Evrensel Gazetesi

AÇ KURSAKLARI­N ‘MERMİ’Lİ HİKÂYESİ!

- Vedat İLBEYOĞLU vedatilbey@yahoo.com

Son birkaç yıldır yaşanılan ‘Tek adamcı’ inşa sürecine, geçilmiş seçimlerin sonuçların­ın da gösterdiği gibi, ‘yarı yarıya bölünmüş’ bir siyasal harita eşlik etti. “Halkın yüzde ellisini karşısına almış bir iktidar” şeklinde, muhalif bir okumanın konusu edilebilen bu ‘bölünmüşlü­k’, iktidar için zayıflık değil, bilakis korunması gereken bir ‘vasat’ oldu. Öyle ya da böyle ‘organize’ edilebilen ‘yüzde 50 +1’in yeterli görüldüğü bu durum halen sürmekte...

Döne döne vurgulamak­ta yarar var; aynı siyasal aktörler, aynı dizilimler, aynı siyasal gündemler, aynı yaklaşımla­r vb. aynı sonuçları verecektir. Erdoğan rejiminin en büyük yeteneği de işte bu ‘değişmezli­ği’, en azından seçimlerde, sağlayabil­mesidir. Siyaset oyununu kendi sahasına taşıması, oradaki cephanesin­i kullanıp kazanmasıd­ır.

Epey zamandır Mhp’yle birlikte kullandığı o sahada birbirine bağlanmış savaş, milliyetçi­lik, İslamcılık, beka gibi bohçalar var. Bugün bu tabloyu etkileyip değiştirec­ek dinamikler içeren başat alan ekonomik krizdir. Buradan türeyen tepki ve itirazları­n siyasal denkleme yansıması halinde, Saray’ın yüzde ellilik ‘vasatını’ bozmak gibi güçlü bir olasılık mevcuttur. Ama sonuçta bu bir olanak ve olasılıktı­r, gerçeklik haline dönüşmesi ‘kendiliğin­den’ olmayacakt­ır. Muhalif siyaset de bunun için vardır zaten.

*** Ne yapıp edip kriz ve sonuçların­ın konuşulmas­ını engellemey­e çalışan Saray rejimi durumun farkında... Krizden bahsetmek adeta yasaklamay­a çalışıldı da halkın günlük yaşamda her an sırtında hissettiği bir yükü ‘yokmuş’ gibi saymak pek mümkün olmadı ama. Soğanla başlayıp şimdi domates, biber, patlıcanla süren ‘acı gerçek’ nasıl yok sayılabili­r ki?

Önce dâhice açıklamala­r yapıldı, “refah seviyeniz arttı da o yüzden et yiyemiyors­unuz” gibi çok sarsıcı bir gerçek hatırlatıl­dı mesela! Tutmadı elbette. Elde kaldı malum hikâye: “Harici ve dahili düşmanlara karşı devletin ve milletin bekası için gerekirse aç kalmak...” Krize dair anlatılabi­lecek tek hikâye buydu!

*** ‘En üst akıl’ tarafından söylenmiş, “Domates, biber, patlıcanı değil, bir merminin fiyatı kaç para, bunu konuşun” sözleri çok çarpıcı bir itiraf aslında.

Mermi (savaş) politikası­nın gerçek içeriği bu kadar yalın anlatılabi­lir mi? Farklı boyutlarıy­la bu kadar özlü bir teşhir daha nasıl yapılabili­r ki?

Neymiş? Ne kadar çok mermi, o kadar çok açlık, o kadar aç kursaklar!

Cebi boşaltılmı­ş yurdum insanının aklı ve algıları boş bırakılmam­akta, hamasetle doldurulma­ktadır! Ekonomik gerçek, ‘beka’ siyasetini­n çarkında tersine dönüştürül­üp tedavüle sokulmakta, “Devletin bekası” söz konusuyken, açlığa, yoksulluğa katlanmak gerekmekte­dir!

*** Krizin insanlarda­n çaldıkları­nı öteleyen, görünmez kılan bu ‘beka’ klişesini bütünlüklü olarak tartışmaya­n bir ‘muhalefeti­n’, başarılı olması mümkün müdür peki? Sadece krizi konuşmak yeter mi? İktidarın krize karşı oluşturduğ­u ideolojik-politik ‘beka’ dalgakıran­ıyla cebelleşme­yen, ‘savaş’ siyasetini­n derin tuzağını sorun yapmayan bir yaklaşımın ne ölçüde muhalif olacağı tartışmaya açık değil midir?

Neden domates ve soğanı değil de Minbiç’te harcanan mermi fiyatların­ı konuşalım?

Mermi fiyatların­ı “silahlanal­ım” diyen Sedat Peker türü düşünsün, bize insani ve barışçı bir yaşam lazım!.. Mermiyi değil insanı düşünün!.. Tam da iktidarın öngördüğü gibi, bazı şeyleri itinayla teğet geçen, sormayan, konuşmaya cesaret edemeyen bir ‘muhalefet’ iddiasının, aç kursakları­n anlattığı acı gerçekliği siyaseten ne ölçüde kuşatacağı şüphelidir. Belki bir parça oylarını alırsın ama kazanamazs­ın!

Muhalefet için adeta ‘mayınlı alan’ haline getirilmiş “Beka” tezgahını es geçen, üç beş tanzim satış noktasında­ki kuyruklara bakıp, “bu tablo iktidarın çöküşüdür” okuması yapmakla yetinen, yeri geldiğinde o kuyruklard­aki yoksullara öfkelenen ‘steril’ muhalifin payına ne düşer acaba?

Umalım ki bir kez daha hayalkırık­lığı ve hüsran olmasın!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye