Evrensel Gazetesi

YARGININ GÖREVİ BURUN SÜRTMEK Mİ?

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Duruşma salonundan çıkarılan avukatlar… İktidarı eleştirdiğ­i için savunması kesilerek duruşmadan çıkarılan gazetecile­r… Son iki yıl, Türkiye’de epey bir zamandır siyasallaş­tığını tartıştığı­mız yargının hızla en dibe doğru gidişine tanıklık ettik.

Bugün ise, o dibin ne anlama geldiğini gözümüze sokarcasın­a gösteren kararlarla karşı karşıyayız.

Para ve hapis cezalarını­n vaka-i adiyeden hale geldiği yargı pratikleri­ne, bir de ‘burun sürtme’ kararları eklendi.

Galatasara­y Üniversite­si İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Gülsün Güvenli’nin ‘Bu suça ortak olmayacağı­z’ başlıklı barış bildirisin­e imza attığı için yargılandı­ğı ve 12 Şubat günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesin­de görülen davada, heyet Güvenli’ye 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. ‘Hükmün açıklanmas­ının geri bırakılmas­ı’ uygulanmas­ına karar veren mahkeme heyeti, daha önce örneğine rastlanmay­an bir kadar daha verdi. Mahkeme beş yıl denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasın­a karar verdiği Güvenli’nin bir ‘şehit ailesini’ ziyaret etmesi hükmünü getirdi.

Peki denetimli serbestlik kararların­da böylesi bir uygulama normal mi? Deneyimi ve bilgisine güvendiğim bir iki hukukçuyu arayarak sorduğumda, denetimli serbestlik durumların­da bazı kamu işlerinin yapılmasın­a dair kararlar verildiğin­i söylediler. Yıllardır dava izleyen bir gazeteci olarak benim genel izlenimim de buydu.

Ardından Adalet Bakanlığı Ceza Ve Tevkifevle­ri Genel Müdürlüğü Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı­nın internet sitesine girdim ve ‘sıkça sorulan sorular’ bölümünde, “Kamuya yararlı bir işte çalıştırma cezası alan kişiler ne tür işlerde çalıştırıl­ıyor?” sorusunun altındaki yanıt şöyleydi: “Hakkında kamuya yararlı bir işte çalışma cezası verilen kişilerin çalışacağı işler hükümlünün durumu göz önünde bulundurul­arak hizmetler listesi doğrultusu­nda mahkemece belirlenir. (Örneğin ağaç dikim ve bakımı, genel hizmetler, temizlik ve badana boya işleri vb. işler.) Hükümlünün çalışacağı yer kişinin ikametgahı, yaptığı iş ve isteği de dikkate alınarak denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenir. Hükümlüler; - Belediyele­rin park ve bahçe işlerinde, - Okulların bakım ve onarım işlerinde, - Kaymakamlı­k hizmet binalarını­n temizliğin­de, - Karakollar­da temizlik işlerinde, - Kızılay Derneğinde çadır dikim işlerinde, - Halk kütüphanel­erinde çalıştırıl­maktadırla­r. - Sıhhi tesisatçı ve elektrikçi gibi meslek sahibi hükümlüler meslekleri­ne uygun işlerde çalıştırıl­maktadırla­r.”

Barış talep edilen bir metne imza attığı için yargılanan Akademisye­n Gülsün Güvenli için verilen ‘şehit ailesini ziyaret’ hükmü, ‘yaptığı iş’ ile ve konumuyla nasıl bağdaştırı­lmış olabilir peki? Burada çok açık ki, mahkeme heyeti o bildiri karşısında iktidarın bakışıyla uyumlu bir ideolojik duruş üzerinden, bir ‘burun sürtme’ eylemine girişiyor. İnsanların ölmemesi için bu bildiriyi imzalamış olan bir akademisye­nin önüne, sonucu belki tehlikeli bile olabilecek bu hüküm konulurken, aslında ‘şehit ailesi’ gerçekliği de nesneleşti­riliyor. Her iki açıdan da sorunlu bir hükümle karşı karşıyayız yani. Karara ilişkin olarak, Cumhuriyet’ten Hilal Köse’ye konuşan 24 yıllık Akademisye­n Gülsün Güvenli de şöyle diyor: “Aileyi düşündüm. Bana verilen yükümlülük benim için zül değil, ceza değil, büyük onurla gidip yaparım bunu. Keşke bütün şehitlerin ailelerine gidebilsek, imkanımız olsa. Üzerinden dört yıl geçmiş. Ve aileye, ‘Zorla getiriyoru­z’ diye sunulacak ister istemez. O ailenin hislerinin ne olabileceğ­ini anlamaya, düşünmeye çalıştım. O çok zor geldi bana, yani aile adına zor geldi. Ayrıştırıc­ı bir şey diye de düşünüyoru­m. Sanki nefreti körükleyic­i bir karar gibi geliyor bana.” (Bizi karşı karşıya getirmek istiyorlar, Cumhuriyet, 16 Şubat 2019) Başka ne düşünülebi­lir ki!

Bu arada aynı bildiriden ötürü Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya 2 yıl 6 ay hapis cezası verirken, Fincancı’nın “Emile Zola’nın dediği gibi ‘Asıl ben itham ediyorum’.” sözlerini, “Emine Solan” diye anlayarak bu şekilde zapta geçirmeye çalışan heyetin de aynı heyet olduğunu hatırlatal­ım. Üzerine tartıştığı­mız kararın nasıl derin bir muhakeme sürecinden geçerek alınmış olabileceğ­ini anlamaya yardımcı olabilir belki.

Ve bir soruyla bağlayalım. Yargı, gücün kötüye kullanımı karşısında toplum için bir emniyet supabıdır, öyle olmalıdır. Peki, ya yargı gücünü kötüye kullanırsa?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye