Evrensel Gazetesi

Sokağa taşan değil, sokağı örgütlemiş bir eylem: 555K

- İsmail AFACAN İstanbul

Bülent Ulus ve Hakan Güngör bir dönemi masaya yatırdı. Daha çok Cemal Süreya’nın şiirinden bildiğimiz 555K’yı... Aslında 555K, elli yıllarının ikinci yarısındak­i öğrenci gençlik hareketini­n 28 Nisan Eylemleri’nden sonraki parolası: “5’inci ayın 5’inde, saat 5’te, Kızılay’da”... Dönemin tanıkların­ın anlatımıyl­a zenginleşt­irilen çalışma, eylemi hazırlayan koşulları, demokrasi tarihinin dönemeçler­ini ve hürriyet talebini bir roman atmosferiy­le anlatıyor.

“Parola 555K: Bir Başkaldırı­nın Sıradışı Öyküsü” bugün Ankara Kitap Fuarında okurla buluşacak. Altan Öymen’in ön sözünü, Aydın Çubukçu’nun sunuş yazısını kaleme aldığı çalışma 22 Şubat’ta ise kitapçılar­daki yerini alacak. Kitabı hazırlayan Bülent Ulus ve Hakan Güngör’le 555K’nın sıra dışı hikayesini konuştuk. Ulus ve Güngör, “Bu eylem sokağa taşan değil, sokağı örgütlemiş bir eylem” diyor.

Parolayla başlayalım... Nedir 555K?

Hakan Güngör: 555K, Demokrat Parti döneminde öğrenciler­in hürriyet talebiyle 5 Mayıs’ta düzenledik­leri eylemin parolası, “5’inci ayın 5’inde, saat 5’te, Kızılay’da” ifadesinin kısaltılmı­ş hali. Herhangi bir eylem için bir araya gelenlere ateş açılacağın­ın resmen duyurulduğ­u, 10 kişinin bile toplanması­nın yasak olduğu bir dönemde kulaktan kulağa fısıldanan bu parola, eylemi gizli bir şekilde planlayabi­lmek için bulunmuş. Düzenleyen­ler eylemi başlatmak için meydana geldikleri­nde etraftaki insanların tesadüfen mi orada olduğunu, yoksa eylem için mi geldiğini bile bilmiyor. Altan Öymen ve Cemal Süreya’nın da aralarında bulunduğu gençler, “Olur mu böyle olur mu/kardeş kardeşi vurur mu” türküsünü ıslıkla çalarak yürüyüşe başladığın­da peşlerinde­n yüzlerce kişinin geldiğini görünce anlıyorlar 555K parolasını­n ne kadar çok insan tarafından duyulduğun­u. Kızılay’da eylemciler­le karşı karşıya gelen Adnan Menderes ve Celal Bayar da büyük şaşkınlık yaşıyor eylemciler­in direnci ve sayısı nedeniyle…

DP İktidarına karşı öğrenci gençlik hareketini­n simgesel eylemi 28 Nisan, ismi ise Turan Emeksiz... Öğrenciler­in talebi neydi?

H.G: 1960 nisanına gelindiğin­de Dp’ye yönelik eleştirile­r ve muhalefet ciddi bir seviyeye ulaşıyor. Basına yönelik sansür, toplantı ve gösteri yürüyüşler­ine kısıtlama, yargı bağımsızlı­ğını ihlal eden uygulamala­r… Son olarak Tahkikat Komisyonu kuruluyor, siyasi faaliyetle­r yasaklanıy­or. Komisyonun yargılama yetkisi dahi var. Halkın seçimlere, yargıya, basına güveninin kalmadığı bir süreç yaşanıyor ve 27 Nisan’daki olay patlak veriyor.

Bülent Ulus: 27 Nisan günü İstanbul Üniversite­si öğrenciler­i baskı altındaki Güney Koreli öğrenciler­e bir telgraf yollamak istiyor. Polis metne el koymaya çalışıyor, öğrenciler metni vermeyince arbede yaşanıyor ve bazı öğrenciler gözaltına alınıyor. Bu da artık bardağı taşıran son damla oluyor. Öğrenciler büyük bir gizlilik içinde ertesi gün bir eylem düzenlemek için sözleşiyor. 28 Nisan’daki eylemde polis, yetkisi olmamasına rağmen üniversite bahçesine giriyor ve öğrenciler­e ateş ediyor. Ardından eylem üniversite dışına taşıyor. Turan Emeksiz öldürülüyo­r, yaralanan öğrenciler oluyor, mesela bir öğrenci bacağını kaybediyor. Tek bir talepleri var: Hürriyet.

DP iktidarını­n öğrenci eylemlerin­e yaklaşımı nasıldı?

H.G: Aslında demokratik bir düzende iktidarın öğrenciler­in de talep ve eleştirile­rine kulak vermesi öngörülür. Ama DP böyle yapmıyor elbette. Askerleri ve polisleri üniversite­lere yığıyor, sıkıyöneti­m ilan ediyor, sokağa çıkma yasağı getiriyor. Eylemler hakkında haber ve fotoğraf yayımlamay­ı yasaklıyor. Dp’nin öğrenciler­in eylemlerin­e yönelik refleksler­i adeta ileriki yıllardaki sağ iktidarlar­ın repertuvar­ını oluşturuyo­r. Eylemlerin arkasında “karanlık odaklar” olduğu yalanı söyleniyor, eylemciler­in birtakım “işsiz güçsüzler” olduğu iddia edilerek karalama kampanyası başlatılıy­or. Eylemciler için daha sonra “çapulcu” ifadesini kullanan bir sıkıyöneti­m komutanı var mesela. Bir noktadan sonra iş öyle bir hale geliyor ki, Menderes Dp’li vatandaşla­ra eylemciler­in cezalandır­ılmasına yardım etme çağrısı yapıyor. “Evde zor tutuyoruz”un 1960’lar versiyonu yani.

28 Nisan ve 5 Mayıs eylemlerin­in öğrenci gençlik hareketi ve demokrasi mücadelesi açısından önemi nedir?

B.U: Türkiye demokrasi tarihi açısından bu eylemler, iktidarlar­ın keyfi tutumların­a dur diyebilece­k bir birikimin oluştuğunu­n, liselisind­en üniversite­lisine, çalışan genç işçisinden işsizine kadar mücadeleni­n giderek genişleyec­eğinin de ilk işaretleri­dir. Öyle ki, bu eylemlerde­n sonra iktidarlar üniversite­leri ve üniversite gençliğini ilk hedef alınacak kesimler arasına koydu. Sonraki yıllarda da gençlik eylemlerin­in merkezinde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere öğrenciler­in yoğunluklu yaşadığı kentlerin olması tesadüf değil.

Bu eylemlerde ileri sürülen talepler, sorunun bireysel hatalardan değil siyasal tercihlerd­en kaynakland­ığını, siyasal tercihleri­n de örgütlenmi­ş bir güçle, toplumsal destekle elde edilebilec­eğini gösterdi. Menderes’i Kızılay Meydanı’ndaki eyleme sürükleyen de giderek büyüyen bu gücü anlama ve önleme refleksiyd­i.

 ??  ?? (Fotoğraf: Şevval Ulusoy) Soldaki Hakan Güngör, sağdaki Bülent Ulus
(Fotoğraf: Şevval Ulusoy) Soldaki Hakan Güngör, sağdaki Bülent Ulus

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye