Şairin halkına hissettiği kadarını okuru da şairine hissetmeli
BURAK ABATAY’LA BİR DÜNYA ŞARKISI’NI KONUŞTUK:
Türkiye şiirinin usta kalemlerinden Şükrü Erbaş 40’ıncı sanat yılını geride bıraktı. Yaşamanı şiire adayan usta şair için Gazeteci Burak Abatay tarafından “Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş” isimli bir kitap hazırlandı. Şükrü Erbaş’ın yazar ve şair dostlarının yazılarından oluşan kitap 40’ıncı yıla bir armağan niteliği taşıyor. Yazılarda sadece Şair Şükrü Erbaş’la karşılaşmıyoruz. Aydın ve devrimci Şükrü Erbaş’a dair detayları da okuyoruz.
Gazeteci Burak Atabay’la “Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş”ı konuştuk. Atabay, usta şair için “Şükrü Erbaş, sokağın şiirini yazmış. Sokaktan bahsettiğim sadece toplumsal muhalefet ya da direnişler değil. Aşkı da, sevgiyi de, özlemi de sokaktan alıp masamıza yerleştirmiş. Bunu çok değerli buluyorum” dedi.
Şükrü Erbaş’ın 40. sanat yılına bir saygı duruşu: “Bir Dünya Şarkısı Şükrü Erbaş”... Şair, yazar ve aydın arkadaşları yazılarında Erbaş’ı anlatıyor. Böyle bir çalışmayı hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı?
Kitabın hazırlık süreci içerisinde Şükrü Erbaş’la defalarca aramızda konuştuğumuz bir konu oldu. O da bu topraklarda sanatçılara yaşarken o kadar da büyük değerler verilmediği. Hep öldükten sonra hatırlar, 1-2 hafta sonra da unuturuz. Sonra ölüm yıl dönümlerinde hatırlamayı tercih ederiz. Yaşarken bir yerlere adları verilmez, şanları da gelecek kuşaklara layıkıyla aktarılamaz. En azından ben böyle izliyorum. Şükrü Erbaş’a da yaşarken böyle bir armağan kitap vermek istedim. Hoş, o ilk duyduğunda “Beni ölmeden mezara mı koyacaksın?” demişti. Ne diyeceğimi bilememiştim.
Nasıl karşıladı fikri? Bu demin bahsettiklerime tatlı bir ironiyle cevap vermiş oldu. Çok sevindi tabii. Ama ondan beklediğim gibi bir mahcubiyet düşündü. Ona göre arkadaşları bunca zahmete neden girmeliydi? Ama öyle değildi elbette. Kitaptaki herkes çok ama çok büyük bir mutlulukla benim ricamı kabul etmişlerdi. Kitapla beraber edebiyata, Şükrü Erbaş özelinde anılar ve sohbetler bıraktık.
Yazın dünyasının önemli isimlerinin yazıları bulunuyor kitapta. Kitabın içeriğinden bahseder misiniz biraz.
Kitapta ben dahil şair, yazar, çizer ve yayıncı 29 kişiden 30 yazı var. Bir tek Haydar Ergülen iki yazıyla katıldı. Kitap kapağındaki çizim çok kıymetli Semih Poroy’a ait. Kırmızı Kedi Yayınevi Editörü Çağlayan Çevik’in çok güzel önerileriyle de kendini buldu kitap. Ona da teşekkür etmeliyim.
Kitap açılış yazınızla başlıyor. Başlığı ise “Şaire ve Şiirine Borcumuz”... Okurlar, Şükrü Erbaş şiirine neler borçlu?
Şükrü Erbaş, sokağın şiirini yazmış. Sokaktan bahsettiğim sadece toplumsal muhalefet ya da direnişler değil. Aşkı da, sevgiyi de, özlemi de sokaktan alıp masamıza yerleştirmiş. Bunu çok değerli buluyorum. Öte yandan da, bir şair olarak grevlerde, eylemlerde en ön safta durmuş, Cumhurbaşkanına açık mektup yazacak kadar da bir irade geliştirmiş. Sadece Erbaş özelinde demiyorum, şairin halkına hissettiği kadarını sanırım okuru da şairine hissetmeli.
Yazılarda sadece Şükrü Erbaş’ın şair kişiliği anlatılmıyor. Aydın ve devrimci kimliği de sıklıkla vurgulanıyor. Neler söylemek istersiniz?
Bu benim kitaba dair tek büyük hassasiyetimdi aslında. Kitaplar üzerine, şiirler üzerine doluca tahliller yapıldı. Ben kitap için kitapta yazacak kişilerle görüştüğümde özellikle, Erbaş’ın arkadaşlığı, dostluğu, ağabeyliği, kardeşliği, babalığı ve sevgililiği üzerine bir şeyler yazılsın istedim. Anılar olsun hatta mektuplar olsun istedim. Sanırım öyle de oldu. Bundan elbette ki Erbaş’ın devrimci kimliği de nasiplendi. Nasiplenmese olmazdı zaten. Baksana, onun son kitabı Otların Uğultusu Altında da yayımlandı bu kitapla beraber. Sonunda Neşet Ertaş, Yaşar Kemal ve Sennur Sezer de yer alıyor. Erbaş da onlara dair borcunu ödüyor. Bu, en hasından devrimci bir duruş.
Kitapta yer alan yazılar toplamda nasıl bir Şükrü Erbaş portresi çiziyor? Halkla iç içe, onların şiirini, tanıklıklarını yazmış has bir dost. Tanıyın, göreceksiniz. Öyle de.