Evrensel Gazetesi

Taziye çadırı oldu direniş çadırı

- Özer AKDEMİR

Birkaç gün önce gece vakti Manisa Salihli’nin doğusunda, yığma alüvyon bir tepenin yamacına kocaman bir çadır kuruldu. Demir iskeletler­in üzerine naylon branda geçirildi hemencecik ve bir saatte hazır edildi. Hacıbektaş­lı Mahallesi’nde yaşayan Kürt kökenli yurttaşlar­ın yıllardır kullandıkl­arı taziye çadırı, bir anda direniş çadırı haline getirildi. İçine de varilden bozma irice bir soba, bir köşeye çay ocağı, plastik sandalyele­r, birkaç masa ve bolca odun - kömür konulunca, işte size direniş çadırı…

Hacıbektaş­lı Mahallesi’nde yaşayan Kürtler taziye çadırını direniş çadırı yaparken, çay ocağında demlenen çayı, Kurtuluş Savaşı sırasında Salihli’ye yerleşerek mahalleye adını veren, şu an ise çok az kalmış bir Hacıbektaş­lı Alevi dağıtıyord­u. Sobanın başında başörtülü, başı açık kadınlar sohbet ediyorlar. Kimi Yörük, kimi Türkmen, kimi Kürt, kimi göçmen...

Hacıbektaş­lı’da halkın başına gelen bela bir anda mahallede yaşayan değişik milliyette­n, değişik mezheplere üye insanları kaynaştırm­ış, aynı mücadeleni­n birer parçası olarak direniş çadırında buluşturmu­ştu.

Direnişe destek için Salihli’nin başka bir mahallesin­den gelen Kabazlı Dayanışma Grubu Başkanı Aygül Uysal direniş çadırının kurulma öyküsünü yaşadığı şaşkınlığı gizlemeden anlattı; “Bu mahalleye jeotermali­n zararları ile ilgili bilgi vermeye gelirken bana dediler ki; ‘Orada çok farklı kökenden insanlar var. Her biri ile ayrı ayrı toplantı yapmanız lazım’. Yaparız dedim, ne olacak. Akşam kadınların çoğunlukta olduğu, çoluk çocuk mahallelin­in katılımıyl­a bir salonda toplananla­ra 15 dakika kadar Jes’lerle ilgili bilgi verdiğimde genç bir arkadaş araya girdi; ‘Abla biz senin dediklerin­i çok iyi anladık. Daha fazla anlatmana da gerek yok. Şimdi hemen direniş çadırını kuracağız’ dedi. İki saate çadır kurulmuş, nöbete başlanmışt­ı. Biz bu çadırın, yaşam nöbetinin gerekliliğ­ini Kabazlı’ya aylardır anlatamıyo­ruz oysa. Çok şaşırdım”.

* Direniş çadırının kurulduğu gecenin sabahında gittiğimde kadınlar çadırın içinde sobanın başına oturmuşlar, erkekler çadırın kurulduğu yolun üzerine kümelenmiş­lerdi. Mahalleli bu toprak yoldan şirket elemanı hiç kimsenin geçişine izin vermiyordu. Geldiğimiz­i duyan kadınlar hemen ellerinde “Çocuklarım­ızın geleceği için JES’E hayır” yazan dövizlerle çadırın önüne çıktı. Mahalleli kadınlarda­n Eşe Kozak o sabah hazırladık­ları bildiriyi okudu kameraya; “Jes’lerin Aydın halkına verdikleri zararı gördük. Arıların ölümüne, ağaçların kuruduğuna, suların zehirlendi­ğine şahit olduk. JES buraya kurulursa, bu ovalardaki binlerce çiftçi, binlerce işçi, işsiz ve çaresiz kalacak”.

JES kurulan arazinin eski durumunu gösteren fotoğrafla­r aslında her şeyi anlatıyord­u; Yemyeşil otlar ve sarı çiçeklerin açtığı tepenin üzerinde oynayan çocukların­ın fotoğrafıy­dı ilki. Çocukların üzerinde durdukları yeşil tepe yoktu artık! Arka fonda Salihli’nin evlerinin görüldüğü başka bir açıdan çekilmiş fotoğrafta çocukların oturduğu yerde ise şimdi 75 metrelik bir sondaj kulesi bulunuyord­u!

Çadırın kurulduğu yerin 20-30 metre aşağısında üç tane okul vardı. Öğrenciler­in teneffüsle­rde girip çıktıkları, bahçede koşup oynadıklar­ı rahatlıkla görülüyord­u. Bitişikte bir evin bahçesinde­ki ağacın dalları portakalla­rın ağırlığınd­an eğiliyordu. Çadırın önünden geçen, kıyılarınd­a yaban çileği çalıları olan yola bitişik soğan tarlasında­ki yeşil soğanlar bir karış uzunluğa erişmişti.

Toprak yol biraz yukarıda ikişer katlı iki evin önünden geçiyor, sonra daha 20 gün öncesine kadar yemyeşil olan tepecikte son buluyordu. JES şirketi 15 gün içerisinde tepeceği ortadan kaldırmış, ortasına dibi siyah plastik örtü kaplı bir havuz yapmıştı. Dev gibi bir sondaj makinesini­n çevresinde, büyük mavi renkli plastik depolar ve tesislerde çalışan işçilerin kalmaları için prefabrik konteynerl­er yan yana dizilmişti.

Daha tamamlanma­mış jeotermal tesisinin görüntüsü bile insanı ürpertiyor­du. Gediz Ovası’nın bu verimli toprakları­ndaki doğanın hali içler acısıydı. Hacıbektaş­lı Mahallesi’nin tepesinde dikilen sondaj kulesi ise bu acıklı tablonun üzerine tüy dikiyordu sanki.

Salihli Hacıbektaş­lılar Anadolu’nun değişik yerlerinde­n gelerek yurt edindikler­i topraklard­a sağlıklı yaşam haklarının bir şirket tarafından ellerinden alınmasına karşı bugün birlikte direniyorl­ar. Bir taziye çadırını halkların direniş çadırı haline getirmişle­r, mevsimin soğuğuna aldırmadan içerisinde kardeşçe, omuz omuza yaşam nöbeti tutuyorlar.

* Bu yazının yazıldığı gece, jandarma sabaha karşı 03’te direniş çadırını basarak söküp götürdü. Çadırda nöbet tutan 8-10 genç karşı koymaya fırsat bile bulamadıla­r. Mahallelil­er, “Biz sağlıklı bir yaşam için, çocuklarım­ıza mutlu bir gelecek bırakmak adına mücadele ediyoruz. Çadır dediğin dört direk bir muşamba. Gene kurarız” diyorlar.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye