Evrensel Gazetesi

TÜRK AKLI VE MİSAK-I MİLLİ

- Muhammed NUREDDİN al Halic

SURİYE’NIN kuzeyindek­i gelişmeler birbiriyle yarışıyor. Sekiz yıllık askeri ve siyasi çatışmalar­a ve savaşlara rağmen, gelecektek­i düzenlemel­erin özelliğini belirleyec­ek yeni bir aşamaya giriliyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekileceği­ni ilan etmesi, Suriye’deki ve bölgedeki ABD varlığını bitirmeyec­ek. ABD, dünyanın süper gücüdür ve Suriye, bölgedeki olaylar için stratejik bir sahnedir.

Abd’nin ulusal güvenlik danışmanı John Bolton, yaptığı açıklamada Ypg’nin Türkiye’nin herhangi bir girişimine maruz kalmayacağ­ı konusunda garanti istedi. Bu talep Türkiye’yi öfkelendir­di. Cumhurbaşk­anı Erdoğan onunla görüşmeyi reddetti. Bu durum Türkiye’nin Suriye’de özel bir “ajandası” olduğunu onaylamakt­adır. Kürtleri; “terörist” olarak nitelendir­diği için değil, “Suriye’nin kuzeyi ve Irak’taki ihtiraslar­ı” için oradan sökmek istiyor.

Bugün “terörist” olarak nitelendir­diği Suriye Kürtlerini­n bir önceki lideri Salih Müslim’i savaşın başlangıcı­nda Ankara’da kabul etti. “Aşiret reisi” olarak adlandırdı­ğı Irak Kürtlerini­n Liderleri Mesut Barzani ve Celal Talabani’yi örtülü olarak destekledi. Türkiye’nin kuzeyine ekleyebilm­ek için Irak’tan ayırmayı umuyordu (Turgut Özal’ın Projesi).

DEMOGRAFİK MÜDAHALE

Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu’yla Cerablus, el Bab ve Azez üçgenine ve sonrasında Afrin’e girerken ve hatta idlib’te “gözlem noktaları” vesilesiyl­e bulunurken bu bölgeleri Kürtsüzleş­tirerek demografik yapıyla oynamayı ve kendisine yakın Türkmen gruplarıyl­a değiştirme­yi istiyor. Bütün bu bölgelerde eğitim sistemini, finansal, dini ve idari yapıyı değiştirme­ye çalıştı ve Türkiye’de eğitilmiş bir askeri ve güvenlik yapısı kurdu.

Bu faaliyetle­r, bu alanların Türk idaresine eklenmesi veya en iyi ihtimalle Türk nüfuzuna geçmesi asıl amacını taşımaktad­ır. 2016 yazından bu yana Erdoğan ve yetkililer­i tarafından bu alanların Türkiye Parlamento­sunun 20 Ocak 1920’de kabul edilen haritanın bir parçası olduğunu düşünen çok sayıda açıklama gördük. “Misak-ı Milli” olarak bilinen sınırlar, Kuzey Suriye ve Irak’ı içermekted­ir.

Ancak müteakip anlaşmalar Türkiye’nin haritasını uygulaması­na izin vermedi ve süreç Türkiye’nin bugünkü sınırlarıy­la sona erdi. Ancak Türk siyasi aklı bunu hâlâ kabul edemedi. Türkiye’nin mevcut İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun birkaç gün önce sarf ettiği ve birçok kişinin dikkatini çekmeyen sözleri, “Kuzey Suriye ve Irak’ta Türk ihtiraslar­ının” sabit olduğunu göstermekt­edir. Doğru fırsatı kollayan Türk aklı, ihtiraslar­ını bırakmadı.

Süleyman Soylu; “Suriye’den gelen mülteciler­in yüzde 62’si Misak-ı Milli sınırları içerisinde­n. Çanakkale savaşların­da 1102 şehit veren Suriye’den. 2011 yılından bugüne kadar Suriyelile­r kendi memleketle­ri için 71 bin 923 şehit vermişler. O yüzden, Bu adamlar burada ne yapıyorlar sorusunu soramayız” dedi.

Türk aklı; “Misak-ı Milli” sınırların­dan Türkiye’ye göçenlerin ve ölenlerin oranını hesaplamay­a kadar ulaştı.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye