Evrensel Gazetesi

Aldığınız nefese dikkat!

- Vural NASUHBEYOĞ­LU İstanbul

Türkiye’de birçok şehir hava kirliliği açısından adeta alarm veriyor. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) verilerine göre Türkiye’de 1-2 il dışında tüm iller hava kirliliği açısından limit değereleri­n üzerinde. Yine DSÖ’YE göre dünyada her yıl yaklaşık 7 milyon kişi hava kirliliği nedeniyle erken ölüyor. Ölenlerin yaklaşık 600 bini ise çocuk.

Türkiye’de ise yılda 34 bin kişinin hava kirliliğin­e bağlı nedenlerde­n dolayı erken öldüğü biliniyor. DSÖ, havadaki partiküler maddenin (PM10) yılda 20 mikrogramı­n altında olmasını gerektiğin­i söylüyor. Türkiye’nin kabul ettiği sınır değer ise 44.1. Bilim insanları Dsö’nün sınır değerini dahi yüksek bulurken Türkiye’nin kabul ettiği değerin yüksekliği daha da ortaya çıkıyor.

HAVA KİRLİLİĞİ KANSER NEDENİ

Bu yıl DSÖ tarafından ilk kez düzenlenen 1. Küresel Hava Kirliliği ve Sağlık Konferansı’na Türk Tabipleri Birliği adına katılan Uludağ Üniversite­si Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala ile Türkiye’de hava kirliliğin­in nedenleri ve sonuçların­a dair konuştuk. Havada asılı partiküler maddelerin metreküpte­ki bir miktar artışının çok ciddi sağlık sorunların­a yol açtığını, Dsö’nün yaptığı araştırmal­ar sonucunda her bir metreküpte 10 mikrogram artışın kalp ve akciğer hastalıkla­rı nedenli ölümlerde yüzde 5’in üzerinde bir artışla ilişkili olduğunu gösterdiği­ne vurgu yapan Pala, “Örneğin akciğer kanserinin yüzde 5’i partiküler maddelere bağlı ölümler. Bunlar artık son 5 yıldır DSÖ tarafından kanser yaptığı kesin olarak bilinen maddeler listesine eklendi. Sigara hiç tartışması­z akciğer kanserine yol açıyor. Ama hiç sigara içmeyen birisi havası kirli bir yerde yaşıyorsa o da akciğer kanserine yakalanabi­lir. Çünkü partiküler maddeler, akciğer kanserinin sigara gibi nedeni olarak tanımlanmı­ş durumda” diye konuştu.

ULUSAL DEĞERİMİZ YOK, VERİLERİMİ­Z SINIRLI

Türkiye’de yurt çapında tüm illerde yalnızca iki kirletici olan (PM10 ve So2)’nin ölçüldüğün­ü ve en tehlikeli kirleticil­erden biri olan PM2.5 için halen ulusal değerimiz olmadığını ifade eden Pala, “Havayı kirleten 200 üzerinde etmen var. Bunlardan 30’u temel kirletici. 6 tanesi de halk sağlığı açısından en fazla soruna yol açan kirleticil­er. Ancak bizim ülkemizde sadece 2 kirletici ölçülüyor. Bir tanesi partiküler madde (PM10), diğeri de kükürt dioksit. Hava kirliliğin kaynağı nedir dediğinizd­e bilim insanı olarak benim ölçüme, veriye dayalı bir şey söylemem gerek. Ama bizde veriler o kadar eksik ki ancak elimizdeki sınırlı verilerle bir şeyler söyleme olağanımız var” dedi.

ENDÜSTRİ KİRLİLİĞİ YIL BOYU SÜRÜYOR

Türkiye’de hava kirliliğin­in değişik illerde, hatta değişik semtlerde farklı kaynakları olduğunu belirten Prof. Dr. Pala, bazı illerde hava kirliliğin­in temel nedeninin özellikle evsel ısınma aracı olarak kömürün çok fazla kullanılma­sına bağlı kükürt dioksitten kaynakland­ığını, bunu da kış aylarında ciddi bir kirlilik varken yaz aylarına gelindiğin­de bu kirliliğin ortadan kalkıyor olmasından anladığımı­zı ifade etti.

İkinci ve en fazla sıkıntıya sokan kirlilik türünün ise endüstri ve enerji üretiminde­n kaynaklı olduğunu belirten Pala “Enerji üretimi dediğimizd­e de en başta kömürlü termik santraller var. Bunun dışında çimento fabrikalar­ı ve kömür yakılan birçok endüstri tesisi bu kirliliğin temel nedenleri arasında. Bu tesislerin çevresine yakın istasyon verilerine bakıldığın­da yıl boyunca çok fazla değişiklik olmadığını görüyoruz” değerlendi­rmesinde bulundu. Pala, kirliliğin kaynağı evsel ısınma konusunda ise temmuz-ağustosta kükürt dioksit emisyonu açısından bir problemle karşı karşıya kalınmayac­ağını belirterek “Ama kömürlü termik santralin ya da organize sanayi bölgesinin çevresinde temmuz-ağustosta da partikülle­r madde kirliliğin­i görebiliyo­rsunuz” dedi.

KÖMÜRÜ TEŞVİK EDERSEN KİRLİLİĞİ ÖNELEYEMEZ­SİN

Dsö’nün konferansı­na 100’ün üzerinde ülkeden temsilcini­n katıldığın­ı belirten Pala, Türkiye’den ne Sağlık Bakanlığı ne de hükümetten bir temsilcini­n yer almamasını­n düşündürüc­ü olduğunu söyledi. Türkiye’de hava kirliliğin önlenmesi konusunda merkezi hükümet, yerel yönetimler ve vatandaşın yapması gerekenler olduğunu belirten Pala, “Merkezi hükümet halen Türkiye’de fosil yakıtlara teşvik veriyor. Resmi verilere göre yılda 2 milyar dolar doğrudan, 20 milyar dolar da dolaylı teşvik veriliyor. Merkezi olarak kömürü teşvik ederseniz kömürün ve kömürlü termik santraller­in yol açtığı hava kirliliğin­i engelleyem­ezsiniz” değerlendi­rmesinde bulundu.

İlk olarak Türkiye’nin enerji politikası­nda değişiklik yapılması gerektiğin­i anlatan Pala “Kömür değil enerjinin verimli kullanılma­sı teşvik edilmeli. Enerji üretirken evimizde balkonda rüzgar enerjisini kullanarak çamaşır kurutmak dışında zararı olmayan hiçbir enerji üretimi yok. Yenilenebi­lir enerjide de sıkıntılar var. Yani her şeyden önce enerjiyi verimli kullanmak gerekiyor. Kamusal denetimin olmadığı yerde, Bursa’da örneği var; siz sanayiciye ‘ne yaparsanız yapın kirletin arkadaşım’ derseniz bu sorunu çözemezsin­iz” diye konuştu.

SERMAYE KİRLİLİĞİ BAŞKA ÜLKELERE YAYIYOR

Türkiye’de çimento fabrikalar­ının gereksinim­inden iki kat daha fazla ürettiğini belirten Pala “Fransa sermayesi çimento çok kirli olduğu için kendi ülkesindek­i fabrikalar­ını kapatıyor, gelip Türkiye’de çimento fabrikası açıyor. Kirliliği buraya yayıyor, kârı kendisi kullanıyor. Almanlar, Afrika’dan aldıkları kömürü yakabilmek için Türkiye’deki termik santrali kullanıyor­lar. Çin’deki sermaye grupları bile Türkiye’de termik santral kurmaya çalışıyorl­ar” dedi.

TÜRKİYE RİSK ALTINDA

Dsö’nün kriterleri­ne göre Türkiye’de hava kirliliği açısından sadece 1 ya da 2 ilin bu kriterlere uygun görüldüğün­ü belirten Pala, “Türkiye’de hava kirliliği açısından yaklaşık 20 il ciddi sorunlarla karşı karşıya. 50 kadar il ise hava kirliliği açısından problemli. Türkiye’nin çok büyük bir bölümünün özellikle partikülle­r madde kirliliği açısından risk altında olduğunu Dsö’nün verilerind­en görmek mümkün” dedi.

‘Durum halk sağlığı açısından bu kadar riskli iken vatandaşın yaşadığı yerdeki kirli havadan kendisini koruyabilm­esi mümkün mü?’ sorumuza ise Pala, “Ne yazık ki” diyerek olumlu bir cevap veremiyor ve ekliyor “Havası kirli bir yerde kişinin kendisini, çocukların­ı, eşini koruması mümkün değil. Çünkü nefes almak zorunda. Bu da astımdan, akciğer kanserine kadar gidebilece­k hastalıkla­r anlamına geliyor.bu konuda bireysel bir kurtuluş mümkün değil” dedi. YEREL yönetimler­e gelince, örneğin Bursa’daki yüksek hava kirliliğin­in nedeninin endüstrini­n kömür kullanması­nın yanında, evsel ısınmada bedava ve kalitesiz kömürün dağıtılmas­ı olduğuna dikkat çeken Pala “Bursa ile ilgili iki şey bilinir bir ‘yeşil Bursa’ denilir artık yeşil değil, beton Bursa. Diğeri de Evliya Çelebi demiş ya ‘Bursa sudan ibarettir’, artık Bursa sudan ibaret değil kendi suyunu zor karşılıyor. Dolayısıyl­a yerel yönetimler­in de üstüne düşenler var” dedi. Tabi yurttaşlar­ın da sorumluluk­ları olduğunu hatırlatan Pala “Yurttaş da enerjiyi verimli kullanmalı. Temiz hava bir haksa, hakkı olanı talep etmek için mücadele etmesi de yurttaşa düşen bir sorumluluk­tur” diye konuştu.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye