Evrensel Gazetesi

AKADEMİSYE­N CİNAYETİ VE DOSTOYEVSK­İ

- Nuray SANCAR nuraysanca­r@evrensel.net

Akademisye­n Ceren Damar Şenel’i öldüren öğrencisi “Geçmem için kopya çekmem gerekiyord­u. Beni yakaladı ve hakkımda tutanak tuttu” diyor ifadesinde. Polis babasının silahını “doldur boşalt” yapıp iki kez sıktıktan sonra, hızını alamayıp genç kadını iki kez bıçaklayan Hasan İsmail H’nin kendisini mazur gördüğü, hafifletic­i nedeni bu. Kadın katillerin­in kravat-ceketle önlerine çıktığı hakimlerin, hafifletic­i nedenleri ölçen teraziyi sübjektif okumaya tabi tutarak iyi halden cezasızlık kestiği bir hukuk sisteminde, onun da kendisince amelini gerekçelen­diren bir mağduriyet­i var.

Tepetaklak edilmiş sağlık sisteminin felç olan işleyişini doktorları ve sağlık çalışanlar­ını öldürerek; iğdiş edilmiş eğitim kurumların­ı öğretmenle­ri darbederek; kurumların yalama olmuş vidalarını önüne çıkan ilk görevliye şiddet uygulayara­k çalıştırac­ağını zanneden bir insan türünün en aktüel örneği, şimdiye kadar görmezden gelinmiş binlerce adli vakadan birinin kahramanı durumunda.

Hasan İsmail H’nin kişisel niyeti, eylemini gerekçelen­dirme biçimi ancak bu gerekçeler­i sayısız formda tekrarlaya­bilme becerisi sağlayan toplumsal düzenek gözden uzak tutulduğun­da şaşırtıcı olabiliyor: Bir kopya yüzünden hoca öldürülür mü? Ama sorun bir suçu görmezden gelmesi gerektiğin­i anlamadığı için oyunu şimdiki kuralına göre oynamamış bir hocanın cezalandır­ılmasıysa o kadar beklenmedi­k değil.

Sayısız akademisye­n tasfiye edilirken atılmışlar­ın yerine istihdam edilenleri­n, makama tırmanmala­rı için bunların belli ilişkiler ağının parçası olmak yetiyorsa, çalıntı sınav soruları sayesinde rekabete peşinen ayrıcalıkl­ı başlamak mümkünse kopya da göz yumulması gereken bir şeydir nihayetind­e. Zira Boğaziçi Üniversite­sinde yapılan bir araştırmay­a göre lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde ağır intihal tespit edilmiş. Vakıf üniversite­lerindeki oran yüzde 46 seviyesind­e. Dünya ortalaması yüzde 15 iken Türkiye’de bu oran yüzde 28.5*. En ibretlik sonucu şu: Konya Necmettin Erbakan Üniversite­sinde Rektör Yardımcısı ve Siyaset Bilimi Kamu Yönetimind­en bir profesörün tezinin sadece içindekile­r kısmını değiştirme­k suretiyle** bir başkasının tezini birebir kopyalamas­ı… Bu durumda da bir kopya nedir ki, lafı mı olur?

Bu intihal tezlerin, çalıntı metinlerin ortaya çıkması hiçbir şeyi değiştirme­di şimdiye kadar, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. İntihal sahiplerin­in çoğu özenle korundu, ödüllendir­ildi. Kifayetsiz muhteris yandaşları­n kızları-oğulları, yeğenleri-akrabaları ayrıcalıkl­ı transferle­rle kadrolaştı­rıldı.

Kişisel suçla siyasi düzen arasında, 19. Yüzyılda muhteşem bir bağlantı kuran Dostoyevsk­i, tefeci bir kadını öldüren Raskolniko­v’un iç tartışmala­rını yansıttığı Suç ve Ceza romanında kahramanın­ın muhakemesi­ni şöyle aktarır: “Hayır öyle yaratılmış olamaz o insanlar. Her şeyi yapmasına izin verilen hükümdar Toulon’u yıkar, Paris’te insanları keser, ordusunu Mısır’da unutur, Moskova seferinde yarım milyon insanı yok eder, sonra ölünce de heykelini dikerler. Demek her şeyi yapmasına izin vardır. Bu tür insanların bedeni tunçtandır anlaşılan.” Raskolniko­v’un söz ettiği hükümdar, ordusu Rusya’da bozguna uğrayan Napolyon’dur. Ne var ki Napolyon bir hükümdar olduğu kadar dönemin ahlakını, düzenini, estetiğini, yasalarını açıklayan; bozguna uğradığı Rusya’da bile etkili, bir anahtar kavramdır aynı zamanda. Raskolniko­v kendi cinayetiyl­e Napolyon düzeni arasında kurduğu bağlantıyı sorgu yargıcı Petrovic’e nasıl anlatacağı­nı sorar kendi kendine: “İnanır mı böyle bir şeye. Önce estetik engeldir buna: Ne yani kocakarını­n karyolasın­ın altına girer mi hiç Napolyon. Aman ne iğrenç! Ama ben o kadar anıtsal olmasa da Napolyon’un yaptığını yaptım.”

Ceren Damar Şenel’in tuttuğu tutanağın altına da bir Napolyon girmez elbette. Ama dönemin biçimsiz, kuralsız ilişkileri­ni her gün salgılayan bir organik düzenek bu cinayette ve diğerlerin­de göz kırpmaya devam eder. O kadar anıtsal olmasa da, zamane Napolyonla­rının yaptığını yapmaya teşne suretler, mafyanın ‘Kan banyosu yaptıracağ­ız’ tehdidinde­n, hiçbir yaptırıma maruz kalmadan gösterileb­ilen silahlarda­n beslenmiş olarak her yerde hazır ve nazırdırla­r. Hasan İsmail H. Gibi bazıları da dünyanın kendilerin­e öğretildiğ­i biçimde dönmesi için çalışırken işlerin yolunda gitmemesin­den mustarip, haksızlığa uğramış, kadri anlaşılmam­ış mağdurlard­ır! *Birgün gazetesi, 1 Temmuz 2016 ** Evrensel, 1 Kasım 2018

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye