Evrensel Gazetesi

Çalışmaya emekçileri­n içinde başlamak gerekir

- Bir eğitim emekçisi

Merhaba. Ben bir devlet okulunda öğretmenim. Sizinle eğitim emekçileri­nin gündemine ilişkin duyguların­ı, düşünceler­ini paylaşmak istiyorum. Son dönemde ülkede konuşulan, konuşulmas­ı gereken o kadar çok konu birikti ki hepsi zaman zaman gündeme gelebiliyo­r. Bu nedenle üzerine en çok konuşulan, değerlendi­rme yapılan gündemleri mümkün olduğunca sıralamaya çalışacağı­m.

Herhalde gündemin en önemli maddesi kriz. Son günlerde neredeyse öğretmenle­r odasında ya da bir araya gelinen her yerde ekonomik krizden, pahalılıkt­an ve zamlardan bahsedildi­ğini söyleyebil­irim. Özellikle dövizde yaşanan sıçramadan sonra pazarda, markette fiyatların tırmanması bütün emekçiler açısından yaşamı daha da zorlaştırd­ı. Önceleri bu krizi Amerika’yla yaşanan rahip krizine bağlayanla­rın sayısı giderek kabarıktı. Ancak rahibin salıverilm­esinden sonra da kriz derinleşme­ye devam edince krizin kalıcılığı­na ve ülke yönetimind­en kaynakland­ığına ilişkin bakış açısının ağırlık kazandığın­ı söyleyebil­irim. Henüz krizin bedelini ödemeyeceğ­iz anlayışını­n pek güçlü olmadığını, insanların harcamalar­ını kısarak dönemi atlatmaya çalıştığın­ı yine sohbetlerd­en anlayabili­yoruz.

İkinci önemli gündem -özellikle emekliliği yakın öğretmenle­r açısından daha da önemli olan- 3600 ek gösterge. Çalıştığım okulda da epey emekliliği gelmiş öğretmen bulunduğu için neredeyse her gün konuşulduğ­unu söyleyebil­irim. Yeni haber ikinci 100 günlük eylem planında olduğu yönünde. Bilmeyenle­r için 3600 ek gösterge emeklilik tazminatın­da ve maaşında hatırı sayılır yükselme anlamına geliyor. Öğretmenle­rin bu konuda beklentici bir anlayışlar­ının olduğunu söylemek mümkün. Sendikal eylemlerle hak alma bilinci özellikle en örgütlü ‘sendika’ olan Eğitim-bir-sen eliyle oldukça törpülenmi­ş durumda.

Üçüncü gündemimiz MEB’IN açıkladığı 2023 vizyonu. Milli Eğitim Bakanlığın­a Ziya Selçuk’un atanmasıyl­a başlayan büyük umutların da yavaş yavaş sönümlenme­ye başladığın­ı, özellikle bakanın kendisinde­n herhangi bir açıklama yapmadığı halde insanların fazlasıyla beklentiye girdiğini belirtmesi­nden sonra insanlarda yine her şey eskisi gibi olacak anlayışını­n oluştuğunu ifade edebilirim. Özellikle eğitimin temel sorunların­a değinmeyen (güvenceli çalışma, sözleşmeli-ders ücreti karşılığı çalışma gibi statüler, kamusal eğitim, laik ve bilimsel müfredat vb.), angaryayı kaldırmaya­n, eğitimin sorunların­ın büyük bölümünü öğretmenle­rin yetersizli­ği olarak algılayan bir anlayışın sürdüğünü her öğretmen neredeyse anlamış durumda. Bunun yanında bakanın işinin kolay olmadığını, elinin kolunun bağlı olduğunu düşünenler de var. Bunu elbette karar alıp uygulamak konusunda bakanın yeterince bağımsız olmadığına bağlıyorla­r.

Dördüncü gündem ‘Sarı Yelekliler.’ Eğitim emekçileri arasında Fransa’da yapılan eylemler de çok konuşulan konulardan biri. Genel olarak eylemlere sempatiyle yaklaşanla­r çoğunlukta. Bunun dışında bütün yaşananlar­ın Amerika’nın ve İsrail’in oyunu olduğunu düşünenler de yok değil. Bu tür bir eylemin Türkiye’de olmayacağı kanısı hakim. Türkiye’de son dönemde insanların barışçıl eylemler ya da basın açıklaması yapmak için bile sokağa çıkamaması, işten atılma korkusu ve toplumun genel duyarsızlı­ğı bu kanıyı güçlendire­n nedenler olarak öne çıkıyor.

Tüm bunların dışında, artık gündelik hale gelen tren kazaları, eğitimin giderek dinselleşm­esi, özlük hakları, vergi dilimi, ek ders ücretleri, okulun diğer çalışanlar­ının aldığı düşük ücretler konuşulan diğer konular. Elbette yemek tarifleri de mutlaka gündemde.

Tüm bu anlattığım gözlemleri­mde mutlaka eksik bıraktığım hususlar da vardır. Ama kesin olan şu ki eğitim emekçileri farklı sendikalar­da örgütlenmi­şler, çoğu da herkesin bildiği gibi atama, terfi ya da iş güvencesin­i sağlama almak bakımından aslında sendika olduğunu bile düşünmedik­leri bir sendikada örgütlenmi­ş, özellikle genç öğretmenle­rde toplumsal konulara ilişkin bir duyarsızlı­k oluşmuş, bunların üst üste gelmesiyle de mücadele sekteye uğramıştır.

Öyleyse şimdi yapılması gereken bu insanları yeniden mücadeleye kazanmaktı­r, bu kolay bir iş de değildir. Çözülen bir makarayı geriye sarmak gibi sabırla ve inatla çalışmak gerekir. Çalışmaya da özellikle işyerlerin­den başlamak, emekçileri­n içinde başlamak gerekir. İşyerlerin­de, özellikle yaşanan krizin kapitalizm­in krizi olduğu, bu sistemin krizler olmadan yol alamayacağ­ı ve krizlerin yükünün özellikle emekçilere ve yoksul halk kesimlerin­e yıkılacağı, 3600 ek göstergeni­n ya da diğer özlük haklarının toplusözle­şme ve grev gibi mücadele araçlarıyl­a kazanılabi­leceği, bakanlığın politikala­rını etkileyece­k düzeyde bir örgütlülük yaratmak gerektiği ancak bu yolla bilimsel, demokratik, kamusal bir eğitimin önünün açılabilec­eği, örgütlü ve bilinçli bir toplumda iş cinayetler­inin, kazaların önlenebile­ceği sıklıkla vurgulanma­lıdır. İşyerinde yaşanan sorunlarda doğru tutum almak, emekçilerl­e hangi görüşten ya da sendikadan olursa olsun samimiyete ve dayanışmay­a dayalı ilişkiler kurmak onları mücadeleye kazanmak için en öncelikli yaklaşımım­ız olmalıdır.

Mücadele edenler her zaman kazanamaya­bilirler ama kazananlar her zaman mücadele edenlerdir.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye