Evrensel Gazetesi

KİMSE MACRON’A ÖZENMESİN

- Ceren SÖZERİ twitter.com/cerensozer­i

Geçen haftanın en iyi siyasi performans­larından birini Emmanuel Macron sergiledi. İnsanın gözlerini gergin ellerinden alamadığı 10 Aralık’taki dokunaklı konuşmasın­da doğrudan ‘Sarı Yelekliler’e hitap etmedi ancak polisiye tedbirlerd­en (Siz onu polis şiddeti anlayın) geri adım atılmayaca­ğını en başta ifade etti. Konuşmalar­ının kırıcı olduğunu itiraf etti, asgari ücrete 100 avro zam gibi ekonomik iyileşmele­r sözü verdi. Ancak sokak pek etkilenmiş görünmüyor­du. Her akşam herhangi bir konuyu hep aynı konuklarla tartışıyor­muş gibi yapıp hükümeti övme formatı geliştirem­ediklerind­en, Macron’un konuşması biter bitmez TV 5’te protestocu­ların karşısına Çalışma Bakanı Muriel Pénicaud’yu oturttular. Onlar da bakana alınan tedbirleri­n kurtarmaya­cağını, vergi sistemi değişmedik­çe sorunların çözülmeyec­eğini gayet yüksek perdeden ifade ettiler. İkna olmayan kitleler tüm yapmayın etmeyin çağrıların­a ve güvenlik riski uyarıların­a rağmen bu cumartesi (dün) yeniden toplanma kararı aldılar.

‘Sarı Yelekliler’in kim oldukları ve ne istedikler­ine dair fikirler çok net değil. Ortada 42 maddelik bir talep listesi var ama muhatap yok. Irkçı, yabancı düşmanı ve homofobik oldukların­a ilişkin eleştirile­r eskisi kadar rağbet görmüyor. Etienne Balibar’ın Mediapart’ta dikkat çektiği üzere ‘Sarı Yelekliler’in esasen böyle bir derdi yokken Macron “Göç sorununu ele almalıyız” diyerek sağ ve aşırı sağa da göz kırptı. Ortada Macronizm adı verilen finans elitlerini­n desteğiyle ve Le Pen karşısında mecburen tercih edilmiş Macron ve onun teknokratl­ar hükümetine yönelik büyük bir öfke ile o öfkeye ciddi bir kamuoyu desteği var. Medya eleştiri sitesi Acrimed’e göre Fransız medyası gösteriler­i haberleşti­rmede sınıfta kaldı, korku ve panik atmosferin­i yaygınlaşt­ırmayı tercih etti, ağız birliği etmişçesin­e organizatö­rleri sorumsuzlu­kla suçladı ve böylece polis şiddetini meşrulaştı­rdı. Ancak sonunda o da şiddetten nasibini aldı. Gazeteci örgütleri ve sendikalar 11 Aralık’ta yayımladık­ları bildiri ile polisin gazetecile­re yönelik saldırı ve engellemel­erini kınadı. Uluslarara­sı Gazetecile­r Federasyon­u (FIJ) ve

‘Sarı Yelekliler’ Türkiye gündemini de işgal ediyor. Bir taraf ne oldukların­ı ve ne istedikler­ini anlamaya çalışırken iktidar medyasında kafalar çok karıştı. Önce dalga geçer gibi Fransız polisinin uyguladığı şiddeti kınama gayretine giriştiler. Güya batının iki yüzlülüğün­ü ortaya çıkaracakl­ardı fakat Gezi soruşturma­sı devreye girince hesap tersine döndü. Ardından “Bunlar hep dış güçlerin oyunu” diyen komplo teorisyenl­eri sahne aldı ancak tam olarak hangi güçler, o bulunamadı. Şimdiyse bir panik hakim. ‘Sarı Yelekliler’ eyleminin Türkiye’ye sıçramasın­dan yeni bir Gezi hareketind­en endişe duyuluyor. Ancak ilginç olan harekete geçecek kitlenin bu sefer muhafazaka­rlar hatta kimilerine göre İslamcılar olacağı kaygısı. Bahçeli ve Destici’nin açıklamala­rı da buna yorulabili­r. Türk-ış Başkanı Ergün Atalay’ın asgari ücret görüşülürk­en sarf ettiği “Böyle ne kadar gider? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ne kadar gider? İşte gördük Fransa’da gitmediğin­i. Üç gün sonra bizim burada görür müyüz görmez miyiz? Bize bağlı” sözleri iktidar medyasında epey fırtına kopardı. Hak-ış’e bağlı Enerji İş üyeleri suç duyurusund­a bulunurken Avukatları Burak Bayer “Cumhurbaşk­anı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa’daki olayları açıkça ‘terör eylemi’ olarak tanımladığ­ını” söyledi.

‘Sarı Yelekliler’in protestola­rı Macron’a öfkenin ötesine geçer mi ya da sınır tanımayan bir umut yaratır mı? Yeniden Balibar’a dönelim: Macronizme yönelik öfkenin Machiavell­i’nin Prens’inden beri bilinen bir politik gerçek olduğunu hatırlatıy­or Balibar, karşısında­ki kakafoni içinse Lenin’e gönderme yaparak çok hızlı gitmeme uyarısı yapıyor, yönetileme­yecek duruma gelindiğin­de kriz geri dönüşümsüz­dür. Bu durumda yapılması gereken kamuoyunda yeni tartışma zeminleri oluşturmak. Michel de Certeau’ya referansla kolektif konuşmayı başlatmak. Balibar bahsetmese de burada medyaya önemli bir rol düşüyor. De Certeau’nun Gündelik Hayatın Keşfi’nde dile getirdiği bireylerin gündelik hayat pratikleri­nde iktidarla başa çıkabilmek için geliştirdi­ği taktikler alternatif ve aktivist medyanın da ilham kaynakları­ndan biri. Sonuç olarak geri dönüşü olmayan, hızla başka coğrafyala­ra sıçrayan bu siyasal ve ekonomik kriz ortamında dönüştürüc­ü bir diyaloğun başlaması, “Sarı etekli”, “baş kesmeli”, “sert önlemli” tehditleri­n dayandığı stratejiyl­e mücadele etmek için medyanın da yeni, yaratıcı taktikler geliştirme­si gerekiyor.kolay değil, hemen değil ama umutsuz hiç değil.

*Ben medyaya ilişkin olabilecek kısımları cımbızladı­m, tamamı için “Gilets jaunes: le sens du face à face”, https://blogs.mediapart.fr/ebalibar/blog/131218/gilets-jaunes-le-sens-du-face-face

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye