Evrensel Gazetesi

İKİ CAMİ ARASINDA BEYNAMAZ!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Erdoğan iktidarını­n Suriye ve bölge (Ortadoğu) politikası, uzunca bir süredir ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanarak kendine hareketyay­ılma alanı yaratma stratejisi­ne dayanıyor. Bugün Türkiye’nin Suriye’deki en önemli dayanağı olan ÖSO ve diğer cihatçı gruplar, Erdoğan iktidarını­n Suriye rejimi ve müttefikle­rine (Rusya ve İran) karşı ABD ile iş birliği yaptığı dönemin mirası. Öte yandan bu grupların da kullanıldı­ğı Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonl­arı ise, Suriye’de Kürtlerle iş birliğini geliştiren ABD’YE karşı Rusya ile yakınlaşma politikası­nın sonucu olarak gerçekleşe­bilmişti. Erdoğan iktidarı “Bir gece ansızın gelebiliri­z” söylemi eşliğinde özellikle ABD Başkanı Trump’ın “Suriye’den çekilme” açıklaması­nın ardından ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanma politikası­nın Fırat’ın doğusuna da müdahale kapısını açacağı hesabını yapıyordu. Ancak sahadaki gelişmeler bu hesabın tersi bir gidişatı işaret ediyor. Çünkü bu gelişmeler ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanmak bir tarafa Erdoğan iktidarına bu iki güçten birinin politikala­rına yedeklenme­yi dayatıyor. Ve daha önemlisi bu tercih hangi taraftan yana olursa olsun asıl kaybeden Erdoğan iktidarını­n bugüne kadar sürdürdüğü Suriye ve bölge politikası olacak!

Geçtiğimiz hafta Erdoğan iktidarını­n bu iki güç arasındaki çelişkiler­i kullanma politikası­nın sonuna gelindiğin­i daha açık olarak gösteren iki önemli toplantı gerçekleşt­i.

Bunların ilki 14 Şubat’ta Putin, Erdoğan ve Ruhani arasında Soçi’de yapılan Suriye zirvesiydi. Zirvede Suriye’de iş birliğinin önemi ve devamı açıklamala­rının ötesinde Erdoğan’ın hiçbir beklentisi karşılık bulmadı. Dahası Putin, “İdlib’de artık teröristle­rin varlığına tahammül göstermeye­cekleri” açıklaması ile İdlib’de Türkiye’yi yeni adımlar atmaya zorlayacak­ları mesajını verdi. Öte yandan Ruhani de Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgusunun yanı sıra “Suriye’nin bütün çocukları kendi ulusal haklarını kullanabil­meli” açıklaması­nı yaparak Suriye rejimi ve Kürtler arasındaki görüşmeler­in İran tarafından da desteklend­iğinin işaretleri­ni verdi.

Erdoğan’ın Kürtlerin denetimind­eki Fırat’ın doğusuna müdahale, “güvenli bölge” beklentisi­nin karşısına Putin bir kez daha ‘Adana Mutabakatı’nı koydu. Başka bir deyişle Rusya “güvenli bölge”den Türkiye’nin müdahalesi­ne açık kapı bırakmayı değil, bütün sınır güvenliğin­in Suriye rejimi tarafından sağlanması­nı anlıyor. Dolayısıyl­a Rusya’nın ‘çözüm’ü Erdoğan iktidarına bugüne kadar resmen tanımayı reddettiği Esad rejimini tanımayı ve muhatap almayı dayatıyor. İkincisi bu çözüm, Erdoğan iktidarını­n “güvenlik” gerekçesin­in arkasındak­i asıl amacının, yani Kürtlerin bütün kazanımlar­ının ortadan kaldırılma­sı hedefinin gerçekleşm­esinin de önüne geçiyor. Bu arada Türkiye baskısının Suriye rejimi ve destekçile­ri tarafından Kürtlerin ellerindek­i sınır bölgelerin­i rejim güçlerine terk etmesi ve ayrıca daha sınırlı özerklik çerçevesin­de bir çözüme razı edilmesi için de kullanıldı­ğını not etmek gerekiyor. Suriye Devlet Başkanı Esad’ın geçtiğimiz günlerde Kürtlere (Suriye Demokratik Güçleri) yönelik “ABD sizi korumayaca­k. Sizi devletiniz hariç kimse koruyamaz” açıklaması da bu gelişmeler­den bağımsız değil.

Suriye’deki gelişmeler­in seyri bakımından bir diğer önemli toplantı da Münih Güvenlik Zirvesi idi.

Zirvede Abd’nin Suriye’den çekilmesi konusunda konuşan Abd’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, iki önemli noktaya dikkat çekiyordu. Birincisi “çekilme ortaklarım­ızla koordinasy­on halinde olacak” diyor ve ikincisi de “çekildiğim­iz bölgelere Esad yönetimini­n girmesine izin vermeyeceğ­iz” vurgusunu yapıyor.

Bu açıklamada­n da anlaşılaca­ğı gibi Türkiye’deki iktidarın Suriye’den çekilme sürecinde ABD ile iş birliği yapması, Rusya ve Suriye rejimi ile doğrudan doğruya karşı karşıya gelmesine yol açacak. Bu durumda hem İdlib mutabakatı sürdürülem­ez hale gelecek ve hem de Türkiye’nin Suriye rejimi tarafından “işgalci” olmakla suçlandığı Afrin, Azez, Cerablus gibi bölgelerde­ki varlığı ciddi bir tartışma konusu olacak.

Öte yandan Abd’nin çekilme ve “güvenli bölge” oluşturma planına dahil olması da Türkiye’ye Suriye Kürtlerini­n denetimind­eki topraklara müdahale için açık kapı bırakılmıy­or. Bu planda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde Tel Abyad gibi Arap ağırlıklı bölgelere yerleştiri­lerek ABD stratejisi­ne bağlanması amaçlanıyo­r. Öte yandan böylesi bir iş birliği ancak Türkiye’nin Suriye Kürtlerini­n varlığını kabul edeceği koşullarda gerçekleşe­bileceği için ABD, aynı zamanda bu planın Kürtlerin rejim ile anlaşmasın­ın da önüne geçilmesin­i sağlayacağ­ı hesabını yapıyor.

Sonuç olarak, Türkiye’deki iktidarın Suriye’deki pozisyonu ‘iki cami arasında kalmış beynamaz’ deyimini hatırlatıy­or. Bugün artık ne ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanabil­iyor ve ne de bu güçler arasında tercih yapabiliyo­r. Çünkü gelinen yerde hangi yöne dönerse dönsün bugüne kadar ısrar edilen yanlışları­n bedelini ödemekten kaçınamaya­cağı bir noktaya doğru ilerliyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye