HALEF, BENİM İÇİN İLGİNÇ BİR DENEYİM OLDU
Geçtiğimiz aylarda vizyona giren, sizin de başrolü paylaştığınız Halef filmi, aldığı ödüllerle de dikkatleri topladı. Filmde reenkarnasyon meselesi vardı, varoluşsal bir filmdi aslında. Size neler hissettirdi?
İçerdiği konular ve ele alınış biçimi olarak değişik bir film oldu. Yönetmen Murat Düzgünoğlu ile çok verimli bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum. Halef’i oynayan Baran Şükrü Babacan ile çok eskiden tanışıklığımız var. Dolayısıyla onun da çok faydasını gördük. Kanlı canlı bir şey çıktı ortaya... Kendi rolümü işlemekten çok zevk aldım. Şehirli bir adamın köye gidip farklı şeylerle karşılaşması, kentli fikrini ve kibrini sorgulaması benim çok ilgimi çekti.
Adana’ya çekime gittiğimizde reenkarnasyon meselesinin Arap Alevileri arasında yaygın olduğunu gördüm. Bu bir inanış meselesi orada. Bu şekilde yaşayan çok insan var. Orada yaşlı bir kadın küçük kızın elini annem diye öpebiliyor ve normal karşılanıyor bu. Benim için de ilginç bir deneyim oldu. Film reenkarnasyonu biraz malzeme olarak kullanıyor. Benim oynadığım karakter, Mahir, ölüm korkusuyla yaşadığı için yeniden doğmak fikri kafasını karıştırıyor. Bu da iki karakter arasındaki çatışmayı derinleştiriyor. Esas olarak bizim varoluşsal sorunları ve bakış açımızı tartışmaya açıyor.
İzleyicilerden nasıl tepki aldı? Yurt dışındaki festivale ben gidemedim, ama bundan sonra da farklı festivallere katılacak. Katıldığım festivallerde seyircinin ilgisi çok dinamikti. Gösterimden sonraki söyleşilerde konuya dair çok fazla tartıştık. Hatta seyirciler arasında tartışmalar çıktı. Film seyirciye geçti ve onları bir noktada kışkırttı. Çok beğenildi ve birkaç festivalden de ödül aldı.