‘Ölümleri daha ucuza mal etmek istiyorlar’
TABANCA FİŞEKLERİ FİYATLARINDAKİ İNDİRİME TEPKİLER SÜRÜYOR:
MKE, tabanca fişeklerinin fiyatında indirim yapması tepki çekmeye devam ediyor. Kızı Helin’i silahlı saldırıda kaybeden Nihat Palandöken, “İnsan ölümünü daha ucuza mal etmek istiyorlar” diyor.
Umut Vakfı’nın 2017 raporuna göre, her gün en az 5 insan bireysel silahlanma nedeniyle hayatını kaybediyor. 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 28, son üç yıla göre ise yüzde 61 artışla 3 bin 494 bireysel silahlı olay yaşandı. Doktorlara, öğretmenlere ateşli silahlarla saldırılar arttı, kadın cinayetlerinin birçoğu da ateşli silahlarla işleniyor. Yaşanan yaralamalar ya da cinayetler sonrası verilen cezalar yetersiz kalırken silaha ulaşım kolaylaşıyor. İnternetten kolayca ulaşılabilen hale gelen ateşli silahların yine internette çokça reklamları yapılıyor. On binlerce insanın izlediği televizyon kanallarında ise ateşli silahlar adeta özendiriliyor. Bireysel silahsızlandırma çağrılarına hükümet yeterli cevabı vermiyor. Ateşli silahların özendirilme uygulamalarına ise bir yenisi daha eklendi. Makina ve Kimya Endüstrisi (MKE), ‘Enflasyonla topyekün mücadeleye Mke’nin büyük katkısı’ başlıklı açıklamasında Enflasyonla Topyekûn Mücadele Kampanyası’nı sonuna kadar desteklediklerini ve tabanca fişeklerinin sivil piyasa fiyatlarında yaklaşık %7,5 oranında indirime gidildiğini duyurdu. Açıklamanın sonunda ‘ülkemize hayırlı olsun’ ifadesi kullanıldı.
‘DAHA UCUZA İNSAN ÖLDÜRMENİN KARARI’
2017’de, İstanbul Pendik’te okul çıkışında pompalı tüfekle katledilen lise öğrencisi Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken’in bireysel silahlanmaya karşı başlattığı imza kampanyası da sürüyor. Baba Palandöken yapılan indirime tepki gösteriyor. “Bu karar daha çok cinayetlere yol açar” diyen Palandöken, “200 mermi hakkını bin mermiye çıkarmışlardı. Bu karar daha ucuza insan öldürebilmenin kararıdır. İnsan ölümünü daha ucuza mal etmek demektir bu” sözleriyle isyan ediyor. Palandöken, kızının öldürülmesinden sonra bireysel silahlanmaya karşı imza kampanyası başlattı. “Bizim canımız yandı başka canlar da yanmasın. Bir kişi daha ölmesin. Bu yasaları zorlaştırmaları gerekirken maalesef daha kolaylaştırıyorlar. Yılda 4 bin 500 kişi bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybediyor. Kimi basına yansıyor, kimi basına bile yansımadan kapanıp gidiyor. Bir savaşa girsen bu kadar zayiat veremezsin” diyor Palandöken. Topladıkları imzalarla Meclis’e gideceklerini söyleyen Palandöken, “Bizim imzalarımız oydan daha değerli. Rant için, sefa için değil bizim imzalarımız. İnsanların canı için. 400-500 liraya bir ölüm makinasını evinize sokabilirsiniz. Silahı evine alan kişiler kendini korumak için olduğunu söylüyor, hayır. Bu insanlar kendi evlerine ölüm makinası sokuyorlar. Evinde silah olanların birçoğu kendileri zarar görmüştür. Aile katili olmuştur” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekiyor.
‘POLİTİK MALZEME HALİNE GETİRİLİYOR’
Umut Vakfı yöneticilerinden Ayhan Akcan’a göre, bu karar yanlış. Cinayetlerde kullanılan, insan öldürme objesi olan mermi indirimi için ‘hayırlı olsun’ ifadesini kullanmaksa abes. Akcan, bu indirimin bir politik malzeme haline getirip, enflasyonla mücadele diyerek kamuoyuna anlatmanın da doğru olmadığını söylüyor. Akcan “Can ve mal güvenliğini tehdit eder gibi veya sivil halktaki silahlanmayı teşvik eder gibi ‘hayırlı olsun’ ifadesiyle indirim duyurmak yanlış. Sosyal devlet rafa kaldırılmış. Olayın sadece ticari yönü ortaya çıkarılmış” diyerek tepki gösteriyor. Akcan “Bireysel silahlanmada artış var. Artık her alanda cinayet vakaları var. Akademik personel de öldürülüyor, aile içi şiddette kullanılıyor, gençler arasında kullanılıyor, doktorlar öldürülüyor. Silahın her an ulaşabilir olması burada belirleyici. Ruhsatlı ve ruhsatsız olmasından çok o an ulaşılabilir olup kişinin öfkesine bağlı olarak cinayet işleme potansiyeli yüksek” ifadeleriyle bireysel silahlanmanın boyutlarını ortaya koyuyor.
ZONGULDAK’TA, Türkçe öğretmeni Bahattin Yılmaz (40), ataması yapılmayınca doğup büyüdüğü beldede aşçılığını kendi yaptığı lokanta açtı. Yılmaz, öğretmenlik mesleğini çok sevdiğini ancak atanamayınca geçinmek için lokanta açtığını söyledi.
Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği’nden 2005 yılında mezun olan Bahattin Yılmaz, ağabeyinin yanında nakliye firmasında çalışırken 3 yıl KPSS’YE girdi. Bir türlü ataması yapılmayan Bahattin Yılmaz, askerlik görevini tamamladıktan sonra 2010-2013 yılları arasında ücretli öğretmenlik yaptı. Ardından tekrar KPSS’YE giren, ancak yine atanamayan Bahattin Yılmaz, bu kez özel eğitim rehabilitasyon kurumunda asgari ücretli kurum müdürlüğü yaptı. Aldığı ücret kendisine yetmediği için 1 yıl sonra işi bırakan Bahattin Yılmaz, çok sevdiği mesleğini bırakarak, doğup büyüdüğü merkeze bağlı Karaman beldesinde lokanta açmaya karar verdi. Lokantanın inşaatını, temizliğini kendisi yapan Bahattin Yılmaz, 1,5 yıldır aşçılığını da kendi yaptığı lokantada, müşterilerine çorba ve ızgara çeşitleri servis ediyor.
‘ATANAMAYAN ÖĞRETMENİN YERİ DİYORLAR’
Bahattin Yılmaz, öğretmenliği çok sevdiğini ancak mesleğini yapamadığını söyledi. Bir şekilde çalışmak zorunda olduğunu ve lokanta açmaya karar verdiğini belirten Bahattin Yılmaz, şöyle dedi: “Ücretli öğretmen ücretleri çok tatmin etmiyordu. 3 yıl orada görev aldıktan sonra bir süre çalışmadım. 1 yılda özel eğitim merkezinde çalıştıktan sonra da ticarete atılmayı düşündüm. Farklı şeyler vardı ama 2017 Nisan ayında gıda sektörüne girmeye karar verdim. Ardından yaşadığım beldede çorba ve ızgara çeşitleriyle ilgili bir işletmem var. Aşçılığını da kendim yapıyorum. Atanamayan öğretmen böyle yer açmış gidip yemek yiyelim diyenler oluyor.” Öğretmen olduğunu öğrenenlerin şaşırdıklarını anlatan Yılmaz, “Benim de aklıma hiç gelmezdi böyle bir şey. Eski öğrencilerim de müşterilerim oluyor.” dedi. (Zonguldak/dha)