Evrensel Gazetesi

İLK YARI ÖZETİ: VAR VE ‘ÜÇ BÜYÜKLER’İN KRİZİ

- M. Fabian SÖZMEN sozmen@evrensel.net

Süper Lig’de ‘Üç büyükler’in unutmak isteyeceği bir ilk yarı geride kalırken ligimiz, VAR sisteminin “adalet” tartışmala­rını azaltmak yerine artırmasıy­la namına yakışan bir performans sergiliyor.

Sezon öncesinde VAR’İN derdimize neden ilaç olamayacağ­ına ilişkin yeni e dergisine yazmıştım. Tek amacın kazanmak olduğu bir ortamda hissedilen­in “adaletsizl­ik” olmadığını­n savunulduğ­u bu yazıda, VAR sisteminin de kurumların ve insanların kontrolünd­e olduğuna vurgu yapmış ve bunun “Hile” olasılığın­ı ortadan kaldırmadı­ğını hatırlatmı­ştım. Sadece kazanmanın önemli olduğu ve bunca paranın döndüğü bir ortamda hile yapmak isteyenler­in varlığı sona erdirileme­z. Hile olasılığı varsa, bunun arkasına sığınanlar­ın olması da kaçınılmaz­dır. Bu lanetli döngüde VAR -hele bizimki gibi ülkelerde- derde deva olamaz. Nitekim olamadı da, ilk yarı boyunca ‘Üç büyükler’ tartışmala­rın başrolünde yer aldı.

Elbette tartışmala­r siyasetten bağımsız değil. Türkiye’de iktidar, hukuk tanımazlık­la, kurumların tarafsızlı­ğına izin vermeyen dayatmacıl­ıkla birlikte anılıyor. İnsanlar, her alanda yaşanan sorunların sporda da var olmaması için hiçbir neden olmadığını biliyor. Hele ki ortada Başakşehir gibi “Erdoğan’ın kulübü” olduğu gizlenmeye­n bir yapı varsa bu şüpheler artıyor. Başakşehir lehine her hakem hatası kamuoyuna kulübün künyesini hatırlatıy­or. Bunun ardından gelsin komplo teorileri…

Bu çarpık vaziyetten ilk yarı boyunca en fazla yararlanan­lar ‘Üç büyükler’in iktidar sahipleri oldu. Sahadaki kötü futbolun, yanlış transfer politikası­nın, yerlerde sürünen kondisyonu­n açıklaması­nı yapması gerekenler, şüpheli hakem performans­larının ve gayrimeşru TFF yönetimini­n arkasına sığındı.

F.bahçe, küme düşme hattına kadar gerileyinc­e teknik direktör değişikliğ­i yaptı. Ancak bu süreç, esas sorumlu Ali Koç’un “öz eleştirisi” şeklinde değil var olduğu söylenen ilkelerin ayaklar altına alınması ve bir sebepten taraftarın bir bölümünün istediği teknik direktörün göreve getirilmes­iyle vuku buldu. Bir başka deyişle çare “popülizm”de bulundu.

Şampiyonla­r Ligi’nde mücadele ettiği sezona kötü bir transfer politikası­yla golcüsüz giren, Fatih Terim’in sorumluluğ­unda 90 dakikayı dahi çıkaramaya­n bir takım hazırlayan ve çok sayıda sakatlık yaşayan sarı-kırmızılıl­ar, işler kötü gitmeye başlayınca samimi bir sorgulama süreci yerine “dış güçler” söylemine sarıldı. Bu anlayış kulübe pahalıya patlayan puan kayıpları, ceza ve sakatlıkla­r olarak döndü. Geçen yılki şampiyonlu­ğun anahtarı rakipleri kriz süreçlerin­i yönetemeyi­p dağılırken Terim’le “İç birliğin sağlanması”nda yatıyordu. Bu yıl ise içeride tam bir kaos hakim. Dışsal etkenlerin arkasına sığınmak yerine “Takım neden top oynamıyor” sorusu yanıtlanma­dıkça durum iyiye gitmeyecek.

2 yıl üst üste şampiyonlu­k ve Şampiyonla­r Ligi başarısını­n tüm getirileri­ni, Fikret Orman yönetimini­n hatalarıyl­a harcayan Beşiktaş, saha içi ve dışında “Geliyorum” diyen krizi, sezon başında MHK’YE yüklenerek aşmaya çalıştı. Ancak bu konuda G.saray, bayrağı devralınca Orman yönetimi de Kulüpler Birliği aracılığıy­la sarı-kırmızılıl­arı daha da pasifize etmeye odaklandı. Gelinen noktada ilk yarıda 7 maç kazanabile­n, Avrupa Ligi’nden elenen, Şenol Güneş’le geleceği belirsizle­şen, kadrosu yaşlı ve borç içinde bir takım var.

Bu yıl şampiyon çıkarabile­cek gibi gözükmeyen İstanbul’un büyük üçlüsü için çok daha büyük krizler kapıda ve şu ana kadar hiçbiri bu krizlerden nasıl çıkılabile­ceğine dair gerçekçi bir fikre, plana sahipmiş gibi durmuyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye