FRANSA: ÖZGÜRLÜK KISITLAYAN DÖNEMSEL BİR YASA
“GÖSTERİ esnasında şiddeti engelleme ve faillerinin cezalandırılması” yasası gibi bu kadar kısa süre içinde bir lakap edinen bir yasa bulmak çok nadirdir: Kırıcı/yakıcılara karşı bir yasa. Bu damga 8 Haziran 1970 yasası ile bağını da ortaya koyuyor. O da dönemsel bir yasaydı, ’68’ler sonrası ajitasyonlara cevap vermeye yönelik bir korku yasasıydı. Sol o dönem Mecliste azınlık olmasına rağmen, başta François Mitterand olmak üzere buna karşı mücadele etti. Bu temel yasa gelen on yıl içinde büyük zararlar vermiş olmasına rağmen, muhalefetin gelişmesini engelleyemedi. Tam tersine sol ve aşırı sol partilerinin; sendika, insan hakları savunucusu derneklerin bölünmüşlüğünü aşarak bir araya gelmelerini sağladı. Dolayısıyla ekim 1981’de sol iktidara gelir gelmez bu yasa da derhal geri çekildi. Hukukçular içerisinde herkes hemfikir, bu yasa dönemsel bir yasaydı, tıpkı Mecliste şimdi onaylanan yasa gibi. İsterse Sayın (İçişleri Bakanı) Castaner herkesin bildiğini kabul etmesin, ama dönemsel yasalar, ister korku, teessür isterse de iktidarın telaşlanmasına dayansın kötü yasalardır.
1893-1894’de, hükümet kamuoyunu sarsan bombalı eylemlere dayanarak önlemler almıştı. Fakat anarşiyi yenen bunlar değil, bir asır boyunca baskı altında tuttuğu işçi hareketinin örgütlenmesi oldu. 1955’de Cezayir’deki isyanın doğurduğu teessür hükümetin Olağanüstü Hal Yasası’nı onaylatmasına neden olmuştu, bu ise “özel yetkiler” verilmesinin yolunu açtığı gibi işkencenin genelleştirilmesine ve ardından da Charonne’daki gösterinin şiddetli bir şekilde bastırılmasına neden olmuştu**, bu OHAL yasasını François Hollande tekrar gündeme getirmiş vatandaşlıktan çıkarma önlemi ile anayasallaştırmaya çalışmıştı. Ardından her terör saldırısı yeni yasaları gündeme getirmiş ve nihayetinde bunlar büyük oranda 30 Ekim 2017 ceza yasasına dair edildiler. Bu kırıcı/yakıcılara karşı yasa aslında “Sarı Yeleklilere karşı yasa” olarak adlandırılabilinirdi, fakat cumartesinden cumartesiye kendisini ifade eden isyanı bitirmede etkili olamaz. Kuşkusuz bu isyanı baskı altına alabilir, fakat herkesin de bildiği gibi öfkenin dışa vuran yüzüne saldırarak öfke yok olmaz. 70. yılı kutlanılan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini hatırlayalım, burada ekonomik ve sosyal hakları da içeren haklara saygı gösterilmediğinde insanların isyana mecbur bırakıldıkları belirtilir. Valilerin -yani iktidarın- yetkilerinin arttırılması, adaletin sadece cezaların ilan edicisi bir role indirgenmesi ancak kısa bir süre önce onaylanan ve kamu özgürlüklerini iktidara devreden, bağımsız bir adalete özgü olan cezalandırma süreci yasasının yerine geçen iç güvenlik yasasını daha da güçlendirir.
Gösteri hakkı temel bir özgürlüktür. Kimse bunun sınırsız bir hak olduğunu belirtmiyor. İfade özgürlüğü gibi kötüye kullanılması belirlenebilir, sınırları netleştirilebilir. Fakat demokratik bir toplumda gerekli olan bu sınırlar sadece bağımsız bir adaletin denetimine bırakılmalıdır. Oysa ki bu yasa bu ilkelere saygı göstermiyor, sadece dönemsel bir yasa değil, yanı sıra özgürlükleri kısıtlayan bir yasadır. *Avukat, İnsan Hakları Ligi Onursal Başkanı ** 8 Subat 1962’de Cezayirlilerin savaşı protesto etmek için düzenlediği bu gösteride 9 gösterici öldürülmüştü.