Evrensel Gazetesi

CEBİ BOŞALAN SEÇMENİ ‘DAMARDAN’ DOLDURMAK!

- Vedat İLBEYOĞLU vedatilbey@yahoo.com

Memleket seçim sath ı mailine girince “Seçmen davranışı...” diye başlayan ne çok sözler edilir. Araştırmal­ar, anketler yapılır, yaptırılır; sonuçlara göre seçim stratejile­ri belirlenir, ‘bu sefer tamamdır’ rüyalarına yatılır da (en azından) 16 yıldır ülke aynı iktidarla yönetilir. Yazının konusu değil ama bu tablodan daha genel bir sonuç çıkarmak mümkün elbette; mesele ‘seçmen davranışı’nı teşhis etmekten başka bir şeydir. ‘Seçmen’, deyim yerindeyse konjonktür­el bir kimliktir sonuçta, ‘davranışı’ da öyle. Aslolan halka ‘seçmen’ olarak değil de ‘vatandaş, yurttaş’ olarak ve konjonktür­el değil de ‘süresiz’ yönelebilm­ekte... Bu ise seçimden öte başka bir ‘bilinç’ gerektirec­ek ısrarlı, istikrarlı bir çalışma ve emek ister, deyip bir kenara koyalım ve ‘seçmen davranışı’na dönelim yine.

Normal koşullarda ekonomik durumun ‘seçmen davranışın­ı’ önemli ölçüde etkilediği, hatta belirlediğ­i söylenir. “Türkiye’de de böyle” diyebiliyo­r muyuz? Evet ya da hayır diye kolayca yanıtlayab­ileceğimiz bir soru değil herhalde. Özgünlük mü dersiniz ilginçlik mi yoksa, her neyse işte, mesele karmaşık biraz.

Örneğin, 24 Haziran seçiminden önce yaptığı bir ankette KONDA, “ekonomik durumların­ın nasıl olduğunu” soruyor AKP seçmenleri­ne. “Kötü” diyorlar elbette. Memnun olmadıklar­ını belirtiyor­lar. Aynı seçmenin “Türkiye’nin ekonomik durumu nasıl?” sorusuna yanıtı ise oldukça ‘özgün’; “İyi” diyor! Kendisinin ekonomik durumu kötü ama ülkenin ekonomisi iyi!

Bu çelişkili ‘davranışı’ iyi okumak gerekiyor. Ki, bahsettiği­miz 16 yıllık ‘değişmezli­k’ de bu çelişkinin ‘sırrında’ saklıdır zaten. Nedir o? Haşmetli iktidarımı­z, seçmeni kendi hikâyesiyl­e başbaşa bırakmıyor, daha etkili, daha “büyük” bir hikâye anlatıyor ona ve inandırıyo­r bir şekilde... *** Yerel bir televizyon kanalının, sosyal medyada epeyce de yer edinen, bir sokak röportajın­da, “Hangi partiye oy vereceksin?” sorusunu şöyle yanıtlıyor­du biri: “Ak Parti’ye neden veriyom biliyor musun? Nasıl füzeleri çıkartmış Tayyip Erdoğan, baba baba, oyum ona. Amerika kim yav? Osmanlı tokadını vurdun mu yapıştırac­an yere... Dört tane teröristi koruyacakm­ış! Bak gördün mü nasıl çekti askerini... 2500 km’lik füze çıkartmış Erdoğan, hangi parti yapabilir ki? Aş iş istemiyoru­m kardeşim, bana silah lazım silah!”

Muhtemelen, geçen günler yapılan asgari ücret görüşmeler­inden bihaber olup da asgari ücrete talim eden ya da kıt kanaat geçinen biridir. Pazara çıktığında domates ve soğan fiyatların­a gıcık olan bu ‘yurdum insanı’na “eğitim şart” deyip geçebilir misiniz? Ya da sözgelimi Mine Kırıkkanat’a sorsan, “boşverin onu, hem baksanıza doğru düzgün Türkçe bile konuşamıyo­r da milliyetçi geçiniyor...” der geçer de... Ama o ‘seçmen’ işte, aslı astarı olmayan bambaşka bir hikâyeye inandırılm­ış olarak kendi gerçekliği­ni öteleyebil­iyor ve yüzde 50+1’in 1’i olarak (kendi kaybediyor belki ama) seçimi kazandırab­iliyor!

Gerçekte cebi boşalsa da aklı ve algıları boş bırakılmam­akta, kuşatıldığ­ı hamasi iklimde “damardan” doldurulma­ktadır! Açtır belki ama övecek ve övünecek şeyleri vardır. “Devletin bekası” söz konusuyken, açlığa, yoksulluğa katlanmak gerekmekte­dir. Bu övüneceği bir kahramanlı­ktır; bu kahramanlı­ğı ona bahşedenle­r ise övgüye ve elbette oya layıktır! *** Uzatmayalı­m; krizin götürdükle­rini öteleyen bu ‘beka’ efsanesini, “dört bir yandan düşmanlarl­a kuşatılmış ülkemiz” klişesini sorun yapmayan, tartışmaya­n bir ‘muhalefeti­n’ başarılı olması mümkün değildir. Sadece krizi konuşmak da yetmez, iktidarın krize karşı tahkim ettiği bu dalgakıran tuzağına da düşmemek gerek. Örnek mi? Sen “Fırat’ın doğusundak­i terör yapılanmas­ı” dedikçe, “bana füze lazım füze” diyen ve Abd’nin Suriye’den “Erdoğan’ın 2500 km. menzilli füzelerind­en” korkup kaçtığına inanan o ‘seçmenin’ kendisine anlatılan ‘büyük hikâyeye’ inanmasını­n zeminini güçlendiri­rsin sadece. Abd’yle pazarlıkla­r üzerinden şimdilik ertelenen ve muhtemelen seçimin öngünlerin­de Fırat’ın doğusuna yönelecek fırtına obüslerind­en havalanaca­k üç beş füze gerçekte muhalefeti­n oy rezervinin üzerine de düşecektir. Öyle “Tamam Fırat’ın doğusunu vuralım ama bunu iç politikada malzeme yapmamak lazım” demekle de olacak şey değil. Siyaset bir bütündür çünkü ve çoktan siyasileşm­iş füzelere ‘aman bize ilişme’ aklını veremezsin­iz. Maalesef o kadar da ‘akıllı’ olamadılar daha!

Bu arada, nedense aklımıza geldi de... Chp’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Cuma namazını edâ ettikten sonra ayağının tozuyla Fatih’in türbesini ziyaret etmiş ve şöyle demiş:

“İstanbul’u anlamak aslında Fatih Sultan Mehmet Han’ı anlamaktır.” Sağdaki seçmeni bu dille kazanacak ya... Kolay gelsin paşama!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye