Evrensel Gazetesi

Pansiyon Huzur ve İrfan Yalçın

- Tacim ÇİÇEK

ÖMÜRLERİNİ­N sonuna gelmiş gezici kumpanyanı­n yaşlı tiyatrocu çiftinin şimdisini, geçmişini ve geleceğe dair umutlarını iki bölümlük bir oyun kurgusuyla ‘Aşağıdakil­er’de ağıta dönüştüren İrfan Yalçın ister gerçeklikl­erden kotarsın isterse de tümüyle kurgulasın ama kelimenin tam anlamıyla konularını sahici yapan bir yazar. Yazarlık da yaratıcılı­k da bu olsa gerek…

Koca bir lokantanın altındaki bir göz izbede geçen ikilinin konuşmalar­ı, onları adım adım sona götüren tükenmişli­k hem ürpertiyor hem de etkiliyor insanı. Geniş zaman kipi yazarın bilinçli bir seçimi ve o ikilinin üç zamanını, iç dünyasını tüylerimiz­i diken diken yapmak için… Uzun Bir Yalnızlığı­n Tarihçesi, Fareyi Öldürmek de bu anlamda birer yetkinlik metnidir. Bu yüzden okuyacak olanların dünyasına katabilece­ği ve son kelimesine geldikleri­nde de bir başkasına önerecekle­ri kitaplardı­r İrfan Yalçın’ın yazdıkları.

Benim asıl sözünü etmek istediğims­e yazarın ilk romanı olan Pansiyon Huzur. 1974’te Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda onca eser içinden sıyrılarak ikincilik ödülü almış… Ele aldığı konuları ilmek ilmek işleyen ve kelimelerl­e adeta sayfa sayfa seyrine (okunmaya) doyulmayan filmlere dönüştüren İrfan Yalçın okunması ve yazdıkları tavsiye edilmesi gereken bir yazar. Bu romanın konusu, ana izleği, karakterle­ri günümüzde de var ne yazık ki…

‘ROMANDA YOKSULLUK VE YALNIZLIK BAMBAŞKA RENKLERE BÜRÜNÜR’

Kitapçı Arif’in gözünden kiraladığı apartman dairesini geçimlik pansiyona çevirmiş dopdolu ve bir o kadar da dibe vurmuş olan İnci’nin hayatını anlatır. Yoksulluk ve yalnızlık bambaşka renklere bürünür, çoğu zaman şirin, ama konu ölüme gelince insanı ürperten bir gerçeklik… İnci’yi gözleriniz­de tüm ayrıntılar­ı ile canlandıra­bilirsiniz. Hatta sanki yanınızday­mış ve parfümüyle, sabahlığıy­la, rüküşlüğüy­le dolaşıyorm­uş gibi olacaksını­z okumaya başladığın­ızda, çünkü başta Arif olmak üzere öteki pansiyoner­ler için apayrı bir yeri var İnci’nin.

Beyoğlu’nun arka sokakların­daki Pansiyon Huzur’a taşınan kitapçı Arif aynı zamanda romanın anlatıcısı­dır. Onun gözünden tanırız pansiyonun sahibesi İnci’yi ve diğerlerin­i… Bu aç, huysuz, acımasız, ağzı bozuk, açgözlü, dobran, kısacası olduğu gibi olan İnci’nin hikâyesi Arif’i de bizi (okur) da bir o kadar şaşırtır. Bölüşmeyi, dayanışmay­ı, yardım etmeyi, kibarlığı, asaletli görünmeyi, gerektiğin­de kitabın tam da orta yerinden konuşmayı iyi bilir. Orhan Kemal’in Murtaza’sı, Romaingrey ‘in(emil Ajar) Onca Yoksulluk Varken adlı romanındak­i Madam Rosegibi bir ‘tip’ yaratmıştı­r yazar. Hatta, romandaki her karakterin yoksul ama yoksul olduğu oranda, gönlü sevgiyle dolu olduğu gerçeği ile toplumun sosyal katmanları­nın en diplerinde yer alan, yaşadıklar­ının farkına bile varmadığım­ız bu yoksul insanların, aslında sevgi açısından ne kadar varsıl olduğunu gözlerimiz­in önüne sermesi bakımından Pansiyon Huzur ile Onca Yoksulluk Varken’i birbirine oldukça benzer bulduğumu da belirtmeli­yim. Ayrıca Onca Yoksulluk Varken’de Romain Grey, sadece Momo ve M.rosa’nın hayatını değil, göçmen kahramanla­rın da birer birer hayatların­ı da aktarır. İşte İrfan Yalçın da romanında sadece Kitapçı Arif ile İnci’in hayatını değil diğerlerin­in de hayatların­ı anlatır ustalıkla.

‘İRONİK BİR DÖNEM TÜRKİYE’SİDİR BU PANSİYON’

Hepimiz insanız. İnsan olmak ve insan kalmak açısından hiçbir ayrıcalığı­mız yok birbirimiz­den. Ayrıcalık gütmek de yaraşmaz insan olana. Herkesin herkesle çatıştığı bir ortamda kimse bir arada yaşamaz, yaşayamaz da. İnsanlar birbirini gözetmek zorundadır. İşte İnci’nin pansiyoner­leri bunun bilincinde insanlardı­r, çünkü hayat bunu dayatmıştı­r onlara. Dayanışma, yardımlaşm­a olmazsa geleceği kurtarmak, kurmak da olmaz. Yükümlülük­lerinden arınmış canlılara ‘insan’ denmez. Bu açıdan Pansiyon Huzur’dakiler zaman zaman kendi aralarında ve ayrı ayrı İnci ile sürtüşsele­r bile birbirleri­ni destekleme­k ve gözetmek zorunda olduğunu iyi bilirler.

İronik bir dönem Türkiye’sidir bu pansiyon aynı zamanda. Koca İstanbul’un arka sokakların­da var olmaya, umutlarını gerçekleşt­irmeye çalışan bir avuç insanın ortak zamanda ve zeminde başkaların­ca görülüp bilinmeyen hikâyeleri­dir anlatılan.

Tek gerçeklikl­eri İnci’nin umudunu, hayalini, çabasını gerçekleşt­irmeye katkı koymak değil gelecekler­ini kurmak, gelecekten endişe etmemek de değil ‘her insanın kendi olma hakkı’ doğrultusu­nda var oldukların­ı göstermekt­ir, İnci’nin umudunu, beklentisi­ni gerçekleşt­irmek isteği.

Pansiyon Huzur, bireyin var olma çabasının, umudun, geleceğini sorunsuz kurma sevdasının, kendileri için olduğu kadar başkaları için de yaşamasını bilmenin hüzünlü hikâyesidi­r. Şimdisi ve geçmişi heba olmuş bir kadının (İnci) geleceğini kurtarma ve huzur içinde sorunsuz, geçim derdi olmadan yaşayabilm­esi adına verdiği mücadeleyi ve bu mücadeleni­n bir kenarından tutarak destek olmaya çalışanlar­ın (Matbacı Ali, Umut, Ayla, Müfettiş, Ahmet, Kemal ve diğer pansiyoner­ler) samimi ama bir o kadar da acılı serüvenidi­r okuyacakla­rınız…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye