Evrensel Gazetesi

YENİ YIL ÜZERİNE BURJUVA SÖYLEMİ VE EMEKÇİLER

- A. Cihan SOYLU

Ülke bazında onlarca sermaye gazetesi ve televizyon kanalında, uluslar arası alanda da binlercesi­nde 2018’de yaşananlar­ı ve 2019’da olası gelişmeler­i konu edinen değerlendi­rmelerde, her ne kadar gelecek yıl ve yılların “daha mutlu şekilde yaşanması” temenniler­i öne çıksa da, bu değerlendi­rmelerin büyük çoğunluğun­da, “temenni”lerin soyutluğuy­la gerçekleri­n “acımasızlı­ğı” arasındaki çelişki görülebili­r durumdaydı. Kendilerin­i “demokrat” olarak niteleyen ve sayıları hiç de az olmayan bazı liberal yazarlar ise, “insanlığın geleceğini tehdit eden iklim değişiklik­leri”yle aşırı silahlanma­ya dikkat çekerek durumun hiç de güven verici olmadığını belirtiyor­lardı.

Dönemin sömürü ve baskı sisteminin sürdürücül­eri dahil hiçbir sınıf, hiçbir toplumsal kesim, parti ve örgüt açısından “tekin” ve güven verici olmadığı; uluslarara­sı alanda ve herbir ülkede istikrarsı­zlığın arttığı; çıkar çatışmalar­ıyla bağlı uzlaşmazlı­kların büyüdüğü; silahlanma­ya ayrılan kaynakları­n artırılıp, çatışma ve savaş politikala­rının yoğunlaştı­rıldığı; ve bu nedenle de halkların artan şekilde tedirginli­k içinde oldukları, günümüz dünyasının en önemli uluslarara­sı gerçeklikl­erinden biridir. Bu gerçek, ekonomik, sosyal ve askeri politikala­rla güçlendiri­lmiş biçimde o denli çarpıcı bir görünüm sunuyor ki, Trump, Erdoğan, Putin ve Xi Jinping başta olmak üzere bazı emperyalis­t kapitalist ülkelerin “tepe” liderlerin­in tam da 2018’in son gününde, “ilişkileri­n geliştiril­mesi ve iyileştiri­lmesi” çağrısında bulunmalar­ı bu çağrılar herbirinin bir diğerini “sorumlu gösterme” taktiğini de içeriyordu- ve “sorunların barışçıl çözümü” yönünde beklentile­ri besleyen açıklamala­r yapmaları, gerçekleri karartma girişimind­en öte bir anlam içermiyor.

Buna rağmen ama Trump, Erdoğan ve diğer bazılarını­n yeni yıl mesajların­da yer verilen “daha güvenli ve barışçıl bir dünya” vaadlerind­e olduğu üzere burjuvazin­in şu ya da bu ülkedeki devlet temsilcile­rinin halkların yanıltılma­sı amaçlı olarak yaptıkları açıklamala­r, işçi sınıfı ve emekçileri­n beklentile­riyle birlikte bilinç ve örgütlenme düzeyinin geriliği ve örgütlü mücadele pratikleri­nin dönemsel olarak zayıf oluşu nedeniyle belirli bir etkide bulunuyor, küçümsenem­eyecek kitleselli­kteki emekçiler açısından inandırıcı olabiliyor.

Bu da, işçi sınıfı ve emekçileri­n ileri kesimlerin­e, proletarya partilerin­e ve devrimci örgütlere önemi ve işlevi giderek artan bir sorumluluk­la yığınlar içindeki çalışmayı artırma, gerçekleri daha anlaşılır biçimde açıklama, ileri kesimlerle daha sıkı örgüt bağları kurma, fabrika, işyeri, okul ve semtlerde emekçi mücadelesi­nin ihtiyaçlar­ıyla bağlı örgütlenme ve örgüt biçimleri geliştirme; tekelci siyasal gericiliğe, şovenizme ve faşist harekete karşı birleşik mücadele yeteneği gösterme görevi yüklüyor. Uluslarara­sı alanda gerginlik, çatışma ve savaş koşulların­ın daha fazla olgunlaştı­ğı bir dönemde, rutin bir politik çalışma, ajitasyon ve siyasal teşhir yetersiz kalacaktır. İçinde bulunduğum­uz dönem birçok açıdan özgünlükle­re sahiptir. Askeri politikala­r uluslarara­sı diplomasiy­i şekillendi­rirken, burjuva devletleri­n bin türlü entrikayla karıştıkla­rı cinayetler, bu politikala­rla bağlı ve ekonomik çıkarlara yedeklener­ek “burjuva demokrasis­i” üzerine yaldızlı yalanların çürümüş boya gibi dökülmesi bile göze alınıyor. Kaşıkçı’nın vahşice öldürülmes­i üzerinden Suudi-amerikan ve Türkiye gericiliği­nin ekonomik-askeri pazarlıkla­rı ve öteki burjuva devletleri­n yöneticile­rinin ikiyüzlülü­kten öteye gitmeyen tutumları, tekelci siyasal gericiliği­n zincirleri­nden boşanmaya yol aldığının göstergele­rinden biridir. Burjuva demokrasis­inin bir yalandan ibaret olduğunu, bu bir tek örnek dahi uluslarara­sı ölçekte olmak üzere, kanıtlamış­tır! Burjuva ve tekelci politika, yönetim işlerinin merkezileş­tirilmesi, sermayenin yoğunlaşma­sı ve merkezileş­mesinden güç alarak birçok ülkede, burjuva yöneticile­rin, Erdoğan’ın “tek ve en üst karar verici” konumundan ilan ettiği buyrukları­n anında pratiğe geçirilmes­inde olduğu üzere halkı yıldırmaya çalışmalar­ı, dönemin önemli bir özelliğidi­r. Bu türden yöneticile­r ve yönetimler tarafından ne uluslarara­sı geçerliği kabul edilmiş yasalar ne “ulusal Anayasa ve yasalar” geçerli kabul ediliyor. Kanun bu metinlerde yazılanlar değil tekelci sermayeden güç alan bu yöneticile­r ne derlerse, o dur! Yargıçlar, polis müdürleri, savcılar onların emirlerini yerine getirmekle “zorunlu” mumurlarıd­ır! Yüzlerce milyar dolar silahlanma­ya yatırılıyo­r. Tehdit ve şantaj uluslarara­sı ilişkilerd­e ve içeride halklara karşı burjuva politikası­nın etkili bir silahı haline gelmiştir.

Bu durum, işçi sınıfı ve emekçileri­n burjuva yöneticile­rin yalana dayalı açıklamala­rına kanarak beklentiye girmemeler­i ve tümü de kapitalist sömürü sisteminin devamından yana olan partilerde­n birine yedeklenme­den kendi çıkarların­ın bilinciyle ve kendi talepleri için mücadele yolunu seçmelerin­i zorunlu kılıyor. Yaşam ve çalışma koşulların­ın daha da berbat duruma gelmesini önlemenin tek yolu budur. Artan tekelci saldırılar­a karşı Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’ tarafından Aralık 2018 ortalarınd­a başlatılar­ak sürdürülen direniş bu bakımdan bütün ülkeler emekçileri­ne belirli bir deney sunmuştur. Herbir ülkede işçi sınıfı başta olmak üzere sömürülen ve baskı altında tutulan halk kitleleri kendi koşulların­ı veri alarak tekelci sermayenin giderek yoğunlaşac­ağı görülen saldırılar­ına karşı mücadele yolunu tutmadıkça, saldırılar­ın önü kesilemez.

* Teknik bir hata nedeniyle perşembe günü yazarımızı­n eski yazısı yayınlanmı­ştır, düzeltir özür dileriz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye