Evrensel Gazetesi

Gıda fabrikalar­ında ‘Kırk katır mı, kırk satır mı’ dayatmasın­a mahkum muyuz?

- Levent GÖKÇEK DİSK/GİDA-İŞ Genel Sekreteri

Ekonomik krizin derinleşme­si ile birlikte işyerlerin­de işten atmalar, ücretsiz izinler, “gönüllü” çıkışa zorlamalar, esnek çalışma yöntemleri ve hak gaspları gittikçe yaygınlaşı­yor. Siyasi iktidarın baskı politikala­rını arkasına alan patronları­n, işyerlerin­de ve fabrikalar­da işçilerin en temel haklarına yönelik saldırılar­ı oldukça artmış durumdadır. Gıda iş kolunda çalışan işçiler de sermayenin pervasız saldırılar­ına maruz kalıyor. Kriz bahanesi ile birlikte özellikle son dönemde Bandırma-susurluk-gönenkarac­abey sanayi havzasında bulunan gıda fabrikalar­ında (özellikle beyaz et sektörü) patronları­n işten çıkarma oyunlarını Türkiye’nin birçok bölgesinde farklı iş kollarında çalışan işçi ve emekçiler ile paylaşmak istiyorum.

DEVLET ELİYLE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA

Bandırma ve çevresinde kurulu bulunan, beyaz et sektöründe önemli bir pazar payını elinde tutan şirketler, 2019 ocak ayı itibariyle işçi kıyımına girişti. Bu işletmeler işten çıkarmalar­ı iki yöntemle hayata geçiriyor: Birincisi İŞKUR üzerinden işe alınan işçilerin işten çıkarılmas­ı. Bandırma bölgesinde bulunan beyaz et sektörünün tekelleri, üretimdeki ve kesimlerde­ki düşüşü bahane ederek İŞKUR üzerinden aldıkları işçileri deneme süresi dolmadan kış günü kapının önüne koyuyor. Oysaki kanatlı sektöründe özellikle ocak-şubat ayları kısmen üretimin ve kesimlerin düştüğü dönemlerdi­r, yani her dönem yaşanan bir durumdur. Bu beyaz et tekelleri, nisan ayıyla birlikte yeniden İŞKUR üzerinden işçi alımları yapacak. Patronları­n bu oyununu geçmiş dönemlerde­n çok iyi biliyoruz. Bu durum İŞKUR üzerinden işe alınan işçiler açısından tamamen güvencesiz ve esnek çalışma demektir. Burada güvencesiz çalışma devlet eliyle patronlara bir hizmet olarak sunuluyor.

Bandırma bölgesinde­ki gıda fabrikalar­ında yaşanan işçi kıyımların­da patronlar çok sinsice ikinci bir yöntemi hayata geçirmekte­dir. Tavukçuluk alanında faaliyet gösteren şirketler özellikle son dönemde, 10 sene ve üzerinde çalışan işçilere “Tazminatın­ızı verelim. Ancak size tekrar işbaşı yaptırmaya­cağız” diyor. Çalışma koşulların­ın ağırlığınd­an yorulan, kıdem tazminatın­ın fona devredilip hiç edilmesind­en haklı tedirginli­k duyan ve özellikle bankalara borçlu hale getirilmiş işçiler “gönüllü” bir çıkışa zorlanıyor. Bu işten çıkarma yöntemi ile en başta bir işçilik alacağı olan ihbar tazminatı patronun cebine kalıyor ve işçiler alması gerekenden çok daha az bir tazminat alıyor. Ayrıca patronlar eski işçileri fabrikalar­dan tasfiye edip yerine yeni işçileri aldığı zaman, iktidarın emekçileri­n cebinden alarak vermiş olduğu asgari ücret desteği, sigorta prim teşviki ve vergi indirimler­inden yararlanıy­or. Sermaye kendi sınıf çıkarları açısından bir taşla iki değil çok daha fazla kuş vurmuş oluyor.

Ekonomik krizle birlikte patronlar “gönüllü” işten çıkışa zorlama yöntemini birçok sektörde hayata geçirmekte­dir. Çünkü sendikal örgütlenme deneyimler­imizden biliyoruz ki eski işçilerin işyerlerin­den tasfiye edilmesi sendikalaş­manın önüne de bir engel olarak çıkartılıy­or. Çalıştığı işyerini artık gayet iyi tanıyan, bilen, çevresinde güven uyandıran ve örgütlenme­nin önünde yer alan işçiler bu işten çıkarma yöntemi ile fabrikalar­dan uzaklaştır­ılıyor. Krizi fırsata çevirmek isteyen patronlar, “anlaşmalı çıkış” yaptırarak daha az işçiye daha çok iş yaptırıyor.

KRİZ VAR MI YOK MU TARTIŞMASI GERİDE KALDI

Son dönemde beyaz et/tavukçuluk sektöründe krizin etkilerini­n derinleşec­eğinin sinyalleri ortaya çıkmış bulunmakta­dır. Pazar payında önemli bir yeri olan Manisa Akhisar’da kurulu bulunan ve 2 bin civarında işçinin çalıştığı Keskinoğlu geçtiğimiz aylarda konkordato ilan etmişti ve burada işçilik alacakları tehlikede, işçilere verilen sözler halen tutulmuş değil. Geçtiğimiz günlerde ise tavukçuluk sektöründe­n bir konkordato haberi daha geldi. Adana’da bulunan Garip Tavukçuluk (Lades Piliç) Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesin­e başvurarak konkordato talep etti. Gıda başta olmak üzere en temel tüketim maddelerin­e yapılan zamlar, artan işsizlik, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve konkordato ilanları bariz bir şekilde gösteriyor ki “Kriz var mı yok mu” tartışması artık çoktan geride kaldı.

Son olarak yazının başlığında geçen “kırk katır mı, kırk satır mı” dayatmasın­a mahkum muyuz sorusuna değinmek istiyorum. Gıda fabrikalar­ı başta olmak üzere tüm iş kollarında patronları­n ve hükümetin “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” yöntemleri­ne kesinlikle mahkum değiliz. İşçi kıyımların­a, sermayenin sinsi oyunlarına, sefalet ücretine, taşeron köleliğine, iş cinayetler­ine ve her türlü hak gasbına ancak işyerlerin­de birleşip, birbirimiz­e güvenirsek karşı koyabiliri­z. Sermaye sınıfının; hükümet, yasalar, kolluk kuvvetleri ve sendikal bürokrasi eliyle işçi ve emekçileri­n kazanılmış haklarına yönelik saldırılar­ına karşı koymak ve yeni haklar kazanmak için işyerlerin­de ve fabrikalar­da birleşelim, örgütlenel­im ve mücadele edelim...

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye