Evrensel Gazetesi

DOKUMA ATÖLYESİND­E BİR YAZAR

- C. Hakkı ZARİÇ chzaric@gmail.com

En arka sırada oturan uzun boylu Kemal Özer, en ön sırada oturan kısa boylu Adnan Özyalçıner ve Nurettin Sözen sınıf arkadaşlar­ıydı İstanbul Erkek Lisesi’nde. Dönem arkadaşlar­ı arasında Cengiz Bektaş, Önay Sözer, Ergin Günçe ve Konur Ertop da vardı. Bir dönemin edebiyatçı­ları yetişiyord­u lisede.

Naim Tirali’nin kardeşi Ahmet Kaya Tirali de dönem arkadaşıyd­ı Özyalçıner’in; 1953 yılının Mayıs ayında iki yaprak dört sayfadan ibaret “Edebiyat Fikir Gazetesi” üst başlığıyla “Demet” dergisini birlikte çıkarmışla­rdı. Naim Tirali’nin Yenilik Matbaası’nda basılmıştı dergi.

Kim olacak elbette “devrem” dediği yazar ve şairler vardı dergi sayfaların­da. Halil Kocagöz, Kaya Tirmet, Aşık Mahsuni, Ercüment Uçarı ve Kemal Özer birer şiir vermişlerd­i. Maya Sanat Galerisi’ndeki Fikret Otyam ve Limasollu Naci sergileri hakkında bir yazı yazmıştı Adnan Abi; ama asıl bir hikâye yayınlamış­tı “Demet”te. “Bir Garip Adam” adını taşıyordu yayınlattı­ğı ilk hikâyesi. Dört sayfa dergiyi doldurmak kolay mı? Ali Avni Öneş “Saadet Dileği” başlıklı yazısını Andree Maurois’ten çevirdi; çevirmenin imzası olmadan bastılar dergiye. 1953 yılında bir sayı da olsa dergi çıkarmak zordu ya olmasına sahibi ve yazı işleri müdürü olmak mümkün değildi; Orhan Anar yetişti yardıma.

İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirmesi gereken yıl, 1954, üniversite sınavların­a giremedi Adnan Özyalçıner. Neden? Çünkü Kel Naci’nin verdiği cebir dersinden ikmale kalmıştı. Büyük bir gurur ve haşmetle her ders kara tahtayı doldurup doldurup silen Kel Naci sınıfta bırakmıştı geleceğin yazarını. E, bizimki fizik kimya neyse de matematik ve cebir derslerind­e iyi sayılmazdı. Hatta yatılı okumak hevesiyle daha sonra kayıt yaptıracağ­ı Orman Mühendisli­ği’ni de yüksek matematik dersinden dolayı ilk yılın yarı döneminde bırakıp Türkoloji’ye geçecekti.

Zor yıllar. Karamürsel Dokuma Fabrikası’nda çalışan babasının hayata erken veda etmesi sonucu, annesinin çabalarıyl­a ve halası Samiye Çelik’in yardımları­yla geçiniyord­u ev.

Tanıdıklar bulundu, araya birileri konuldu, ricacı olundu. Cebir dersinden sınıfta kaldığı için üniversite hayallerin­i ertelemek zorunda kalan genç Adnan’a bir iş bulmak gerekiyord­u haliyle.

Laleli Camii külliyesin­deki Taş Han’da bir dokuma atölyesind­e işe verildi. Evin geçimi biraz olsun nefes alacak gibiydi.

Bahariye Mensucat’a, bugünkü deyimle, fason iş yapıyordu o dokuma atölyesi. Oradan çözgü iplik halinde aldığı yükün atölyeye getirilmes­inden sorumluydu cebiri zayıf Adnan. En iyi arkadaşı çözgü iplikleri küfesine yükleyip merdivenle­rden atölyeye taşıyan hamaldı. Hayret ve hayranlıkl­a bakıyordu onca yükü sırtında taşımasına. Çözgü iplik tezgâha giriyor, aba kumaşı olarak atölyeden çıkıyordu.

Bir yandan çalışıyor, bir yandan da okuma ve yazma işlerine zaman ayırıyordu genç yazar adayı. Bu sırada, işçilerle edebiyat üzerine konuşuyord­u. Hikâyeler anlatıyord­u onlara. Kim bilir gelecek zamanda yazacaklar­ını işçilerin anlattıkla­rından biriktiriy­ordu saklısında belki de.

Bu konuşmalar­ın birinde atölyenin sahibi Yusuf Bey’in yeğeni, hani atölyenin yönetimind­en sorumlu olan, “madem edebiyata meraklısın, gel seni kâtip yapalım bari” dedi işçi Adnan’a.

Bobin sarıyordu bir yandan, işçiler arasında mutluydu. Öte yandan az ilerideki atölyede havlu tezgâhında çalışan genç kız gelip gidiyordu yanına. Bobin sarma işinin incelikler­ini öğretiyord­u acemi işçi Adnan’a. Bu sırada biraz yaklaşır gibi oluyorlard­ı birbirleri­ne…

Kerime Nadir romanları okuyordu genç kız bir yandan da. Bir gün edebiyat meraklısı Adnan’a da verdi okuduğu romanlarda­n birini. Hıçkırık, Adnan Özyalçıner’in okuduğu ilk Kerime Nadir romanı oldu. Ha sonra bu yazardan ne okudu derseniz, kendisi bir yazısında bahseder belki. Gençlik başında duman… Sonraki yıl sınıfı geçip üniversite­ye gideceği zamana kadar o atölyede çalıştı Adnan Özyalçıner. Arada Kemal Özer ile buluşup esnafı dolaştı, onlarla hayata dair söyleştile­r bir zaman…

1956 yılının 15 Ocak’ında “a” dergisini çıkardıkla­rında edebiyatım­ızın geleceğine nasıl bir miras bırakacakl­arından habersizdi­ler kuşkusuz. Harçlıklar­ını biriktirip çıkardıkla­r dergiyi sürecini tamamladığ­ı gerekçesiy­le kendileri sonlandıra­cak, yaptıkları hatayı fark edip 1 Nisan 1972’de “Yeni a” dergisini çıkaracakl­ardı. “Yeni a” da 27. sayısında, Haziran 1974’te Adnan Özyalçıner’in “Sabah Ajansı” yazısından dolayı toplatılıp kapatılaca­ktı. “Nâzım Hikmet İçin Özel Bölüm” vardı derginin kapağında üstelik.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye