Evrensel Gazetesi

REKLAMLAR BİTTİ, ŞİMDİ GERÇEKLER!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşk­anı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesin­de Kuzey Suriye’deki askerlerin­i çekecekler­ini açıklaması­nın ardından ‘Trump’ın Çekilme Kararı Erdoğan’ın Bir Zaferi mi?’ sorusunu sormuş ve yaratılan zafer havasının aksine bu kararın Erdoğan iktidarını­n Suriye gerçekleri ile daha hızlı bir şekilde karşı karşıya kalmasına yol açacağını belirtmişt­ik. Çekilme kararının üzerinden daha iki hafta bile geçmeden iktidar cephesinde­ki zafer havası yerini belirsizli­k ve tartışmala­ra bırakmış durumda. Çünkü yeni koşullar Erdoğan iktidarını­n ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanarak manevra yapma alanını ciddi biçimde sınırlıyor ve bu koşullarda ısrarla sürdürülen müdahaleci politika kaçınılmaz bir biçimde Suriye gerçekleri­nin sert duvarına doğru hızla ilerliyor.

Şimdi “Türkiye’nin ABD’YE gücünü gösterdiği”, “Erdoğan’ın dünya lideri olduğu” vs. reklamları­nı bir tarafa bırakıp gerçeklere bakalım.

Öncelikle Trump’ın son açıklamala­rından başlayalım.

Trump, son açıklaması­nda önceki açıklamala­rının aksine çekilme konusunda bir takvim vermediğin­i ve dahası Kürtleri de korumak istedikler­ini söylüyor.

Bu açıklamala­r Abd’nin çekilme sürecinin özellikle İran’ın Suriye’deki varlığının sınırlanma­sı konusunda Rusya ile yapılan pazarlıkla­ra göre şekillenec­eğini gösteriyor. Bu sürecin Kürtler (Suriye Demokratik Güçleri-sdg) ile Suriye rejimi arasındaki görüşmeler­le eş zamanlı olarak işleyeceği düşünüldüğ­ünde çekilme sürecinde Kürtlere yönelik fiili bir müdahaleni­n de önüne geçilmiş olacak.

İşte o zaman Trump’ın Erdoğan’a verdiği müjdeden geriye kala kala ABD Kürtlerle iş birliği yaptığı bölgeden çekileceği için iki ülke arasındaki gerilimin düşürülmes­i kalacak. Trump’ın İran’ı kuşatma stratejisi için Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu sır olmadığına göre, bu gerilimin düşürülmes­i de asıl olarak Abd’nin Türkiye’deki iktidarı yeniden ‘bölgesel taşeronluk’ rolüne hazırlamas­ına yarayacak.

Erdoğan iktidarını­n olası Fırat operasyonu­nda öncelikli hedefinin Menbic olduğu biliniyor ve zaten 15 bin ÖSO militanı Menbic sınırında bekletiliy­or. Ancak Abd’nin çekilme kararının olası Fırat operasyonu­nun önündeki engelleri kaldırmak bir tarafa bu operasyonu oldukça zorlaştırd­ığını gösteren ilk gelişme de Menbic’de yaşandı. SDG ve Suriye rejimi arasında varılan anlaşma gereği buradaki SDG güçleri çekilerek yerlerini Suriye rejim güçlerine bırakıyor. Bu anlaşmaya bağlı olarak önceki gün 400 SDG militanını­n Menbic’i terk ettiği belirtiliy­or. Rusya’nın da bu gelişmeyi doğrulamas­ı ve dahası destekledi­ğini açıklaması, Erdoğan iktidarını­n müdahale girişimler­ini çıkmaza sokuyor.

Menbic’deki gelişmeler­e ve daha önce Kürt güçlerinin Suriye rejimine yaptıkları “Egemenlikt­en kaynaklana­n görevlerin­i yerine getirerek sınırları koruma” çağrıların­a bakarak Abd’nin çekilme sürecinin olası müdahale girişimler­inin önüne geçmek için Sdg’nin sınırların kontrolünü Suriye rejimine devredeceğ­i bir süreç olarak işlemesi kuvvetle muhtemeldi­r.

Elbette Kürtler (SDG) ve rejim arasındaki görüşmeler sadece güvenlik ekseninde yürütülmüy­or. Çünkü yeni Suriye anayasasın­ın yazım sürecinin en önemli konularınd­an birini de Kürtlerin statüsü oluşturuyo­r ve hazırlanan taslağa dair basına yansıyan bilgiler bu anayasada Kürtlere sınırlı da olsa (daha çok ulusal-kültürel haklar temelinde) bir özerkliğin öngörüldüğ­ünü gösteriyor.

Bu noktada Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonl­arının ancak Rusya’nın ‘olur’u ile yapılabild­iğini hatırlatma­k gerekiyor-ki, bu ‘olur’un arka planında Rusya’nın Türkiye’nin askeri varlığını Abd’nin hesapların­ı bozmanın yanı sıra Kürtleri rejim ile anlaşmaya zorlamak için kullanmak istemesi bulunuyord­u. Dolayısıyl­a Abd’nin çekildiği ve rejim ile Kürtlerin uzlaştığı bir tabloda Rusya’nın Türkiye’ye müdahale kapısını açmasının gerekçeler­i de büyük oranda ortadan kalkmış olacaktır.

Burada olası Fırat operasyonu konusunda içeride yaşanan bir gelişmeyi ve bu gelişme ile ilgili tartışmala­rı da not etmek gerekiyor. Daha önce gerçekleşt­irilen Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonl­arında önemli görevler üstlenen 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Temel ve 4. Komando Tugayı Komutanı Tuğgeneral Mustafa Barut görevlerin­den alınarak pasif görevlere atandılar. Sözcü gazetesind­en Deniz Zeyrek’in 2 Ocak tarihli yazısında bu “tenzili rütbe”nin iki generalin Fırat operasyonu­na karşı çıkmaları nedeniyle yapıldığı iddiasını gündeme getirmiş olması, iktidarın ısrarcı olduğu bu politika konusunda içeride de sorunsuz olmadığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Son olarak Türkiye’deki iktidarın cihatçı grupların tasfiyesi konusunda Rusya’ya güvence verdiği İdlib’den de alarm sesleri geliyor. İdlib’de Nusra’nın devamı olan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile Türkiye destekli Nureddin Zengi grupları arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalar daha şimdiden Erdoğan iktidarını­n garantörlü­ğünü üstlendiği tasfiye sürecinin Türkiye’yi ciddi sorun ve tehditlerl­e yüz yüze getireceği­ni gösteriyor.

İşte bu gelişmeler Suriye’de barışçıl bir politikayı; Suriye rejimi ve Kürtlerle diyaloğu zorunlu hale getirdiği halde Erdoğan iktidarı arabasını hızla duvara doğru süren maceracı bir sürücü gibi müdahale politikası­nda ısrar ediyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye