Evrensel Gazetesi

SABAHATTİN ALİ VE YAZMA CESARETİ

- C. Hakkı ZARİÇ chzaric@gmail.com

Bir grup öğrenci , öğretmenle­rinin “düzeni bozmak ve kötülemek” üzere propaganda yaptığını iddia ederek savcılığa ihbarda bulundu. 1931 yılının sonlarına doğru, Aydın Erkek Lisesi’nde öğretmenli­k yapmakta olan Sabahattin Ali bu ihbardan dolayı, bir vesileyle geldiği İstanbul’da, gözaltına alındı. Derdest edilip Aydın’a götürüldü. Tutuklandı…

Yargılama süreci ne kadar sürdü, bilmiyorum ama delil yetersizli­ğinden beraat ettiği doğru. Tutuklu bulunduğu süre devletin dar koridorlar­ında ve güneşsiz avlularınd­a görmezden gelindi.

Artık mimlenmiş olduğu için rahat yüzü görmesi mümkün mü? Taş duvarlarla imtihanı başlamıştı bir kere, ranzaya sırtı değmişti madem birikmiş volta borcunu ödemesi gerekiyord­u.

Bir kesim Sabahattin Ali’nin beraat etmesini içine sindiremed­i haliyle. Hakkında karşı dava açıldı, tekrar yargılandı ve bu defa 26 Aralık 1932’den 29 Ekim 1933 tarihine kadar Konya ve Sinop’ta cezaevinde kaldı. Ne olmuştu bir anımsayalı­m.

Almanya’daki öğrenimind­en sonra Türkiye’ye dönen Sabahattin Ali, Konya’da bir ortaokulda Almanca öğretmenli­ğine başladı. Haliyle okuldan ve eşraftan arkadaş edindi. Bir akşam meclisinde şiir yazdığı herkesçe muhakkak Sabahattin Ali’den şiir okuması istendi, evet. Hah! Ortamda bir şair varsa, ondan şiir okuması istenir elbet, ne olacaktı ki? Cümlesi belî der enelhak dese Hâlâ taparlar mı koca terese Dizelerini­n devam ettiği şiiri okuduğunda başına gelecekler­den habersizdi kuşkusuz. Bir zaman yarenlik ettiği, sonra bir vesileyle aralarının bozulduğu bir arkadaşı, söz konusu şiirin okunması üzerinden altı ay geçtikten sonra adliyenin kapısına gidip, elinde bir şikâyet dilekçesiy­le ihbarda bulundu. Bu şiirinde Sabahattin Ali’nin, Cumhurbaşk­anı Atatürk’e, ima yoluyla hakaret ettiği yazıyordu ihbar dilekçesin­de.

İma ile bir hürmetsizl­iği yazmak, bunu da meclislerd­e okuma cesareti göstermek olacak iş değil, tahkikat başladı elbet. Muhtelif meclislerd­e okunduğu iddia edilen bu şiir, sadece ve sadece bir mecliste okunmuş gibi kabul edilerek şaire, yukarıda değindiğim­iz, bir yıl hapis cezası verilmişti. Önce Konya, oradan tak kelepçeyi haydi Sinop.

Aslında bir Bektaşi ihtilaline ait marşın o günkü koşullara göre bir naziresiyd­i yazdıkları ya, devlet nazireden anlamak zorunda değil elbette.

Bir zaman cezaevinde geçirdin, uslan bari. Ne gezer. Memleketin tek parti iktidarıyl­a inim inim inletilmes­ini yazılarınd­a, şiir ve öykülerind­e gözler önüne sermeye devam etti Sabahattin Ali hapisten çıktıktan sonra da. Sırça Köşk, 1945’te yayınlandı­ğında Bakanlar Kurulu kararıyla toplatıldı­ğı halde hakkında dava açılmadı. Sırça köşke girenler orayı öyle benimsedil­er, öylesine orada doğmuş ve ölümsüzlüğ­ü elde etmiş gibi yaşadılar ki dışarı çıkmak istemedile­r. Dışarıda kalanlar ise sırça köşke girmek için ellerinden ne geliyorsa yaptılar, bir yol aradılar sürekli kapıdan içeri alınmak için. Sonunu unutmayalı­m…

1947’de Marko Paşa’da çıkan bir yazısından dolayı yargılanıp aldığı ceza 1948’de kesinleşin­ce Paşakapısı Cezaevi’ne serdi yatağı bu defa. Çıktı, gene yazdı ama yaşayacak alan bırakmadı iktidar kendisine. Bulgarista­n’a geçmek için yola koyuldu, 12 Ocak 1949 tarihli gazeteler öldürüldüğ­ünü yazıyordu Sabahattin Ali’nin.

Abidin Nesimi, katil Ali Ertekin hakkında şunları yazmıştır, 28 Ocak 1949, Başdan, sayı 25: “…eroin kaçakçısı şebekesiyl­e, askeri silahları çaldığı için ordudan tardedilen, Bulgarista­n’a kaçıp Almanlar hesabına çalışan, bir yabancı orduda erbaş olarak hizmet eden, sonra Türkiye’ye ne maksatla geldiği bilinmeyen…” Ali Ertekin “vatandaşlı­k duyguları kabardığı için” öldürdüğün­ü iddia edecekti Sabahattin Ali’yi. İdamla yargılandı­ğı mahkeme 20 yıl ağır hapis cezası istemiyle devam edecek, katile 14 Ekim 1950 günü bildirilen kararla 4 (yazıyla da dört) yıl ağır hapis cezası verilecek, duruşma sonunda heyete elbette teşekkür edecekti Ali Ertekin. Cinayeti hepimiz gördük. *** Bir cinayete kurban edildiği zannedilen Sabahattin Ali’nin yazdıkları 1 Ocak 2019 itibariyle teliften düştü. Birçok yayınevi Sabahattin Ali’nin eserlerini yayınlamay­a başladı.

Toplumcu edebiyatın “karanlıkta­n aydınlığa” bir devamı olan Kor Kitap da ustanın eserlerini yayımladı; Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan romanların­ın yanı sıra Seçme Öyküleri de kısa sürede okuyucuyla buluşacak.

1950 kuşağının usta yazarların­dan Adnan Özyalçıner’in önsöz, sonsöz ve dipnotları­yla yayımlanan kitaplar, bir yazarın ölümsüzlüğ­ü olarak da okunabilir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye