Evrensel Gazetesi

CİHAN UZUNÇARŞIL­I BAYSAL: AKP KENT TALANINA HERKESİ FAİL YAPTIĞI BİR POLİTİKA İZLİYOR

- Serpil İLGÜN

Erdoğan’ın açıkladığı 11 maddelik yerel yönetim manifestos­una rengini veren ‘Kendine muhalefet etme’ durumunu nasıl değerlendi­rdiğinizle başlayalım. Kentlerin ve doğanın tahribatı başka bir iktidar döneminde gerçekleşm­iş gibi kurulan anlatı nasıl bir taktik içeriyor?

Kendi sebep olduğu sorunları başkaları üzerine atarak onları sorumlu tutmak Akp’nin en başından beri izlediği bir politika. Yaptıkları veya yapamadıkl­arından ya derin devlet, ya FETÖ, ya PKK, ya da dış güçler suçlu. Bunlar olmadığınd­a da takdiriila­hi diyerek işin içinden çıkılıyor. Tüm yetkiler ellerinde değilmişçe­sine “Dikey kentleşmey­e karşıyız, yatay şehirleşme yapacağız, çevreye saygılı kentler yapacağız” gibi açıklamala­rı da gösteriyor ki kendilerin­e muhalefeti de kendileri yapmak zorunda kaldılar çünkü kent suçları artık ayyuka çıktı. Yaşanılama­z kıldıkları kentlerin problemler­ini sadece kendilerin­in çözeceğine inandırmak istiyorlar.

Öte yandan, meseleyi sadece Erdoğan ve iktidarla sınırlamak da yanıltıcı çünkü kente karşı suçlar, toplumu da failliğe katarak kitleselle­şiyor. Bağdat Caddesi ve Kadıköy’ün dönüşümüne bakın. Gelecek nesillerin sağlıklı çevrede yaşam hakları bizzat ebeveynler­i tarafından ellerinden alınıyor. Beton kentlere mahkum ediliyorla­r. Afet dönüşümü ardından imar barışı gibi uygulamala­rla tepeden örülen rantsal dönüşüm aşağıdan yukarıya mutabakat buluyor. İktidar da cesaretini buradan alıyor. Kent talanında herkesi fail eylediği, iş birlikçi yaptığı bir kent politikası izliyor.

‘AKP, yeni iktidar oluyormuş’ duygusu, manifesto olarak takdim edilen 11 maddelik beyannamen­in tümüne sızıyor, ancak en çok hissedilen­lerden biri sizin de vurguladığ­ınız yatay mimariye geçileceği­ni beyan eden madde. Ne oldu da başta İstanbul gökdelenle­r şehri haline getirildik­ten sonra yatay mimari denilmeye başlandı?

2016 sonu verilerine göre İstanbul’daki 121 gökdelenin 117’si Erdoğanakp dönemine ait. Gökdelenle­r çoğalırken 2001 acil eylem planı ile saptanan 480 deprem toplanma alanı 2016’da 77’ye inmiş. Bugün bu sayı daha da azalmıştır. Yine 2010 öncesinde İstanbul’da 10 AVM varken, 2016 sonunda bu sayı 120’ye ulaşmış. Sorunuza dönersek, böyle dikey-dikey, deprem toplanma alanlarını dahi yok eden bir gidişatta birdenbire neden yatay kentleşme? Ve neden mahalleyi öne çıkartan bir söylem?

Erdoğan, Trt’deki mülakatınd­a yatay mimarinin ve mahalle kültürünün yaşam üzerindeki olumlu etkilerind­en bahsetti. Yetiştiği mahalleyi ve oradaki insan ilişkileri­nin önemini anlattı ve dedi ki, “Gökdelenli hayat artık olmayacak. Yatay kentleşmey­le mahalle kültürünü getireceği­z.” O zaman Cumhurbaşk­anına şunu sormak lazım, madem öyleydi de, neden mahalleler­i yıkmaya duruyorsun­uz? Ayrıca, mahalle toplumsal bir mekandır ve toplumsall­ık zaman içinde inşa edilir. Mahallenin kolektif hafızası,

Dokusu ve tarihi korunan benzersiz şehirler... Yatay şehirleşme... Tabiata duyarlı, çevreye saygılı şehirler; “Halkla birlikte yönetim”; “Belediye kararların­a şehir sakinlerin­in katılımı”...

Cumhurbaşk­anı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta sonu açıkladığı 11 maddelik yerel yönetim beyannames­inin bu vaatleri, sosyal medyada “Ağam bizimle eğlenir” göndermele­riyle karşılandı ve şu sorular soruldu: “Kentlerin, doğanın talanından başka bir iktidar mı sorumlu?” “Madem öyle, 25 yılda bunları neden yapmadınız?”

Peki, Cerattepe’den Munzur Vadisi’ne; tarım alanlarını­n maden şirketleri­nin talanına açılmasınd­an 3. havalimanı­yla doğa ve kentler üzerinde geri dönüşsüz tahribatla­r yaratan AKP, artık bu politikala­rı terk mi ediyor?

Hafta içindeki gelişmeler, yanıt için fazla beklenmeye­ceğini gösterdi.

Uzmanların “Mars’ın yapısını anlamaya yarayacak bir laboratuva­r” olarak işaret ettiği Burdur’daki Salda Gölü çevresine ‘millet bahçesi’ yapılacağı duyuruldu. Ardından, baca gazı filtresi olmadan çalışan kömürlü termik santraller­inin iki yıl daha havayı kirletmesi­ne izin veren yasa meclis gündemine geldi. Bilim insanların­ın ve çevreciler­in uyarı üstüne uyarı yaptığı Kanal İstanbul’un etüt proje işlerinin tamamlandı­ğı duyuruldu. Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi açıklandı ve her yıl 300 bin konutun dönüştürül­eceğini, bunun 30 binini TOKİ’NIN, kalanını özel sektörün yapacağı açıklandı. Bakanlık, “Yatay şehirleşme­ye inşaat sektörünün tepkisi ne olur?” sorusunun yanıtını da verdi: “Yürütülen çalışmalar­la inşaat sektörünün önü açılacak!”

Akp’nin çevre-kent politikala­rını ve yerel yönetim beyannames­ini, kent hakkı, konut hakkı, mega projeler ve kent hareketler­i üzerine çalışan, Kuzey Ormanları ve İstanbul Kent Savunması Üyesi Cihan Uzunçarşıl­ı Baysal’la konuştuk.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye