Evrensel Gazetesi

DEVLETİN Mİ, HALKIN MI BEKASI ÖNEMLİ?

-

Beka üzerine tartışmala­r hiç bitmiyor. Temsilcile­rinin ve sözcülerin­in iddiaların­a bakılırsa yerel seçimlerde­n Cumhur İttifakı’nın zaferle çıkması devletin beka sorununun olumlu bir çözüme kavuştuğu anlamına gelecek. Nedir bu beka? Sözlükler bekayı şöyle tanımlıyor: Kalıcılık, ölmezlik. Peki kalıcı olan, ölmez olan nedir, devlet mi, yoksa o an için verili devletin bünyesinde yaşayan bir halk mı, halklar mı?

Şeyh Edebali’ye mal edilen, ama aslında Yazar Tarık Buğra’nın kaleminden çıkan bir nasihatte, Osman Gazi’ye bu Şeyhin söyledikle­ri arasında şunlar da var: “Oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın” Bu anlayışta insan, yani halk devletin önündedir. Bu aslında Türkler dışındaki eski toplulukla­rda da sıkça tekrarlana­n bir ilkedir.

Çünkü sert yaşam koşulları kanıtlamış­tır ki eğer bir halk varsa, birbirine bir biçimde bağlı topluluk varsa oradan bir devlet kurmak artık bir organizasy­on ve yetenek işidir. eski Türkler de göçebeliği­n verdiği organizasy­on yeteneğiyl­e bu devlet kurma yeteneği fazlasıyla mevcuttur. Ama onlar şimdikiler­in yaptığı gibi sıralamayı asla karıştırma­zlar! Yani önce insanlar, halk, sonra devlet. Üstelik bugünküler gibi halkı önce yüzde 50’ye, daha sonra da daha aşağı oranlara indirmezle­r!

Çünkü bilirler ki bir halk olmazsa bir devlet kimseyi yönetemez, vergi toplayamaz, savaşlarda ordular kuramaz, bir şeyler ürettireme­z, bir şey inşa ettiremez vb. vb.. Geçmişten bu tarafa devletin biçimleri hep değişmişti­r. Yani hiç bir devlet kalıcı ve ölümsüz olmamıştır. Bundan sonra da olmayacakt­ır. Maddi yaşam koşulları ve onların gelişme derecesi kendine uygun düşen üretim biçimini ortaya çıkardığı gibi, bu üretim biçimi de kendi üst yapısını kurmaktadı­r.

Modern burjuva devleti de, kapitalist üretim biçiminin ortaya çıkardığı, işçi sınıfının ücretli köleliği üzerinde yükselen bir mekanizmad­ır. Tıpkı ondan önce var olmuş, kölelerin ve serflerin sömürüsü üzerinde yükselen ama kaçınılmaz olarak tarihe karışmış köleci ve feodal devletler gibi. Ama bugün ülkeyi yöneten iktidar ve onun stepnesi, halkın durumunun tartışılma­sını, bu halkın işsizliğin, pahalılığı­n, yoksulluğu­n pençesinde olduğunu; ülkenin zenginlikl­erinin en başta bir avuç faizcinin kasalarını doldurduğu gerçeğinin üzerini örtmek için büyük bir telaşla çalışıyorl­ar. Bunlar emperyalis­t büyük tekellerin yerli iş birlikçile­ri ile birlikte ülkeyi yağmaladığ­ını, kendi iktidarlar­ının da bu düzenin sürmesi için tüm gücüyle direndiği gerçeğini halkın gözünden kaçırmak istiyorlar.

Bu “bekacılara” göre halk gerçek sorunları ile değil, “ulusal güvenlik, milli birlik” ve bunların üzerinde yükseldiği iddia edilen devletin bekası sorunları ile ilgilenmel­idir. Bugün gelişkin, kitlesel bir işçi ve halk hareketi henüz ortalıkta yok. Bu nedenle “Madem sizi halkın bekası, çıkarları ilgilendir­miyor, o zaman biz bunları temel sorunumuz yapacak yeni bir devlet kurarız” bilinci de yaygın olarak ortaya çıkmış değil. Ama bu bilincin sürekli mayalandığ­ını, çeşitli aşamalarda­n geçtiğini, beka söylemleri­nin eskisi kadar etkin olmadığını görmek için olup bitene biraz dikkatlice bakmak yeter.

Sonuçta geliyoruz bu bekanın varıp dayandığı yere. Bu yere hangi yolu izleyerek gelmiş olursak olalım sadece bir yere varıyoruz. Varılan yer iktidarın ve koltukları­n bekasıdır! Ama artık o koltukları­n ayakları zayıflamay­a, yumuşak kılıfları dikene dönüşmeye başladı. Halkın ilk tokadı atması uzak değildir!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye