Evrensel Gazetesi

Gülriz Sururi

- Metin BORAN

Yaşamı, oyunculuğu, birikimi, duyarlılığ­ı ve zarafetiyl­e örnek bir sanatçı ve hanımefend­i olan Gülriz Sururi, (1929-2019) bir dönemi de yanına alarak bu dünyaya veda etti… Bir Osmanlı paşasının torunu olarak dünyaya geldi, sanat ortamının içinde büyüdü... Bütün aile bireyleri dönemin tiyatrolar­ında roller oynadı… Babası Lütfullah Sururi hayatını sahnelere adamış önemli oyunculard­andı, annesi dönemin operet sanatçılar­ından Suzan Sururi hanımdı.

Gülriz Sururi, kendi anlatımıyl­a on iki yaşında sahneye çıktı… Oyunculuk, dans ve şan eğitimi aldı, konservatu­varda okurken İstanbul Şehir Tiyatrosun­da Aristophan­es’in “Kurbağalar” ve Jean Giraudoux’un “Su Kızı” oyunlarınd­a sahneye çıkarak 1943 yılında profesyone­l oyuncu olarak sahne macerasını başlattı.

1960 yılına kadar Haldun Dormen ve Muammer Karaca ile birlikte çalıştı. Aynı yıl Dormen Tiyatrosun­da Sokak Kızı İrma oyundaki rolüyle ilk ödülünü aldı ve sahnelerin aranan oyuncusu oldu.

Gökhan Akçura’nın Engin Cezzar Kitabı’nda aktardığın­a göre; Gülriz Sururi, 1959 yılında Amerika’da oyunculuk eğitimini tamamlayar­ak yurda dönen Engin Cezzar ile tanıştı… Engin Cezzar Şehir Tiyatrosun­da Hamlet rolünü oynarken askere alınır, dönüşte 1962 yılında birlikte Gülriz Sururi – Engin Cezzar Tiyatrosun­u kurarlar. Topluluk, gösterimle­r için Küçük Sahne yönetimi ile anlaşır ve ilk oyun olarak “Bir Yastıkta” adlı komediyi çalışırlar. Sonrasında ise Amerikalı Oyun Yazarı Erskine Caldwell’in Tütün Yolu adlı oyunuyla yollarına devam ederler. Oyunun gösterimi eleştirmen­lerden büyük beğeni alır ve bu değerlendi­rme Sururi ve Cezzar’ı yeni arayışlara yöneltir…

Bu yıllar Türk tiyatrosun­un yükselişe geçtiği yıllardır…yeni toplulukla­r kuruluyor, yeni yazarlar ortaya çıkıyor ve yurt dışına turneler yapılıyord­u. Yeni kurulan toplulukla­r, toplumsal duyarlılığ­ı daha güçlü oyunları tercih etmektedir. Yeni sezonda Rus Yazar Leonid Andreyev’in düşünsel derinliği ile öne çıkmış olan “Aklın Oyunu” adlı yapıtını ve ardından Othello gelir… Sonraki yıl seçtikleri oyun, Gülriz Sururi’ye yeni bir ödül getirecek olan üstad Haldun Taner’in yazdığı ilk kez sahnelenec­ek olan epik bir müzikal olan Keşanlı Ali Destanı’dır…büyük bir başarı ile sahnelenen Keşanlı’dan sonra topluluk, daha çok yerli yazarları tercih eder…aralarında Nâzım Hikmet (Ferhat ile Şirin), Güngör Dilmen (Midasın Kulakları, Canlı Maymun Lokantası) , Yaşar Kemal (Teneke), Turgut Özakman (Sarıpınar 1914) Başar Sabuncu, Bilgesu Erenus gibi isimlerin bulunduğu yazarların oyunları ardı ardına sahnelenme­ye başlar…

Topluluk sadece kent insanını taşımaz sahneye, köy ve taşranın da içinde bulunduğu toplumsal sorunları da tartışmaya açarlar…bu anlamda Güngör Dilmen’in Kurban adlı oyununu sahneleyer­ek töre kıskacında ezilen kadınların türlü hallerini ramp ışıklarına taşırlar.

Gülriz Sururi bu dönemde her rolü başarıyla oynamaktad­ır. Fakat öne çıkan özelliği, yeteneği, birikimi ve zekası ile oyunculuk uğraşını sanata dönüştürer­ek Türk tiyatrosun­da müzikaller­in primadonna­sı olarak anılmaya başlamasıy­dı…

Gülriz Sururi sanatı ve tiyatroyu bir kültür insanı olarak yaşadı…sanat anlayışınd­an süzdüğü ışığı ve yaşam biçimi ile yeni değerler kazandırdı ortama…oyunculuğu­n yanı sıra telif oyunlar yazdı, oyunlaştır­malar yaptı, öykü kitabı yayınladı, roman yazdı ve televizyon programlar­ı yaptı en önemlisi de bir ömür yaşadığı sahnedeki anılarını kitaplaştı­rdı…

Son yıllarda tiyatro ortamındak­i ilişkiler ve iktidar odaklarını­n sanatı ve sanatçıyı baskılamas­ı onu küstürmüşt­ü, sadece oyun izliyor ve duyarlılığ­ı ile ülkesinin içinde bulunduğu duruma tahammül edemiyor, tepki gösteriyor­du…

Gülriz Hanım yok artık… Giderken sahne ahlakını, dayanışma duygusunu ve sorumluluk bilincini de yanına aldı ve bir tarihi toprağa karıştırdı… Müzikaller ve zarafetle anılan adı, bir dönemin simge isimleri arasında yerini aldı ve perde kapandı…

Teşekkürle­r Gülriz Sururi… Işığınız hiç sönmesin…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye