ŞEYTANCILAR ÇOCUKLARA KARŞI
Cinler, melekler ile ilgilenen kafalar ve bu kafaları üretme ile ilgilenen mekanizmalar çalışıp duruyor; her yerde şeytan görme onların işi. O kadar çok şeytan görüyor, o kadar çok şeytandan söz ediyorlar ki, onlara “şeytancılar” demek en iyisi.
Geçenlerde, her yerde şeytan görenlerden biri çıktı, “Kuran okumayan çocuklar şeytanla birliktedir!” dedi. Bu sözü duyan ve çocukları ciddiye aldıkları için inanamayanlar araştırdılar ve bu sözlerin gerçekten söylendiği ortaya çıktı: Diyanet İşleri Başkanı Mardin’de, “Kur’an ile olmayan çocuklar şeytan veya şeytani insanlarla beraber olur!” demiş.
Bu sözler Türkiye’nin başına çöreklenen rejime gayet uygun olduğu için tepki vermeyenler olsa da, sessiz kalmamak gerektiğini düşünen epey insan çıktı. İhsan Eliaçık, “Kur’an kimin şeytanlarla beraber olduğunu bir çok yerde yazar. Bunlardan biri de kralın isteğine uygun fetva veren din alimi tiplemesidir” sözleri ile Diyanet İşleri Başkanı’nı aynaya bakmaya davet etti.
İrfan Aktan ise Diyanet İşleri Başkanı’nın kendi dininden olmayan çocukları, yani hiç görmediği ve hiç de görmeyeceği milyonlarca çocuğu hiç ama hiç çekinmeden “şeytanla, yani kötülük ve kötücüllükle” ilişkilendirmesinin müthiş bir cehalet örneği olduğunu vurguladı. Ama bunun yalnız cehalet değil, rejimin korkunç tahakkümcü zihniyetinin bir örneği olduğunu da ekledi.
Aktan, bu zihniyetin çocuklara nasıl uygulandığını şöyle özetledi: “Bu zihniyete göre çocuk aklı genişlemeye değil, kontrole muhtaçtır. Altın nesil yetiştirmenin altın kuralı bu. Küçük kalbini sürekli vicdan azabıyla, korkuyla, ıstırapla, yetersizlik duygusuyla, ‘şeytan korkusuyla’ doldurmak ve ona bu girdaptan çıkabileceği tek yolun, kendisine çizilen yol olduğunu dikte etmek.”
Türkiye’de, ya da ABD’DE ve başka yerlerde, şeytancılar hep böyle bir zihniyet yaymaya çalışıyorlar. Her yer şeytan ile dolu olduğu için büyüklerin çizdiği çizgilerin, ürettiği kalıpların çocuklara “kutsal yol” olarak benimsetilmesini salık veriyorlar. Ardından bu yolu benimseyen çocukların dünyadaki başka çocuklara, “şeytan ile birlikte olan çocuklar” olarak bakması ve onlara kin, nefret beslemesi isteniyor. Şeytan veya şeytansı düşman figürü olmadan, dincilik, milliyetçilik, ırkçılık üretilemiyor.
Türkiye’de yakın dönemde toplumun gözünü boyamak ve çocukları her yerde şeytan, her yerde ahlaksızlık, her yerde tehlike beklediğine inandırmak için büyük, çok büyük çaba harcandı. Bu çabanın başını Zaman, Yeni Şafak, Akit gibi yayınlar çektiler. Bu çabanın, daha doğrusu kampanyanın hedefi, insanların paniğe kapılması ve “çocuklar elden gidiyor!” inancı ile en olmayacak kişi ve kuruluşlara yönelmelerini sağlamaktı.
Bu kampanyada akademik unvan taşıyan bazı kişilerin, “Çocuklarımızı şeytan mı eğitiyor?” gibi yazılar yazması sağlandı. AKP denetimindeki belediyeler, yine bu çizgide konuşmacılar ile toplantı üstüne toplantı düzenlediler. Eğitim Bakanlığı bu tehlikelere karşı okullara daha çok “din ve ahlak” doldurulması gerektiğini işledi durdu.
Şarlo izleyen çocukların, çizgi film izleyen çocukların “tuhaf davranışlar” edindiği, örneğin babalarına karşı çıktığını anlatan yazılar çoğaldı. Bir çocuğun babasına karşı çıkmasını, “kibirlenme, pis maddeleşme” gibi sıfatlar ile kirli göstermeye çalışan; böyle çocuklar için “terörist”, “cehennem odunu” gibi sıfatlar kullanan şeytancı akademisyenlere bile söz hakkı verildi. “Şimdilerde mantar gibi türeyen bacak arası meraklısı, ateizmi adamlık sanan kibir küpü, haddini bilmez insancıklar görüyoruz. Bunlar bu milletin başının belası olacaklar, çok can yakacaklar. Çocuk diye acımak olamaz. Acıya acıya çocuklarınızı cehenneme hazırlamayın” diyen kişilere, “alim” sıfatları takıldı.
Çocukların karşısındaki tehlike şeytan ve benzeri öcüler değil. Çocuklara zarar verenler şeytancılar. Çocuklara acımamayı salık veren, çocukları kurtarılması gereken zavallılar veya kirletilmiş paçavralar gibi gören şeytancılar çoğaldıkça, evet asıl o zaman çocuklar tehlikededir.