TESLİMİYET, YANİ İŞİN DOĞASI DEĞİŞMEZ
Çarşıdan pazardan bakınca bize hiç öyle görünmese de gerek Erdoğan, gerek Bakan Albayrak, her fırsatta ‘En kötüsünün geride kaldığını’, krizin savuşturulduğunu söyledikleri için son günlerin popüler sorusunu yöneltelim: Dolar düştü, kriz bitti mi?
Erdoğan ve ekonomi yönetiminin toplumun genel hafızasızlığına, bizim kısa erimli düşünme ve davranma alışkanlıklarımıza güvenerek bunu söyledikleri düşüncesindeyim. Şu garipliği lütfen görmezden gelmeyelim; Aralık başı itibariyle konuştuğumuzda TL dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetmişti. Yani “dolar düştü, kriz geride kaldı” dediğiniz dönemde yüzde 1’lik, yüzde 3’lük bir oynamadan bahsetmiyoruz, yüzde 30’luk bir oynamadan bahsediyoruz. Dolayısıyla krizin geçtiği falan yok. Türkiye bir kriz sürecinde. Bu kriz ne kadar uzun sürecek ve bu krizin bedelini kimler ödeyecek? Soru budur. Bedelin öncelikle emekçilere ödetileceğine dair pek çok işaret var. Bunun devamı olarak küresel finansal koşullar değişecek mi ve hükümetin kredi piyasasını canlandırmak için alacağı önlemler işe yarayacak mı? Kriz 2019 baharı itibariyle geride bırakılabilir mi?.. Ben geride bırakılabileceği düşüncesinde değilim ama olasılıklar dahilindedir. Şöyle söyleyeyim: Olasılık dahilinde olmayan şey, dolar 5.20-5.30 civarında dalgalanırken Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının aşılmasıdır.
Ekonomimizin dış güçlerin saldırısı altında olduğu, komplo kurulduğu söylemi emekçiler arasında karşılık bulduğu için soralım: Dış güçler saldırmaktan vaz mı geçti? Ne oldu da dolar düştü?
Hayır! Mayıs ve eylül aylarında dış güçlere öyle taahhütler verildi, eylül ayında Merkez Bankası faiz artışıyla birlikte Türkiye o kadar yüksek getiri vadeden bir ülke haline geldi ki, bütün yüksek riske rağmen sermayenin yine girebildiği, değerlenebildiği, kısa erimli de olsa yatırım yapmayı tercih ettiği bir ülke olarak şu an yoluna devam ediyor. Dolayısıyla dış güçler istediklerini çoktan aldılar! Arjantin’i, Venezuela’yı bir kenara bırakın, dünyada Türkiye’den daha yüksek faiz veren kaç ülke var? Avrupa’da ya da Kuzey Amerika’da yüzde 2.5’le mi değerlenmeyi tercih edersiniz, yoksa risklere karşın yüzde 24 faizle kısa erimli bir yatırımda bulunup işler sarpa sarmaya başladığında hemen ülkeyi terk etmeyi mi tercih edersiniz? Dolayısıyla söz konusu olan bir teslimiyettir. Her zaman için böyleydi. Bunun tonları değişebilir, kullanılan kavramlar değişebilir ama teslimiyet, yani işin doğası değişmez.