DOÇ. DR. BANU YILMAZ: ŞİDDETİN PANZEHİRİ KUTUPLAŞTIRICI DİLİN SUSTURULMASIDIR
Bir uzman olarak, son günlerin birbirinden ağır şiddet olaylarını nasıl izliyorsunuz? Ne oluyor, şiddet neden bu kadar hızla ve ölçüsüzce yaygınlaşıyor? Elbette çok üzülerek ve kaygıyla izliyorum. Şiddet insanlık tarihi boyunca yaşamın bir parçası olmuş bir eylem; ama son zamanlarda olan bitenlerdeki fark sanırım, şiddetin sıradanlaşmaya, olağanlaşmaya, gündelik yaşamın bir parçası haline gelmeye başlaması. Şiddetin ortaya çıkışında elbette bireysel, ilişkisel, sosyal, kültürel pek çok parametre var ancak, söz ettiğimiz sıradanlaşmayı, aslında şiddet içermeyen pek çok eyleme suç atfı yapılırken gerçek şiddetin cezasızlığı açısından ele almak mümkün.
Açar mısınız? Son tanıklıklarımızdan biri, yılbaşı gecesi Taksim’de eğlenen Suriyelilere gösterilen tepki. “Bizim askerlerimiz Suriye’de savaşırken onlar Taksim’de eğleniyor!” ile ifade bulan eğilim, bir yapısal şiddet türü olarak yaygın bir görüşü temsil ederken, savaşa karşı olmanın suç sayılabildiği bir coğrafyada ve dönemde yaşıyoruz. Bu örnekteki çelişki, başka örneklerde iktidarın herhangi bir uygulamasını eleştirmenin, bir ideolojiyi desteklemenin, Suriyeli, Kürt, Ermeni, LGBTİ olmanın cezalandırılması şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Sakarya’da yaşanan acı olay da bir başka örnek.
Akademisyen Ceren Damar cinayeti, Erzurum’da bir grup gencin iki genç kadına uyguladıkları işkence ve tecavüz; Palu ailesi... Bu örneklerde altını çizdiğiniz parametrelerin hangileri öne çıkıyor?
Her bir olayı tek bir yerden açıklamak mümkün olmayabiliyor. Erzurum’daki olayla Sakarya’daki olay çok farklı yerlerden geliyor. Birinde faile ilişkin bireysel etmenler ağırlıklı rol oynarken, diğerinde ideolojik temeller olabiliyor. Bu açıklamalarda dikkat edilmesi gereken, her tür şiddet eyleminde faillere bir ruhsal bozukluk atfederek, şiddeti psikopatolojiye indirgemenin diğer etmenleri göz ardı etme riski. Şiddeti ortaya çıkaran etmenler yalnızca bireye ilişkin özelliklerle sınırlanamayacak kadar çeşitli ve karmaşık. Çok kısaca söz etmek gerekirse, çocukluk dönemi ihmal ve istismar yaşantıları, bazı psikolojik sorunlar/ kişilik bozuklukları, alkol-madde kullanımı, saldırgan davranış öyküsü gibi bireysel; yetersiz ebeveynlik, aile içi çatışmalar, şiddete bulaşan arkadaşlar gibi ilişkisel etmenlerin önemli rolü var. Ayrıca yoksulluk, suç oranlarının yüksek olduğu bölgelerde yaşamak, işsizlik, uyuşturucu ticareti gibi toplumsal ve ekonomik sorunlar; hızlı sosyal değişim, cinsiyet temelli, sosyal ve ekonomik eşitsizlik, sosyal güvencesizlik, hukuksuzluk ve şiddeti destekleyen kültürel normlar gibi sosyal faktörler de şiddetin yaygınlığı ile ilişkili bulunan değişkenler.
Sözünü ettiğiniz son örnekler üzerinden genel bir değerlendirme yapacak
Ukranya’da iki genç kadının vahşice öldürülmesi, Erzurum’da genç kadınlara uygulanan işkence ve cinsel istismar, okul arkadaşını bıçaklayarak öldüren lise öğrencisi, kadın cinayetleri, öğrencilerine cinsel istismarda bulunan ilkokul öğretmeni, işkence edilerek öldürülen hayvanlar...
Alt alta sıralarken bile zorlandığımız son bir haftanın basına yansıyan şiddet olayları listesi, ne yazık ki daha uzun. Bu ağır şiddet tablosunu kamuoyunun gündemine taşıyansa, genç akademisyen Ceren Damar’ın öğrencisi tarafından öldürülmesi ve içinde cinayet, tecavüz, çocuk istismarı, dolandırıcılık gibi envai çeşit şiddet/suç türlerinin yer aldığı Palu ailesi olayı oldu.
Emniyet ve yargıda değil, bir televizyon programında 20 gün boyunca işlenen Palu ailesi fertlerinin televizyon macerası, ortalığa saçılacak malzeme tüketildiğinde yine bir canlı yayında yapılan gözaltı işlemiyle sonlandırılırken, aynı gün ironik bir şekilde konuyla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.
Toplumun, uzmanların ve yorumcuların tepkisini çeken bu iki olay, giderek kabaran ve yaygınlaşan şiddet olgusunun siyasetin de gündemine taşıdı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, grup toplantısında partisinin Meclise sunduğu toplumsal ruh sağlığı yasasının çıkması gerektiğini şu gerekçeyle ifade etti: “Günümüzün karmaşıklaşan hayat şartlarında vatandaşlarımızın maddiyatın yanında ruhsal olarak da zorluk çektiğini görüyoruz.” Bahçeli’ye göre, karmaşıklaşan hayat şartlarının sorumlusu “Sosyal dokumuzu bozmak, siyasi dengemizi baltalamak için tezgah ve tertipler imal eden gizli eller!”
Şiddetin kabarması ve yaygınlaşması başlığını Doç. Dr. Banu Yılmaz’la konuştuk. Barış bildirisini imzaladığı için Ankara DTCF Psikoloji Bölümü öğretim üyeliğinden ihraç edilen Yılmaz, şiddetin yol açtığı toplumsal ve bireysel etkilerin yanı sıra, endişe, korku, güvensizlik, mutsuzluk duygularıyla başa çıkmayı kolaylaştıracak yöntemleri de anlattı.