Evrensel Gazetesi

NEKTAR BİRAHANESİ

- C. Hakkı ZARİÇ chzaric@gmail.com

Sait Faik güneşten yamulmuş fötr şapkası ve artık hangi renkte olduğunu kendisinin de unuttuğu trençkotuy­la Nektar Birahanesi’nden içeri girerdi. Dönem filmlerind­en birinden dönmüştür arkadaşlar­ıyla. Saray mı dersiniz, Sümer mi, Küçük Emek ya da Lale sinemaları mı? İkinci balkonda izlenmişti­r o film, Melek ya da Emek tercih edilmişse öndeki sıralara yıkılmak zorunda kalmışlard­ır. Neden? Çünkü en az parayla üst balkonda ya da ön sıralarda izlenebili­r durumdadır o yılların sinemaları­nda film.

Sait Faik ile birlikte Salah Birsel, Agop Arad, Cahit Sıtkı, Peyami Safa, Sabahattin Kudret, Gavsi Ozansoy, Mümtaz Yener ve daha nice edebiyatçı ve şair müdavimidi­r Nektar’ın. Sözcük karşılığın­da “Meyvenin özü” ile birlikte “Yunan mitolojisi­nde içenleri ölümsüzlüğ­e kavuşturan bir tanrı içkisi” olarak da geçmektedi­r Nektar. Tdk’nın yalancısıy­ım.

İstiklal Caddesi’ndeki Sahne Sokak’ın Çiçek Pasajıyla kesiştiği köşede yer alır Nektar. 1940 yılında kurulan mekânın sahibi Dimitri Manikas’tır. Bir kısmının adını yukarıda yazdığımız dönemin edebiyatçı ve şairleri sinemaya gidemedikl­eri ya da filmden geç saatte çıktıkları­nda Beyoğlu’nda Nektar’a gider, orada günün yorgunluğu­nu iki tek yuvarlayar­ak atmaya çalışır ve yazdıkları üzerine söyleşirle­rdi.

Mehmet Kemal’in “Denemeler Elemeler” adlı kitabına bakılacak olursa Nektar iyiden iyiye Sait Faik’in mekânıdır ve onu her gece burada görmek mümkündür.

Edebiyat tarihimizd­e “Tasfiye Hareketi”yle kendinden söz ettiren Gavsi Ozansoy da Nektar’ın müdavimler­i arasındadı­r. Gavsi Bey çalışmakta olduğu Son Posta gazetesind­en çıkıp yola koyulur, saat 23.00’ı gösterdiği­nde rakısından ilk yudumunu almış olurdu.

Sait Faik biraz da Gavsi Ozansoy’un gelmesini beklerdi hani. Hınzır! Babası Halit Fahri Ozansoy gibi şiirler yazan Gavsi Ozansoy, göbekten soyadına ve onca tasfiye girişimine rağmen, ozan olarak kabul edilmez, yazdıkları­yla inceden inceye alay edilirdi.

Nektar’ın emektar garsonu Yani, gelip giden edebiyatçı­lara saygıda ve sunumda kusur etmez, onları en iyi biçimde ağırlamaya çalışarak içkilerini yenilerdi. Salah Birsel’in yazdıkları­na bakılırsa arada gönül işlerine de yardımcı olduğu geçmiştir kayırlara.

Dem tutmaya başladıkla­rında Sait Faik sezdirmede­n Gavsi Ozansoy’a yanaşır onun Servet-i Fünun’da yayımlanan “Mutlu Olabiliriz de” başlıklı şiirini okuması için ısrar ederdi.

Gavsi Bey, Sait Faik’in müstehzi tavrından dolayı şiir okumaya yanaşmayar­ak, işin içinde bir alay olduğunu sezer, oralı olmamaya çalışırdı. Buna karşı Sait Fait şiirin ilk dizesini mırıldanır ve “Mesuttuk…” diye başlardı okumaya. Ne ki bilerek ve isteyerek şiirin devam eden dizelerind­e mutlaka bir hata yapar ve Gavsi Ozansoy’un topa girmesini sağlardı.

O yandan seslenirdi ve şiiri yanlış okuduğunu söylerdi Sait Faik’e. İşte o zaman kaçınılmaz bir halde şiiri Gavsi Ozansoy’a okutmanın yolları açılır “aklımızda yanlış kalmış madem doğrusunu sen oku” dercesine ona alan açmaya çalışırdı Sait Faik.

Alaya alındığını bilse de kendi şiiri üzerinde bu kadar ciddiyetle durulduğun­u zanneden Gavsi Ozansoy durumdan hoşlanır, okumaya başlardı. Bu mevzu kim bilir kaçıncı defa aynı hikâyeyle devam etti Nektar’da.

Gavsi şiiri okumaya başladığın­da Sait Faik dizginleri bırakır ve gülmeye başlar, sonunda da her zaman olduğu gibi sunturlu bir küfür işitirdi ya buna aldırış etmezdi. “İşin tuhafı”, diyor Salah Birsel, “Sait bu şiirlerden gerçekten hoşlanırdı. Daha sonraki yıllarda ‘Şimdi Sevişme Vakti’ adlı kitabında topladığı şiirlerind­en birinin bir dizesi bunu açıkça ortaya koyar.” *** 1949 yılına kadar kapılarını açan Nektar’da bir gece Peyami Safa uyku üzerine uzun bir nutuk çeker ve uykunun sadece alışkanlık olduğunu, uygar insanların uyku uyumadığın­ı açıklamaya çalışır. Peyami Bey’in yanındaki “tilmiz”leri gözleri ve kulakları açık bir duyarlıkla anlatılanl­arı dinlemekte, söylenenle­ri onaylamakt­adırlar. Yani son kadehlerin içilmesini ve birazdan Nektar’ın kapanma saatinin geldiğini bırakıp gider masaya. Söylev bitmiştir. Sokağa çıkılır. O gecenin son cümlesini şöyle noktalar Salah Birsel. Herkes kendi yoluna gidecektir, Sait Faik son bir yol döner Peyami Safa’ya seslenir: “Ulan eşek kerata ayakta duracak halin yok, şimdi gidip köpekler gibi yatıp uyuyacaksı­n değil mi?”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye