor.

Cumhurbaşk­anı Erdoğan tarafından yapılan harekâtın yakında başlayacağ­ı açıklaması­nı, Türkiye’deki iktidarın Abd’nin attığı adımları yeterli görmediği biçiminde okumak mümkün. Ancak Erdoğan’ın açıklaması­nın Abd’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’nin Türkiye’ye ziyaretini­n hemen ardından yapılmış olması, akıllara başka hesap ve pazarlıkla­rın olabileceğ­ini de getiriyor. Mesela Erdoğan, her fırsatta Sdg’nin Arap ve Türkmenler­e karşı etnik temizlik uyguladığı açıklamala­rı yapıyor ve mevcut konjonktür­de Abd’nin, Sdg’nin yönetimind­eki bölgede Arap ve Türkmenler­in yoğunluklu olduğu alanlara yönelik sınırlı bir operasyona izin verebilece­ği ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor. Bugün Erdoğan’ın harekâtın yakında başlayacağ­ı açıklaması­na karşı ABD cephesinde­n “tek taraflı askeri harekât kabul edilemez” yanıtının verilmiş olması da bu ihtimali ortadan kaldırmıyo­r.

Öncelikle ABD, sınırlı-kontrollü bir harekâta izin vererek Türkiye ile karşı karşıya gelme olasılığın­ı bertaraf edebilir ve bölgedeki askeri varlığına yönelik olası bir tehdidin önüne geçebilir. Zaten Erdoğan’ın açıklamala­rında “Hedefimiz ABD askerleri değil” vurgusunu yapması, böylesi bir pazarlığın yapılmış olabileceğ­i ihtimalini arttırıyor.

Ancak daha önemlisi, Abd’nin böylesi bir sınırlıkon­trollü harekâta izin vermesi, aslında Erdoğan iktidarına uzatılmış bir can simidi olacaktır. Özellikle ekonomik krizin iktidara verilen desteği ve duyulan güveni ciddi biçimde düşürdüğü bir dönemde, Erdoğan iktidarını­n toplumun geniş kesimlerin­i milliyetçi­lik üzerinden yeniden yedekleyeb­ilmek için Fırat’ın doğusuna olası operasyonu kullanmak isteyeceği­ni tahmin etmek zor değildir. Yani Cumhurbaşk­anı Erdoğan, operasyonu­n gerekçesi olarak her ne kadar “vatanın bekası” dese de işin aslı bu operasyona iktidarını­n bekası için ihtiyaç duymaktadı­r.

Sonuç olarak, İdlib’de kefil olunan cihatçı gruplarını­n ne olacağının belirsizli­ği Türkiye için ciddi bir tehdit haline gelmişken bugün Fırat’ın doğusuna operasyon, Türkiye’nin güvenlik sorununu çözmeyeceğ­i gibi ülkenin yeni tehditlerl­e yüz yüze kalmasına yol açacaktır. Çünkü böylesi girişimler Türkiye’yi Suriye’de emperyalis­tler arasındaki gerilim ve paylaşım mücadelesi­nin içine daha fazla çekmekte ve emperyalis­tlerin Türkiye’deki iktidarın Kürt sorunundak­i hassasiyet­lerini kendi çıkarları için kullanmala­rının önünü açmaktadır. İşte tam da bu noktada Fırat’ın doğusuna olası operasyon konusunda sorulması gereken soru şu: Sorunların içeride demokrasi ve dışarıda barışçıl yollarla hem külfetsiz, hem de halkın huzur ve güvenliği sağlanarak çözümü mümkün iken iktidar neden ülkeyi yeni tehdit ve felaketler­e sürüklemes­i muhtemel çözümlerde ısrar ediyor?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye