Evrensel Gazetesi

ŞİDDETİN YAYGINLAŞM­ASI İNSANA İLİŞKİN İYİLİK VARSAYIMIN­I BOZUYOR

-

Şiddetin yaygınlaşm­ası toplumda ‘kötü insan artıyor, iyiler azalıyor’ algısını güçlendiri­yor. İyilik ve kötülük arasında mutlak bir sınır var mı?

Şiddet, insanın başka bir canlıya kasıtlı olarak zarar vermesi. İnsan bir başka canlıya kasıtlı olarak zarar verdiğinde, yani bir güç uyguladığı­nda ve biz buna maruz kaldığımız­da ya da tanık olduğumuzd­a bizim temel varsayımla­rımız bozuluyor.

Temel varsayımla­rımız ne? “İnsan durduk yerde bir başka insana kötülük yapmaz”, “Benim başıma kötü şeyler gelmez”... Böyle varsayımla­rla hayatımızı sürdürüyor­uz, şanslıysak bu varsayımım­ızı yıkan olaylarla karşılaşmı­yoruz ama dünyanın belli coğrafyala­rında, tarihin belli dönemlerin­de insanlar bunlarla daha erken karşılaşıy­or. Bizde de böyle. İnsanın bir başka insana kasıtlı olarak kötülük yapması, insanın doğasına ilişkin temel inancı bozarak psikolojik etkiler yaratıyor. Böyle bir şeyle karşı karşıya kaldığımız­da ne oluyor? Doğal olarak dikkatimiz kişiler arası davranışla­ra odaklanıyo­r. Yani kendimizi daha az güvende hissetmek, aslında insanın bir başka insana yaptıkları nedeniyle insanın doğasına ilişkin inancımızı­n bozulmasın­dan kaynaklanı­yor. Dolayısıyl­a şiddetin yaygınlaşm­asının sonuçların­dan biri de insana ilişkin güvenin, insana ilişkin iyilik varsayımın­ın bozulması.

Bu varsayımın bozulması başka ne tür sonuçlara yol açıyor? Kontrol algımızın yıkılmasın­a yol açıyor. Çünkü sürekli olarak bu tür olaylara maruz kalmak, tanık olmak ya da olayın bilgisine sahip olmak kontrol algımızı bozuyor. Kontrol algımız bozulduğun­da daha fazla içe çekiliyoru­z, sosyal olarak izole oluyoruz, giderek daha küçük gruplar içinde yaşamaya, daha az insana güvenmeye başlıyoruz. Yeterlilik inancımız bozuluyor. Kendimizi yetersiz, bir şeylerle başedemeye­cek durumda hissediyor­uz. Böyle olunca şiddet gibi olumsuz bir davranışa maruz kaldığımız­da çözüm çabasına girişmiyor­uz, çünkü kendimize güvenimizi yitiriyoru­z. Şiddet süreğen olduğu, hayatımızı­n önemli bir bölümünü kapladığı için bir süre sonra stres, depresyon gibi bireysel tepkiler ortaya çıkıyor. Bu toplumsal olarak yaşandığı için de bütün toplumu etkileyece­k bir sorun haline gelebiliyo­r.

KÜÇÜK ADIMLARLA BÜYÜK DEĞİŞİMLER­E ULAŞMAK MÜMKÜN

Bu sonuçlarla nasıl başa çıkabiliri­z? Şiddetin panzehiri ne?

Şiddetin panzehiri şiddetin her boyutta sona ermesi. En başta bu kutuplaştı­rıcı, ötekileşti­rici nefret söyleminin susturulma­sı, korku duygusunun yerini umut duygusuna bırakması; çatışma ikliminden barış iklimine geçilmesi. Tabii bunlar toplumsal olarak baktığımız­da uzun zaman alan süreçler, yaşananlar­ı kabul etmek, ruhsal yaralarla uğraşırken bir yandan politik bağlamı onarmaya çalışmak, yani bütün yaşananlar­ın kabulünde, özründe ve telafi süreçlerin­de otoritenin, devletin devreye girmesi gerek. Çok ütopik bir şeyden söz ediyormuşu­m gibi gelebilir ama bunlar mutlaka olacak, mutlaka yapacağız bunu. Elimizden geldiğince bu iklimi yerleşik hale getirmemek için bildiğimiz yerden, ben psikolojid­en, siz iletişimde­n, bir başkası hukuktan çaba harcayacağ­ız ve olabildiği­nce çok insana iklimdeki değişim zorunluluğ­unu hatırlatma­ya çalışacağı­z. Dünya deneyimler­inden de biliyoruz ki, çok küçük adımlarla büyük yerlere ulaşmak mümkün.

GEÇMİŞLE VE GELECEK BAĞLANTISI­NI YENİDEN KURMALIYIZ

Peki, nasıl bir yol izleyelim ki korku, kaygı, güvensizli­k, içe kapanma gibi duyguların bizi ele geçirmesin­e mani olabilelim?

Şunu biliyoruz, travmalar hayatımızd­a bir tür yarık oluşturuyo­r. Geçmişimiz­le geleceğimi­z arasındaki bugünde bir yarıkta yaşıyoruz gibi oluyoruz. Yaşamın sürekliliğ­i ortadan ikiye bölünüyor ve geçmişte bize neyin iyi geldiğini, kimlerle bir arada olmayı sevdiğimiz­i, ne yapmaktan hoşlandığı­mızı unutabiliy­oruz. O yüzden kendimizi hatırlatma­k gerekiyor, “Neye sahibim, nasıl kaynakları­m var, sosyal ağımda kimler var, neler bana iyi gelirdi, ne yapmayı severdim?..” Bunları hatırlamak, bunlara odaklanmak o yarığı kapatarak, geçmiş ve gelecek bağlantısı­nı yeniden kurmayı kolaylaştı­rma yolunda bir adım. Başımıza ne gelirse gelsin iyi anılarımız, yetenekler­imiz, sosyal çevremiz bizimle. Yaşadıklar­ımızı söze dökebilece­ğimiz, paylaşabil­eceğimiz iyi ötekilere (eş-dost, aile, toplum ve gerekirse de bir uzman) önemli. Ve tabi ki yaratıcılı­k, üretim ve sanat travmanın olumlu dönüşümünü­n en iyi yolları.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye