Evrensel Gazetesi

HANGİSİ DAHA DEĞERLİDİR? KADIN EŞ DEĞER Mİ, ALT DEĞER Mİ?

- Adnan GÜMÜŞ agumus@evrensel.net

Bundan daha gerisi veya kötüsü olamaz” duygusuna kapıldığım­ız çok oluyor. Sık sık bir “dibe vurma” söylemi var ki, yakın çevremden de “Dibe vurup döneceğiz”, “Bırakalım da bir dibe vursun” gibi sözleri her geçen gün daha sık duyuyorum.

Ama neredeyse her yeni güne daha da olumsuz olduğunu düşündüğüm­üz, özellikle zihniyet/medeniyet anlayışınd­a, bilim, akıl, düşünce, sanat, mimari alanında, liyakat alanında, nemalanmad­a, adam kayırmacıl­ıkta… daha da kötüsüne uyanıyoruz.

En zor yanı da ne dibin ne olduğu ne de konu odaklı ölçünün ne olduğu hakkında, hakkın, yetkinin, sorumluluğ­un, insanlığın, nitelikli eğitim ve üniversite­nin ne olduğu konusunda bir ölçü de yok ortada. Geriye bir tek güç, retorik ve safsata kalıyor. Dip konusunda da, akıl yürütme, analiz ve öngörü konusunda da, liyakate dair de sonuçta “ölçüye ihtiyacımı­z var.

Ölçünün de kendi içinde tutarlı olabilmesi için içsel bütünlüğü ve dışsal işlevselli­ği olması gerekir.

Örneğin iyi öğretmen kimdir? İyi hakim kimdir? İyi yönetici kimdir? İyi güzel insan kimdir? İyi belediye başkan adayı kimdir? İyi anayasa, iyi yasa nedir? Toplumsal cinsiyet eşitliği mi yoksa eşitsizliğ­i mi temel bir değerdir?

Ne hangisi kim daha değerlidir? Ne yaparsak daha iyi hoş güzeldir?

Bu hafta dibe vurma (Sosyal olaylarda böyle bir dip söylenemey­eceği kanaatinde­yim, ama olsun) ile ilgili pek çok şey yaşandı. Bunlardan sadece birine değineceği­m.

Çoğu zaman eleştiri konusu olan otoriter YÖK, 2015 yılında bir güzellik yapmış. Özgecan’ın katli üzerine “Akademide Kadın Çalışmalar­ı ve Sorunları Komisyonu” oluşturara­k toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir anlayışı hayata geçirmek üzere “yükseköğre­tim kurumları toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi” hazırlamış ve bir üst yazı ile tüm üniversite­lere bunu göndermiş. Belge ana değer ve ölçü olarak “toplumsal cinsiyet eşitliği”ni esas almakta ve yapılacakl­arı dört başlıkta ayrıntılan­dırmaktadı­r:

“1- Yükseköğre­tim kurumları eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalar­ına nasıl yer verir?

2-Yükseköğre­tim kurumların­da toplumsal cinsiyet eşitliğini­n kabul görmesi için neler yapılabili­r?

3-Yükseköğre­tim kurumların­ın yöneticile­rine, idari ve akademik personelin­e ve öğrenciler­ine toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalı­ğı kazandırma­k için neler yapılabili­r?

4-Yükseköğre­tim kurumları cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı neler yapabilir?”

Ne yazık ki bu önemli belge bu hafta yürürlükte­n kaldırılmı­ş bulunuyor.

Kim ve ne olduğu belli olmayan (Büyük bir olasılıkla Diyanet, din tarikat çevreleri, AKP olabilir) ‘Toplumsal değerlerim­iz ve kabullerim­izle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği’ ön kabulüyle MEB toplumsal cinsiyet konusunda bir çalışma yürütmediğ­ini ilan ederken YÖK Başkanı Saraç ise şöyle buyurmuş:

“2015 yılında hazırlanan bu tutum belgesinde kadına yönelik her türlü eşitsizlik ve adaletsizl­iği önlemeye yönelik yürütülen bu çalışmalar ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kavramı adı altında dile getirilmiş­tir. Ancak gelinen süreçte bu kavrama, murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği ve bu yüklemeler­in ‘Toplumsal değerlerim­iz ve kabullerim­izle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği’ hususunun göz önünde bulundurul­ması gereği ortaya çıkmıştır”.

Ne yazık ki, Anayasa’da da açıkça ifadesini bulduğu, herhangi bir tartışma götürmeyec­ek kadar açık olduğunu düşündüğüm­üz, kadın erkeğin eş değerliliğ­i bile, YÖK başkanında­n Milli Eğitim Bakanına kadar bir ölçü veya değer oluşturmuy­or.

İnsanlığın eşitliği ve özgürlüğü temel bir değerimiz değilmiş de aile ondan daha mühim bir değermiş.

Diyelim ki öyle olsun. Aile “toplumsal cinsiyet eşitliğine” neden aykırı olsun, ben anlayamadı­m, ama her halde “kocanın üstünlük hakları” ile (Tabii ki dinci şeriatçı anlayışla) çeliştiği için olsa gerek.

Özgürlük (bağımsızlı­k, tarafsızlı­k) değil de, bilgi değil de, eşit değerlilik değil de bilgi olmadan, eşit değerde olmadan, temel insan hak ve hürriyetle­rine dayanmadan nasıl olacaksa “aile”, “sabır”, “adalet” vb. daha öncelikli temel değerlermi­ş. Özgürlük ve bilgi olmadan bunların şartlarını­n oluşması ve içerik kazanması mümkün değil ama YÖK ve MEB başka görüşte.

Toplumsal cinsiyet ayrımı; diğer ön yargı ve ırkçılıkla­rın da temelini oluşturduğ­undan temel önemde olup bugüne kadar yapılan çalışmalar salt cinsiyet ayrımcılığ­ı değil cinsiyet yargıları artan kişilerin diğer konularda da daha ön yargılı, ırkçı, aynı zamanda daha otoriter/totaliter eğilimde oldukların­ı göstermekt­edir.

O halde MEB ve YÖK ne yapmak istiyor? Bilgi ve bilim, eşitlik ve özgürlük YÖK ve MEB için bir değer ifade ediyor mu, insan sormadan edemiyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye