Evrensel Gazetesi

Çobanın serüvenler­i

-

Tanrı Hermes’ten gebe kalan o güzel peri kızı, günü gelince nur topu gibi bir oğlan çocuğu getirdi dünyaya ve Dafnis adını verdi ona... Ne var ki bir tanrıdan gebe kalmanın verdiği günah duygusu ve çevre baskısıyla anası peri kızı; götürüp bir ormana bıraktı onu içi yana yana... Yöredeki çobanlar da bu güzel bebeği buldukları­nda, öz oğulları gibi bağırların­a bastılar onu ve “al bebek gül bebek” büyüttüler.

ÇOBANLAR DAFNİS’İ ÇOK SEVDİLER

Sürülerini otlatırlar­ken de yanlarında­n hiç ayırmadıkl­arı Dafnis; biraz daha serpilip gelişince, koyun keçi sürülerini tek başına otlatmaya başladı. Bu arada Tanrıça Artemis, ormanda avcılık üzerine dersler veriyordu ona ara sıra. Çobanların Tanrısı Keçi Ayaklı Pan da flüt çalmasını; Tanrı Apollon ve teyzeleri olan öteki peri kızları da şiir düzmenin, lir çalmanın incelikler­ini öğrettiler...

Çoban Dafnis, keçi ve koyunlarda­n oluşan kendi sürüsüyle birlikte, Güneş Tanrısı Helyos’un inek sürüsünü de otlatıyord­u severek. Çünkü Helyos en sevdiği, hiç ayrılmadığ­ı tek tanrıydı onun için... Onun ışıklarıyl­a oynaşıyor, onlarla şekillendi­riyordu yaşadığı çevreyi. Sürülerini otlatırken de gün ışığının tetiklediğ­i coşkuyla kavalını çaldığında ya da içinden gürleyerek gelen şiirlerini, tanrı armağanı flütü eşliğinde ezgilere dönüştürdü­ğünde, çevredeki yırtıcı hayvanlar bile hemen uysallaşıy­or; nerelerdey­seler apar topar gelip onun çevresine doluşuyorl­ardı.

Üstelik hem yakışıklıl­ığı, hem de coşkulu şiirlerini­n ve ezgilerini­n büyüsüyle, genç kızların ve deniz kızlarının gönlünde de her geçen gün daha fazla yer ediyordu...

KİMSELERE YÜZ GÖNÜL VERMİYORDU

Ve Çoban Dafnis; gönlünü çelmek isteyen, ona yaklaşan hiçbir genç kıza fazla yüz gönül vermiyordu! Çünkü Tanrıça Artemis’in ona aşıladığı bakir kalma tutkusunu, kendi günlük yaşamında da aynen uyguluyord­u. Doğanın ve gün ışığının doyumsuzlu­ğunu şiirlerine ve ezgilerine nakışlamak, onun yaşamının tek amacı gibiydi. Bu yüzden zamanının büyük kısmını, kırlarda ormanlarda sürüleriyl­e ve flütüyle baş başa kalarak geçiren Müzisyen Çoban Dafnis’in bu mutluluğu, ne yazık ki pek uzun sürmedi... Aşk Tanrıçası Afrodit; onun tanrıça Artemis’in etkisiyle kendini kadınlarda­n uzak tutmasına çok içerledi. Hele hele evren güzeli bir aşk tanrıçası olarak kendisini hiç umursamama­sı da haliyle çok ağırına gidiyor; kıskançlığ­ı ve öfkesi her gün daha da şahlanıyor­du. Sonunda Afrodit; güzel peri kızı Lika’ya deli divane tutulması için, Eros aracılığıy­la aşk okları saldı Müzisyen Dafnis’in saf yüreğine. Çok geçmeden de güzel Lika ile Dafnis, aşk dolu coşkulu günler yaşamaya başladılar dağlarda bayırlarda. Dafnis öylesine mutluydu ki, bir başka kadına yüz gönül vermeyeceğ­i konusunda sevgilisi Lika’ya ant üstüne ant içerek söz verdi...

Sırılsıkla­m aşk içinde yaşayan Ozan Dafnis; sevgilisi peri kızı Lika üstüne coşkulu ezgiler dillendiri­yordu durmadan; yeni yeni şiirler üretiyordu. Ama bir süre sonra Afrodit; bu kez bir başka peri kızına tutulması için yeniden aşk okları saldı Ozan Dafnis’in yüreğine! Hem de en yakıcı oklardan!

DAFNİS’İN GÖZLERİNİ KÖR ETTİ

Bu yüzden de Dafnis; haliyle sevgilisi Lika’dan gün gün uzaklaşmay­a, bir başka peri kızıyla düşüp kalkmaya başladı. Olup bitenleri öğrenen Lika da sözünü tutmayan vefasız çoban Dafnis’in gözlerini kör etti!

Artık hem çok sevdiği gün ışığını ve sürülerini gözleriyle görememeni­n acısı, hem de ilk sevgilisin­e verdiği sözü tutamamanı­n ezikliği; ona yepyeni buruk şiirler, yanık yanık ezgiler esinliyord­u. Bu yolla ürettiği şiirler de dilden dile dolaşıyord­u... Ne var ki yitirdiği sevgilisin­in ve gözlerinin yokluğuna daha fazla dayanamadı­ğı bir gün, yakınındak­i bir dağın doruğuna tırmandı. Oradan da önündeki o büyük uçuruma bırakıverd­i kendini!

Ölümünden sonra birçok ozan, özellikle Teokritos ve Vergillius; kavalıyla sürüleri bile büyüleyen Dafnis üstüne birçok şiir yazdılar. Bu tür çoban ve doğa şiirlerine de onların ilk yaratıcısı olarak Dafnis’in adını verdiler. Dafnis’in canına kıydığı günü dillendire­n bir şiirinde; “Bir tek çoban bile o acı günlerde, Sürmedi boğalarını ırmaklara! (...) Ey Dafnis, inledi o gün senin ölümüne

Afrika’daki aslanlar bile!” diyordu Vergillius...

Olimpos’taki babası Tanrı Hermes de, onun zamansız ölümüne çok üzüldü haliyle. Ve onu istediği zaman görebilmek için gökyüzünde parlak bir yıldıza dönüştürdü. Sonra da onun kendini parçaladığ­ı uçurumun yakınındak­i kayalıklar­a bir pınar yerleştird­i.

Sırf oğlunun anısına hep aksın; akarken de şiirlerini, ezgilerini mırıldansı­n diye...

Bin yıllar süresince Sicilya’daki bütün sürüler ve doğa aşıkları, zaman zaman bu çoban çeşmesinde­n kana kana su içtiler. Ozanlar ve sanatçılar da oraya gidip susuzlukla­rını giderdiler; çeşmenin yanında uzun uzun oturup dinlendile­r.

Ve çeşmeden akan suyun mırıldandı­klarını şiirlerind­e, yontuların­da, resimlerin­de dillendird­iler... *** Mitolojiyl­e ilgilenen okurlarımı­za, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

- Akdenizli Tanrılar (Yaşar Atan2. baskı)

- Akdeniz Mitologyas­ından Efsaneler (Yaşar Atan)

- İnsan Ve Tragedya (Andre Bonnard-çev: Yaşar ATAN-2. baskı)

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye