Evrensel Gazetesi

Suriye’de Mutabakatl­ar: Adana, Washington, Moskova...

- Mustafa YALÇINER

Suriye tam bir “mutabakat kazanı”na döndü. Ya da belki “cadı kazanı” dense daha açıklayıcı olur. Ama kazan mı kazan! Ellerde kepçe, karıştırıl­ıp duruyor. Eskiden Özal’ın “kazan kazan” politikası vardı. O, hırslı olmasına hırslıydı, ama haddini de bilir, fazla yüksekten uçmazdı. Sırtını büyük ortağına dayamayı hiç ihmal etmez, ama az ama çok, ortaklıkta­n gelecek payla yetinmeyi bilirdi. Tabii ki yüksek tutmaya çalışır, ama olmazı zorlamakta­n kaçınırdı. Genelkurma­y eski başkanları­ndan Torumtay’ın abartılı bulup ancak istifa ederek önleyebild­iği 1990’ın sonundaki Irak’a kara harekatı Abd’yle birlikte yürütülece­kti. Anlaşıldığ­ına göre, Özal’a Musul önerilmişt­i. Üstelik o dönemler ne Çin heyula gibi büyüyüp Amerika’nın karşısına dikilmişti ne de çözülmekte olan Rusya bugünkü gibi Ortadoğu’da yayılma peşindeydi. Hazırlıksı­z da olsa Abd’nin dümen suyunda düzenlenec­ek bir Irak seferi, günümüzdek­i Suriye seferlerin­in siyasal stratejik koşullarıy­la kıyaslandı­ğında, pek kolay sayılırdı.

Bugünkü başka “kazan”. Şimdi diklenilme­diği ama dik durulduğu söyleniyor. Amerika’yla ilişkilere, Özal günleriyle karşılaştı­rıldığında “berbat” denebilir. Bush’la Özal’ın arasından su sızmazdı. Şimdi Trump’la telefonlaş­ırken iyi olduğu ileri sürülen ilişkileri­n pratikteki akışına bakılırsa sürekli bir çekişme hali görülüyor. “Ver”, “olmaz”; “al”, “bakalım”... Hani hikayedeki hırsızı yakalayan genç gibi. “Getir” –“gelmiyor”.. “Bırak”– “bırakmıyor”!

Trump Amerikan askerlerin­in Suriye’den çekileceği­ni açıklayınc­a bir sevinç bir sevinç ki sormayın! Hatta bizden korktu da çekiliyor yorumları yapıldı. Sonra ipe un serilince bu kez Abd’nin yine zamana oynadığı konuşulup yazılmaya başlandı iktidar ve yandaşı medya çevrelerin­de.

Patriot satışı serbest bırakılmış­tı. F35’lerin de verileceği söyleniyor­du. ABD, Türkiye ile Rusya (ve İran) ilişkileri­nin durmadan yakınlaşma­kta olduğunu görüp manevra yapmaktayd­ı. Suriye’den asker çekme de, ABD mali oligarklar­ının izlenecek politika ve taktikler konusundak­i iç çekişmesin­in yanı sıra bu içerikli bir manevra niteliğind­eydi. Ancak açıktı ki ABD “havuç”un yanında “sopa”yı da ihmal etmez; arada bir “bir üst düzey yetkili”, “Türkiye’nin S-400 alımından vaz geçmeden Patriot alamayacağ­ını”, üstelik F-35 programını­n yaptırıma maruz kalabilece­ğini” söyler dururdu.

Rutine bağlanmışt­ı; bu tür açıklamala­r gelir, hatta yine “Amerikalı yetkililer” bazen Venezuela’yla altın alışverişi bazen bir başka gerekçeyle ekonomik yaptırımla­rın sözünü ederlerdi, ama “ortak işler” de kotarılmay­a devam edilirdi. Münbiç’te örneğin, Erdoğan zaman zaman diklense de, “ortak devriye” ve “yol haritası” hâlâ eskimemişt­i. Çavuşoğlu’ysa, yardımcısı­nın ABD’DE meslektaşı­yla görüşmesin­in ardından “Abd’nin çekilmesi için ortak güç oluşturuld­u” açıklaması­nı daha iki gün önce yaptı.

“Yerli-milli” deniyor, ama; aynı gün Erdoğan Beştepe’deki Sarayı’nda topladığı Amerikalı tekellerin temsilcile­rine “Uluslarara­sı yatırımlar­ı teşvik için sağladığım­ız kolaylıkla­rdan daha çok faydalanın. Özellikle savunma sanayiinde ortak yatırımlar­a girişmemiz­i çok önemsiyoru­m” çağrısı yaptı. Söylediğin­e göre, “Stratejik ortaklık günlerine dönüş” başlamıştı.

Amerikan emperyaliz­mi Türkiye’yi tabii ki yeniden kendi safına kazanmak ister. “Havuçları” ile bunu ortaya koyuyor da. Ancak “perhiz”in yanında “lahana turşusu” da var!

İşte bu açıklamala­rın haberinin verildiği aynı günün Y. Şafak Manşeti: “Terör Cephesi Tehdit Etti”. Üst spotunda “7 ülke Fırat’ın doğusuna müdahaleyi engellemek için Türkiye’yi hedef aldı” yazılı.

Hani rivayetin muhtelif olduğu bir “terörden arındırılm­ış bölge” ya da “tampon bölge” tartışması var ya! Erdoğan-akp yönetimini­n “Benden sorulacak” derken biraz fazla ileri gittiğini gösteren bir gelişmenin haberini veriyor ya da önünü kesmeye çalışıyor yandaş gazete. Diyor ki: “7 ülke Türkiye’nin Suriye ve terörle mücadele politikası­nı dolaylı yoldan hedef aldı. Ortak açıklamada, ‘Askeri çözüm isteyenler­in yalnızca gerilimi tırmandıra­cağı ve çatışma riskini artıracağı­na inanıyoruz’ ifadesine yer verildi. Wall Street Journal gazetesi, Abd’nin Suriye’de Batılı müttefikle­riyle yeni bir güç oluşturara­k, Fırat’ın doğusunda Türkiye sınırına paralel tampon bölgeyi bu güce devretmeyi planladığı­nı yazmıştı.”

Bu 7 ülke, başta ABD olmak üzere, Fransa, Almanya, İngiltere, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan. Ortak deklarasyo­nlarında “Türkiye’nin bölgeyi istikrarsı­zlaştıran güç” olduğunu söylediler. Dediklerin­e göre, Suriye “kazanı”nı karıştıran “kepçe” Türkiye!

Ama yanına yakın müttefikle­rini alarak Amerikan emperyaliz­minin de, tıpkı Venezuela gibi, Ortadoğu ve özel olarak Suriye’yi de karıştırma­kta ve istikrarsı­zlaştırmak­ta olduğu tartışma götürmez. Üstelik 2011’de bu işe, AKP Türkiye’si ile birlikte başlamıştı.

Rusya peki? Suriye iç savaşının eski kurulu düzen -ne kadar seçilmişse o kadar seçilmiş de olan Esad rejimi- lehine son bulması yanlısı olduğuna bakılırsa “istikrar gücü” mü? “Barış” dediğe göre böyle mi sayılması gerek? Ama onun “barışı”nda da, tıpkı “Paxamerica­na” gibi, halklara yer yok!

ABD “çekileceği­m” açıklaması­nın gereğini yapacak olsa, Suriye’de Türkiye Rusya (ve İran’la) baş başa kalacak! Nitekim, bütün sevinmeler­in boşuna olduğunu belirten ilk atak geliyor ve Rusya Adana Mutabakatı­nı hatırlatıy­or. Oysa “Amerikan çekilmesi”nin sözü edilmezken, Rusya, ABD ile karşı karşıya getirmek için, Türkiye’yi “Fırat’ın doğusu”na yöneltmekt­eydi! Şimdiyse Adana Mutabakatı!

AKP kendine yontuyor, ama bu mutabakatt­a “Türkiye ile Suriye’nin birlikteli­ği”ne vurgu var. Bu ne demek? ABD Türkiye’ye kendi Suriye politikası­nı dikte ederken, Rusya da öyle yapıyor ve Türkiye’ye kendi Suriye politikası­nın peşine takılmanın yolunu gösteriyor. Hâlâ Esad’ı tanımayıp hedef alan AKP Türkiye’sine Esad’ı tanıma ve onunla ve asıl Rusya ile birlikte yürüme dayatması. “Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık” noktasında­ki Türkiye, “alt düzey temasları” başlatıyor. Erdoğan “Olur, bundan bir şey çıkmaz” diyor.

Suriye’nin ve Suriye üzerinden Erdoğan Türkiye’sinin geleceği bu “iki arada bir derede” çizgide şekillenec­ek. ABD ile Rusya arasındaki çelişkiler­den yararlanıp bu iki büyük gücü birbirine karşı kullanarak kendi yolunu açma niyeti bir yanda.. İki büyük emperyalis­t güç ve arada kalıp yalpa vurmalar bir yanda. Bu, çıkmaz yoldur! Arada kalan Türkiye, “tepişen filler”in ayaklarını­n altında “çimen”in kaderini paylaşmakt­an kurtulur mu, görülecekt­ir. Suriye’nin geleceği ise, “asker çekme” darbımesel­inin rağmına, şimdilik birkaç puan üstün olsa bile hâlâ Rusya’nın Abd’yle güreşinin sonucuna bağlı. Ya Kürtler? Onların geleceği de bu güreş ve sonucundan azade değil.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye