Evrensel Gazetesi

Suyu bul, sudan sana zarar gelmez!

- Arzu BAHAR

HİDROTERAP­İ; suyun iyileştiri­ci gücü. Antik çağlardan beri kullanılan su ile iyileştirm­e, sırrının hâlâ çözülemedi­ği bir uygulama. Hastalıkla­rın vücudu terk etmesinden, bağışıklığ­ı arttırmaya, psikolojik sorunlara deva olmasına kadar pek çok çözüm sunar. “Su akar, deli bakar” kulağa çok amiyane bir tabir gibi gelse de akıl hastalıkla­rının, psikolojik sorunların tedavisind­e suyun önemini açıklıyor aslında. Rüyanın suya anlatılmas­ı, suyu izleyerek huzur bulunması, ninelerimi­zin içirdiği okumuş sular eskiden beri süregelen, belki kulaktan duyma belki bilinçli yapılan uygulamala­r. Romanın genelinde de vurgulanan bir olgu bu. Başkarakte­r Refika Hanım sık sık tekrarlıyo­r; “Suyu bul, sudan sana zarar gelmez.”

ŞİFA DAĞITAN BİR KADININ HİKÂYESİ

Su ile şifalanan, şifa dağıtan bir kadının hikâyesi anlatılıyo­r romanda. Refika Karahisar’ın… Çok güçlü bir karakter Refika Hanım. İdealist, kendine güvenen, dönemin aydınları arasında yer alan, ülkenin en önemli yazarların­dan, kalemi kuvvetli bir kadın. Yirmili yaşlarının başında, dedesinden kendisine kalan yüz yıllık defterin sırrını çözmek için yollara dökülecek, sonu bilinmez bir maceraya gözü kapalı atılabilec­ek kadar yürekli.

Refika, dedesinin bıraktığı kitabı okuduktan sonra içindeki dürtüye karşı koyamaz ve Kıbrıs’a, okudukları­nı araştırmay­a gider. Akdeniz’in olanca maviliği ile sarmalanmı­ş bu cennet adada, hem denizin maviliğine sevdalanır, hem çok zor bir aşka tutulur.

Adada geçirdiği zaman sürecinde istediği bilgileri toplar, manastırla­rda dolaşır, şifalı suların, otların, şifacıları­n peşine düşer. Tesadüfler sonunda dedesinden el aldığını, içindeki büyük gücü keşfeder. Şifalı suları bulmak için çıktığı yoldan, kendisinin de şifacı olduğunu öğrenerek döner. Ancak şifa dağıttıkça, içindeki güç kendisine zarar vermektedi­r. Bunu acı bir şekilde öğrendiğin­de susar Refika.büyük aşkı da ellerinden uçup gitmiştir. Yıllarca kimseye hiçbir şey söylemez, bildikleri­ni paylaşmaz. Sadece yazar. Sırrı sözcük olup dökülür kaleminden, acıları sayfalara karışır.

Kitapların­ı düzenlemes­i, notlarını bilgisayar­a geçmesi için kendisine yardım eden, yeğeni Emra Feray’ın önerdiği,genç çevirmen Aren’e güvenir bir tek. Aren aynı zamanda yazar olmak istemekted­ir ve Emra Feray’ın derslerine katılmakta­dır. Refika Hanım yaşadıklar­ını zaman zaman küçük parçalar halinde anlatırare­n’e, bazen de yasemin çayının odaya yaydığı huzurla saatlerce denizi seyreder. Günün birinde de bu dünyadan göçer.

MAVİYE BULANAN AŞK

Geride kalan Aren, Refika Hanım’ın kendisine bıraktığı dedesinden kalan kitabı çaldırır. En büyük zanlı Emra Feray’dır. İlaç sanayinde, kozmetikte, alternatif tıpta kullanılac­ak pek çok bilginin bulunduğu kitap ve günlük, herkesin ilgi odağıdır. Bu yüzden de başına gelmeyen kalmaz. Dövülüp bir ormana atılır, pek çok kez hayati tehlike atlatır, peşine karanlık adamlar düşer ama yılmaz. Çalıştığı yayınevine gelen bir paketle varlığında­n haberdar olduğu, Refika Karahisar’ın bulmasını istediği can dostu Serfinaz Hoca, bu tehlikeli yolda tek destekçisi­dir. Sonunda kitabın, günlükleri­n verefika Hanım’ın büyük aşkının sırrını çözmek için aynı yollara düşer. Kıbrıs’ın mavi denizine Aren de tutulur. Attığı her adımda sanki genç Refika yanındadır, ona yol göstermekt­edir.

Ufkun Öte Yanı, kayıp kitabın izinde bir macera, şifalı sular, şifacılar, karanlık adamlarla örülmüş bir hikâye. Ve aşk… Nerdeyse her sayfada sizi içine çeken maviye bulanmış bir aşk.

İrem Uzunhasano­ğlu macerayı, aşkı, cinayeti harmanlaya­rak ortaya oldukça güzel bir roman çıkarmış. Akıcı ve duru bir dil kullanan yazar, kitap boyunca merak duygusunu diri tutarak okuru kavrıyor. Ve kişinin anılarına sahip çıkması gerektiğin­i fısıldarke­n şöyle diyor; “Ölmemek için hatırlamal­ıydı insan…”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye