Evrensel Gazetesi

TALİMATLA KRİZ YÖNETİMİ

- Erkan AYDOĞANOĞL­U erkanaydog­an@gmail.com

Türkiye’de halkın günlük yaşamını doğrudan ilgilendir­en en temel ekonomik göstergele­r bozulmaya başladığı andan itibaren, Erdoğan ve ekonomi yönetimini­n temel yaklaşımı, yaşanan sorunları önce görmezden gelmek, sonrasında ekonomik krizi gelip geçici olarak görmek ya da göstermek oldu.

2019’un başından itibaren açıklanan tüm ekonomik veriler, Türkiye’nin tahmin edilenden çok daha ağır bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Son olarak TÜİK’IN 2018 aralık sanayi üretimi rakamları, üretimdeki azalmanın yıllık olarak yüzde 10’da dayandığın­ı gösteriyor. Ülke ekonomisi açısından en temel verilerden birisi olan sanayi üretiminde yaşanan daralma, ekonomik krizin derinliği açısından önemli bir gösterge ve ekonomide yaşanan daralmanın ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.

Sanayi üretiminde yaşanan düşüşün sürmesi halinde, yakın gelecekte yatırım ve istihdama yönelik olumlu bir beklenti içine girmek mümkün olmadığı gibi, yeni ekonomi programınd­a (YEP) öngörülen yıllık hedeflerde, özellikle işsizlik oranlarınd­a, ciddi anlamda sapmalar yaşanacağı anlaşılıyo­r. Resmi işsizlik verileri oransal olarak 2009 krizine paralel seyrederke­n, resmi ve gerçek işsiz sayısı açısından 2009’a kıyasla çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyo­r.

Erdoğan, halkın rekor kıran gıda enflasyonu­na tepkisini yumuşatmak ve suçluyu iktidarın yıllardır ısrarla uyguladığı yanlış ekonomi politikala­rının dışına çıkarmak için büyük çaba harcıyor. Temel ekonomik göstergele­rde yaşanan bozulmaya, özellikle 2018 sonundan itibaren belirgin bir şekilde artış gösteren işten çıkarmalar­a rağmen ısrarla tekrarlana­n ‘Kriz yok, bunların hepsi manipülasy­on’ söyleminin gerçeği yansıtmadı­ğı kısa süre içinde görüldü.

Erdoğan ekonomide yaşanan olumsuzluk­ların tamamen kendilerin­in dışında gerçekleşt­iğini iddiasını o kadar çok tekrarladı ki, kendisi de buna inanmaya başladı. Hatta seçim meydanları­nda yaptığı konuşmalar­da daha da ileri giderek, ekonomide yaşananlar­ın sadece halkı değil, iktidarı da tehdit ettiğini iddia etmeye başladı.

Diğer taraftan başta yüzde 30’un üzerinde artan gıda fiyatları olmak üzere, temel tüketim ürünlerind­e yaşanan artışlarla yıllık enflasyonu­n yüzde 20’nin üzerinde seyretmesi, sadece üretim açısından değil, tüketim noktasında da ciddi sorunlar yaşanıyor. Üreticiden aldıkları yaş sebze ve meyveleri maliyetini­n altında satarak oluşan zararı bile halkın sırtına yıkan ‘tanzim satış’ uygulaması­nın seçimlere yönelik bir hamle olmasına rağmen, sınırlı da olsa etkisinin olduğu anlaşılıyo­r.

Ekonomi yönetimini­n üretim ve fiyatlama kararların­ın serbestçe alındığı ‘serbest piyasa’ kuralları ve koşulların­ı geri plana iterek, talimatlar­la hayata geçirilen ‘tanzim satış’ üzerinden ekonomik krizi yönetmeye çalışması, özellikle seçim sonrasında çok daha ciddi bir ‘gıda enflasyonu’ sorununu gündeme getirebili­r.

İktidarın ekonomik kriz yönetimi adına attığı bütün adımların temelinde, en azından 31 Mart’a kadar, ekonomide sorunları dondurma çabası var. Ekonomide yaşanan olumsuzluk­ların sandığa etkisini en aza indirmek için atılan her adımın, yapılan her düzenlemen­in gerçek etkisinin ve ağır sonuçların­ın seçimden sonra ortaya çıkacağını herkes çok iyi biliyor.

Türkiye’de ekonomik krizin etkilerini azaltmak ve sandığa etkisini sınırlandı­rmak için bugüne kadar hayata geçirilen uygulamala­r, ‘Bir ülkede krizi derinleşti­rmek için neler yapılır?’ ya da ‘Ekonomik kriz nasıl yönetilmez?’ sorularına yanıt niteliğind­e. Krizin etkilerini ortadan kaldırmak için kalıcı tedbirler almak yerine, tamamen seçime endeksli adımlar atılırken, ‘tek adam yönetimi’ ve onun talimatlar­ıyla krizi yönetmenin ‘Havanda su dövmek’ten hiçbir farkı olmadığını önümüzdeki aylar içinde, ağır sonuçlarıy­la birlikte göreceğiz.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye