MACRON ÖFKEYİ SÖNDÜREMEDİ
BİR sürprizle hareketi dindirebilmek için her şey iyice hazırlanmıştı. Pazartesi günü Emmanuel Macron’un konuşmasını dinleyen 23 milyon seyircinin önünde, asgari ücretle çalışanlar için ilan edilen 100 avro artışın bu etkiyi yaratması bekleniyordu. Aynı anda sokaklarda konuşmayı dinleyenler ise “Bizleri keriz yerine koyuyor” diye tepki gösterdiler. ‘Sarı Yelekliler’in birçoğu mücadeleye devam etmeye kararlı.
17 Kasım’dan bu yana, Loches kentinde bir döner kavşağa yapılan küçük kulübedeki Sarı Yelekliler de, 100 avro aldatmasının ne olduğunu doğru gördüler.
Mangalın üzerindeki lahana çorbasını ve kuskus yemeğini karıştıran Michel, “Yoksuldan alarak yoksula verecekler” diyerek durumu özetliyor. 14 yıl çiftlikte çalıştıktan sonra mantar toplayıcılığı yapan ve emekli olmadan önce de fabrikada çalışan Michel, hayatında ilk defa sokaklara bu vesileyle inmiş. “46 yıl çalışmadan sonra 1080 avro emekli maaşım var. Ay sonunu getiremiyoruz” diye çekinerek söylüyor.
HİKAYE OLDUĞUNU BİLİYORDUM
Patronun keyfine bırakılan yıl sonu primi de ikna etmedi. Bir çağrı merkezinde çalışan Laure’a göre “10 yıllık bir süreden sonra yıl sonu primi olarak sadece 10 avro veriliyor. İnanmıyorum ama arttırılsa bile fazla bir şey değişmez.”
Yüzlerce kilometre kuzeyde de Emmanuel Macron’un açıklamaları sıcak karşılanmadı. Bir gıda fabrikasında işçilik yaparken sakatlanan Patricia, “Bakmıyorum bile ona (Macron’a), artık tiksindim, bakamaz oldum. Hikaye anlatacağını biliyordum. Tüm öfkemiz onun üzerinde yoğunlaşıyor, zira en fazla nefret ettiğimiz şeyleri o temsil ediyor. Her yerde insanların acı çektiğini görüyoruz” diyor.
Kuzeyde, Somain kentinin Quatre-chemin döner kavşağında onunla birlikte mücadele eden Sebastien, iki aydır işsizmiş ve söze atılarak şunları belirtiyor: “O meşhur primi herkes alamaz. Örneğin ayda 1350 avro kazananlara verilecek mi? Oysa ki onlar da geçim sıkıntısı yaşıyor. Çözüm aylıkları artırmaktır, saat ücretini arttırmaktır”. Burada mücadele edenlerin kararlılıkları tamamen aynı.
Yıl sonunda emekliğe ayrılacak Gilbert “Kimi insanlar yaşamak ve beslenebilmek için kredi alıyor, yoksulluk almış başını gidiyor. Ama artık koyunlar uyandı. Ve çok iyi oldu” diye söze atılıyor.
BEŞİNCİ EYLEME KATILMA ÇAĞRISI
İktidar partisinin temsilcileri, vaatlerin savunmasını yaparken geri kalan sağcılar ise olaydan faydalanmaya çalışmaya devam ediyorlar. Fakat mesai saatlerinin vergiden muaf tutulması Sarkozycilerin ceplerinden çıkartılan ve 2007’de “Daha fazla kazanmak için daha fazla çalış” sloganını anımsatırken, bunu yapmak kuşkusuz kolay bir iş değil. Hatta Cumhurbaşkanının konuşması Göçmenlik ve Ulusal Kimlik Bakanlığının hayaletini canlandırırken, hareketi ikna etmek o kadar da kolay olmuyor.
“5. eylem gününün sokakta değil, masada” olmasını savunan (orta yolcu) Modem Partisi Sözcüsü Sarah El Haïry gibi (sağcı) LR de bu fikre katılıyor. Sarkozy’nin Eski Bütçe Bakanı Ericworeth’e göre, “Kavşaklardan artık ayrılmak ve normal hayata tekrar dönmek lazım”.
SOL NE DİYOR?
Solda ise tam tersine “Zenginlerin Cumhurbaşkanı”nın hak ettiğini bulduğu belirtiliyor. Jean Luc Melenchon’a (Boyun Eğmeyen Fransa Partisi) göre “Tüm önlemler vatandaşlar ve sigortalı çalışanlar tarafından ödenecek, en zengin ve en fazla kâr elde edenlerin hiçbir katkısı olmayacak”. (Yeni Antikapilist Partiden) Olivier Besancenot’ya göre “Açıklamalar hem çok geç hem de kandırmaya yönelik” yapıldı.
Fransa Komünist Partisi ve Boyun Eğmeyen Fransa Partisi milletvekillerinin verdiği gensoruyu son anda destekleyen Sosyalist Parti Genel Sekreteri Olivier Faure’a göre ise, “Rota değiştirilmiyor. Vadedilen yeni dünya ‘Geçmişe tekrar dönme’den başka bir şey değil.”
Mücadelenin devam etmesini isteyen FKP’LI Fabien Roussel’e göre, “En düşük seviyede emekli maaşı alanlara getirilen vergi artırımının geri çekilmesi Cumhurbaşkanının ilk defa geri atmasıdır. Bu bile mücadelenin belirleyici olduğunu artık kanıtlamıştır.”
Karşı tarafta olan (patronlar örgütü) Medef’e göre ise “Artık işe geri dönme zamanı.” İşçi sendikaları ise aynı görüşte değil. CFDT sendikası “En yoksullar için sunulan bu ilk cevabı” selamlayıp “Cumhurbaşkanının belirttiği ulusal ve bölgesel tartışmalardan sonra yeni adımların atılmasını” istiyor, fakat Solidaires ve CGT sendikaları daha eleştirel bir tavır ve mücadeleci bir çizgi savunuyorlar.
SENDİKALAR NE DİYOR?
CGT Genel Sekreteri Philippe Martinez’e göre “(Macron’un) pişman olduğunu belirttiği şu küçük sözleri bir iletişim hatası değildir. Fransızların sorunlarının anlamıyor, ay sonu getirememe sorununu, işsizlik sorunlarını anlamıyor”. Bundan dolayı “Günlük yaşamda büyük zorluklar çekenler için bir anlam taşımayan bir konuşma” olduğunu teşhir ediyor. Emekçileri “14 Aralık’ta iş yerlerinde grev ve gösteriler düzenleyerek mücadele etmeye devam” çağrısı yapıyor.
Solidaires sendikasından Eric Beynel’e göre “Sosyal ezilmişliğe Macron’un sunduğu tek cevap hoş sözler ve kırıntı” oldu. Beynel, 14 Aralık’ta greve ve 15 Aralık’ta ‘Sarı Yelekliler’in mücadelesine katılma” çağrısı yaptı. Dokuz emekli sendikası da 18 Aralık’ta sokaklara inme çağrısında bulundu. Bir Sarı Yelekli olan Christophe Couderc “Bizleri asgari ücreti arttırdıklarına inandırabilmek için istedikleri kadar küçük önlemler alsınlar, gerçek şu ki sosyal ödentilerden çalıyorlar (…)Ülkedeki tüm Sarı Yelekli yoldaşlarım gibi ben de cumartesi günü Paris’te 5. eylem gününü gerçekleştirme çağrısında bulunuyorum” dedi. Görülen o ki Macron mücadeleden daha kurtulamadı.
(Çeviren: Deniz Uztopal)
Macron’un Fransa’yı reformlar yoluyla ekonomik olarak güçlendirme, böylelikle AB içinde reform isteklilerini arttırma stratejisi olacak gibi değil. ‘Sarı Yelekliler’, bilerek veya bilmeyerek sadece vergi artışlarını durdurmadılar. Fransa’da hiç kimse Macron’un radikal emeklilik reformu veya işsizlik sigortasında bir değişiklik yapacağına inanmıyor. Başkan hâlâ programını kurtarmaya çalışıyor. Başkan yarı yolda tekrar sıkışırsa, Fransa Avrupa’nın hasta adamı haline gelir: Aşırı işsizlik, yüksek kesintiler ve ölmekte olan sanayi. Artan servetin adil dağılımını değil, zenginlerden dökülen kırıntıların savaşını veren bir ülke. Ekonomik zayıflığı siyasi istikrarsızlığa yol açan bir ülke.
3. MACRON’UN ENDİŞELERİ AVRUPA’NIN ENDİŞELERİDİR
Şu anda Fransa sokaklarında yaşananlar diğer AB ülkelerinde de yaşanabilir. On yıllardır kimsenin umursamadığı, ilgilenmediği, kendilerini kaybedenler, toplumun yıkıntıları olarak görenler ayaklanıyor. Fransa sokaklarındaki ‘Sarı Yelekliler’den en fazla duyulan; “Biz devlet sadakası istemiyoruz, işimizle insanca yaşamak istiyoruz” cümlesi. Bu cümle, işsiz veya sosyal yardımla yaşayanlardan gelmiyor, “düşük verimli düşük vasıflı” olarak adlandırmayı sevdiğimiz insanlar bunu söylüyor. Birçoğu lise veya en az üç yıl teknik yüksek okul diplomasına sahip. Yine de sadece asgari ücretin biraz üzerinde kazanıyorlar. Diğerleri, aldatmaca olarak “kendi kendisinin patronu” olarak adlandırılan düzensiz işçiler. Onlar ise ölmeyecek kadar kazanıyorlar. Macron’un tavizleri onlara bir yarar sağlamıyor.
Fransa’da uzun süreden beri var olan öfke, yalnızca küreselleşmenin kaçınılmaz sonuçları ile açıklanamaz. En zengin Fransızların sıralamasına bir göz atmak yeterli: Kaybedenlerin bu patronları ilk 500’e ulaştı.
Fransa’nın alt orta tabakası buna uzun süre ses çıkarmadı, artık tahammül etmek istemiyor. Aynı durum başka ülkelerde de olabilir: Ölmeyecek kadar çok, insanca yaşayamayacak kadar az para kazananlar, toplumun dışına itilenler Ab’nin başka ülkelerinde de ayaklanabilirler. Bunların seçeneği sağ veya sol popülistler arasında seçim yapmak ya da sokağa çıkıp tüm ülkede hayatı durdurmaktır. Hiç kimse kendini güvende hissetmesin, Macron’un sorunları, hızlı bir şekilde Avrupa’daki diğer ülkelerin sorunları haline gelebilir.
(Çeviren: Semra Çelik)