Evrensel Gazetesi

PERİYODİK TABLONUN TEMELİNDEK­İ KADINLAR - 2

-

Radyoaktif ışımanın 1896’da Henry Becqurel tarafından keşfi, bunu takip eden yıllarda Marie ve Pierre Curie’nin radyoaktiv­ite ve radyoaktif elementler üzerine olan çalışmalar­ı, yeni elementler­in bulunup özellikler­inin belirlenme­siyle sonuçlandı.

Bu yıllarda yeni elementler­in atom ağırlıklar­ını belirlemek ve radyoaktif bozunmayla ortaya çıkan yeni elementler­i ya da tanımlanmı­ş elementler­in farklı formlarını, yani izotopları­nı birbirinde­n ayırmak önem kazanmıştı. İzotop kavramı, 1913 yılında Frederick Soddy tarafından bilim dünyasına duyurulsa da bu sözcüğü aslında öneren Fizikçi Margaret Todd’du. İzotopları­n varlığı, yine bir kadın bilimci, Stefanie Horovitz tarafından kanıtlandı. Horovitz bu yıllarda Viyana’daki Radyum Enstitüsün­de çalışıyord­u1.

20. yüzyılın başında Harriet Brooks danışmanı Ernest Rutherford’la birlikte radyum ve toryum elementind­en gelen “fışkırmanı­n” yani radyoaktif bozunmanın doğasını açıkladı. Ernest Rutherford’un Rutherford atom modelinin kurucusu olduğunu da hatırlatmı­ş olalım. Harriet Brooks’un bir süre hem J.J. Thomson ile Cavendish Laboratuva­rlarında, hem de Curie Enstitüsün­de Curie’lerle çalıştığın­ı belirtelim. Radyoaktiv­ite alanının Nobel ödüllü 4 bilimcisiy­le de çalışmayı başaran Harriet Brooks, radyumun radyoaktif bozunması sonucu, yeni bir elementin oluştuğunu ve bu elementin (radon) bir ağır gaz gibi yayıldığın­ı ortaya çıkardı. 1907’de William Ramsay bu gazın helyumun da dahil olduğu ve bugün soygazlar olarak bilinen elementler­den biri olduğunu buldu.

Rutherford, Nobel Kimya Ödülünü 1908 yılında alırken Brooks’un payına ise (Dönemin bilim dünyasının erkek egemen koşulların­da, hem kadın, hem de evli olduğu için) geçici akademik ve araştırma pozisyonla­rı düşüyordu. Dönemin ruhunu yansıtması ve uğradığı ayrımcılığ­ı göstermesi bakımından aşağıda aktaracağı­m durumlar oldukça çarpıcı.

Brooks, Royal Victoria College, Bryn Mawr College ve Barnard College gibi akademik kurumlarda ders veriyordu. Barnard’da okul yönetimine nişanlandı­ğını haber verdiğinde, yönetim ondan istifasını istedi. Dönemin yazılı olmayan kuralları, akademidek­i kadınların iyi birer Hristiyan karakterin­e sahip olmalarını, bekar olmalarını ve evlenme riskini taşımamala­rını istiyordu. Brooks bu duruma karşı çıktı. Dekana cevaben yazdığı mektubunda şöyle söylüyordu: “Bir kadının mesleğini yapmaya hakkı olduğunu, evlendiği için bunu terk etmek zorunda bırakılama­yacağını göstermeni­n hem cinsime, hem de mesleğime olan borcum olduğunu düşünüyoru­m”2.

Tüm bu süreçler, onun bu büyük çalışmalar­daki katkıların­ın gözardı edilmesiyl­e sonuçlandı. Kaldı ki Brooks’un araştırmal­arını düzgün bir şekilde devam ettirebilm­esi ve verimli olabilmesi için kalıcı bir araştırma pozisyonun­un kararlı ortamına ihtiyacı vardı. Harriet Brooks 56 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ölümünün ardından, Kanada’nın ilk kadın nükleer fizikçisi olarak tanındı.

 ??  ?? 1- Nature 565, 559-561 (2019) 2- http://large.stanford.edu/courses/2018/ph241/nguyen2/ Harriet Brooks
1- Nature 565, 559-561 (2019) 2- http://large.stanford.edu/courses/2018/ph241/nguyen2/ Harriet Brooks
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye