TİYATROYLA İÇ İÇE BİR YAŞAM
Sizden dinleyelim: Hakkı Kuş kimdir? Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunuyum. Konservatuvarı ilk denememde kazandım, böylece erken girmiş oldum. Orada Cüneyt Gökçer, Bozkurt Kuruç, Cihan Ünal, Ergün Uçucu, Münir Canar, Ecder Akışık, Neslihan Ekmekçioğlu gibi tiyatro tarihinde önemli yerlere sahip ustalarla çalıştım ve iyi bir eğitim aldım. Bunun yanı sıra Genco Erkal, Haldun Dormen gibi ustaların yanında çıraklık yapmak da bana çok şey kattı. Türkiye’de eğitim her alanda olduğu gibi tiyatroda da belirli okulların dışında çok iyi durumda değil. Hacettepe iyi okulların başında geliyordu. Okuldan üstün başarı ile mezun oldum. Eskişehir Şehir Tiyatrolarının açtığı sınava girdim ve kazandım, 15 yıldır burada çalışıyorum. önemli işlerinizden biri oldu. Sui Generis’i anlatır mısınız?
Sui Generis bu yıl 10. sezonuna giriyor, ben de bu ekiple birlikte 9. sezonuma giriyorum. Anadolu Üniversitesinin bir üniversite tiyatrosu ve sanırım profesyonel bir sanat yönetmeni olan Türkiye’nin tek üniversite tiyatrosu. İlk yıl öğrenciler tarafından kurulmuş, kendi aralarında yaptıkları bir oyunla açılış yapmış. 1 yılın sonunda da benimle tanıştılar ve o sezon için beraber bir şey yapar mıyız diye konuştuğumuz durum, sonra başlayıp 9 yıldır devam eden bir beraberliğe dönüştü. Umarım ki daha iyi yerlere gelecek ve meslek hayatım boyunca da onlarla birlikte bir şeyler yapacağım. Bu sene yaklaşık 5 oyunla 10. yılını kutlayacağız; bunların ikisi çocuk oyunu olacak. Sui Generis, Türkiye’de önemli üniversite tiyatroları arasına girmeye başladı. Festivallerden, bölgelerden turne teklifleri alan, yurt içinde birçok festival veya jüriden ödüller alan, sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren bir tiyatro ve tiyatro camiası tarafından da tanınan bir ekip haline geldi. Herhalde 5 yıl içinde Türkiye’nin önemli üniversite tiyatroları arasında ismi sayılacak.
Tiyatroya yıllarca emek verdiniz, farklı şehirlerde birçok başarılı işe imzanızı attınız. Bu süreçte edindiğiniz tecrübelerle değerlendirdiğinizde Türkiye’de tiyatronun ulaşması gereken noktaya erişimin nasıl sağlanabileceğini düşünüyorsunuz? Benim hayal ettiğim nokta bütün köylerde çocukların tiyatroya ulaşabilmesi. 81 ilin hepsinin merkezinde, köylerinde bile tiyatrosu olsun isterim. Aslında sanatçılar olarak öyle bir gücümüz var ama devletin ekonomik yapısı ve bütçe tercihleri, sanata - kültüre bakışı bu yönde değil,
bunu çok gerekli görmüyor. Bu noktaya şöyle ulaşılabilir; sanatçıyı masaya oturtup o sanatçıyla bunu tartışabilmelisin, konuşabilmelisin. Bunu sadece iktidar değil muhalefet de yapmalı. Çünkü bu ülkede muhalefet de bunun farkında değil ki sanatın, kültürün, edebiyatın nerede olduğunu bilmiyor, onu nasıl savunacağını bilmiyor. Bunu devletle ya da siyasilerle yapamayacağımıza göre sanatçılar, bizler yapacağız. Biz, tiyatronun olmadığı şehirlere, ilçelere, köylere gideceğiz. Eğitimler, tanışmalar, buluşmalar, gösteriler yapacağız ki yoluna devam etsin, yoksa çok zor. Bu ülkeden bu anlamda umutlu değilim.
Tiyatro hikayenizi bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz. Son olarak iletmek istediğiniz bir şey var mı?
Tiyatro özelinde, kültür sanat etkinlikleri belli bir kitleyle yürüyor. Karşımızda bir kitle olmadığı zaman biz bir şeyler üretemeyiz çünkü bunu kendimiz için yapmıyoruz. Hiçbir sanatçı -hele bu çağda- sadece kendi için bir şey yapmaz. Benim sanat anlayışım da, politik anlayışım da bu; ben yaptığım şeyi halk için, seyirci için yaparım. Onda bir karşılığı olsun diye yaparım. Benim gibi düşünen de birçok sanatçı vardır. Buna karşılık vermesi gerekiyor seyircinin, okuyucunun, izleyicinin. Tabii insanlara yaşadığı şartlar içerisinde, hadi her şeyi boş ver, gel tiyatro izle, sinemaya git, bir sergiye katıl, bir imza gününe git, demek de çok zor ama bunu hayatının bir köşesinde bulundurmak, bir boşlukta oraya yönlenmek gibi bir şey yapılabilir diye düşünüyorum. Zor bir durum, zor bir süreç yaşıyoruz. Ama biz yine de sanatla, edebiyatla, bilimle çıkacağız buradan.