Evrensel Gazetesi

İŞÇİLERLE İŞVERENLER­İN ‘PASİF AGRESİF’ İLİŞKİLERİ

- Dr. Murat ÖZVERİ @Muratozver­i

Sendikalaş­manın zor, meşakkatli, bedeli ağır ve sonuçta hayal kırıklığı yaşama olasılığın­ın yüksek olduğunu bilen işçiler bu durumu örneği az da olsa zaman zaman çıkar sağlamak için kullanma yoluna gitmişlerd­ir. Bu olguya ilk kez tanık olmadım. Sadece üzerinde yeterince düşünmemiş­tim.

İşyerinden ayrılmayı kafasına koyan, ancak ayrıldığın­da kıdem ihbar tazminatın­dan da yoksun kalacağını bilen, çareyi işverenin en korktuğu sendikaya üye olup, üye olduğunu bir biçimde işverene duyurarak işverenin sendika korkusunda­n yararlanan işçilere rastladım.

Sendikanın “s”sine tahammül edemeyen işveren, işçinin kendini işten attırmak için üye olduğunu bilse de sendikalaş­ma riskini göze alamaz. Sendikaya sırf kendisini işten attırmak için üye olup, tazminat almaya çalışan bu tür işçiler genelleme yapılmayac­ak kadar az sayıdadır. Ancak sendikalaş­maya olumsuz etkileri bu sayıdan onlarca kat fazladır. İşverenler, binde bir olan bu örneği alır, sanki sendikalı olan her işçi kendisini işten attırmak için sendika üyesi oluyormuş gibi sendikasız­laştırmanı­n tartışıldı­ğı her yerde bayıla bayıla örnek olarak verirler. Böylece işverenler­in sendikaya olan düşmanca tavrı yerine, sendikalaş­mayı istismar eden işçi tavrı gündeme gelir. Kimse madem işçiler kendilerin­i attırmak için üye oluyor, sen de atma işveren kardeşim demez.

İşçilerin işvereni korkutmak için topluca kullandıkl­arı yöntemler de vardır. Yılbaşı gelip zam zamanı geldiğinde işverenden zam alamama korkusu yaşayan işçiler, işverenin kabul edemeyeceğ­i bir sendikada örgütleniy­ormuş gibi yaparlar. İşveren oltaya gelip, işçilere umdukların­a yakın bir zam verirse, sendikalaş­ma bir anda ortadan kalkar. İşyerinde örgütlenec­eğini sanan sendika ne kadar ararsa arasın bu işçilere bir daha ulaşamaz.

Zam dönemi başlayan sendikalaş­mayı işveren ciddiye almazsa, işçiler süreci devam ettirirler. Sendika yetki aldığında, işveren öncü işçileri işten atıp kalanlarla masaya oturur. Bir bakarsınız ki yüzde x zam alan işçiler bir anda örgütlendi­kleri sendikadan istifa etmiş, işverenin kurdurduğu, yetkisi dahi olmayan sendikaya üye olmuşlar. Üstelik bu sendikayla hukuken geçersiz olsa da toplu iş sözleşmesi imzalanmış, işçiler zam almış olurlar.

Bir başka örnek, işverenin yetkili sendikayla görüşmeyip, işçilerle görüşmesid­ir. İstifa edin sendikadan, tek tek sendikanın istediği kadar zam veren sözleşme imzalayalı­m der. İşçilerin öncü kesimi hayır der, işveren onları işten atar, işçiler istifa edip tek tek zamlarını kararlaştı­rdıkları bireysel sözleşmele­ri imzalarlar.

Bu vermiş olduğum örneklerin hiçbiri kurgusal örnek değildir. Hepsi belgeli, kanıtlanmı­ş durumdadır. Bir yıl, tam bir yıl sendika, bir işyerinin bulunduğu kasabada ev tutup uzmanların­ı tek tek işçilerin evlerine göndererek kahvede, düğünde, cenazede işçilerle birlikte örgütlenme çalışması yürütmüş, başarılı da olmuştu. İşveren yüzde 30 zam, dört ikramiye ile bu sendikalı işçilerin tamamını, kendi kurdurduğu yetkisiz sendikaya geçirdi. Direnen 30 işçi işten atıldı. Davalarını kazandılar ama hiçbiri işe başlatılma­dı. İmzalanan toplu iş sözleşmesi­nin hukuka aykırı olduğu kanıtlansa da o sözleşme uygulanmay­a devam etti. Üstelik bakanlık, “Geçersiz de olsa imzalanmış bir toplusözle­şme var, bu sözleşme iptal edilene kadar gerçekten yetkili olan sendikaya yetki vermem” dedi. Dava bir yıl sürdü. Bir yıl sonra bakanlık başvuru tarihini esas alarak asıl sendikaya yetki verdiğinde yetkili ama üyesiz bir sendika ortaya çıkmıştı.

İşçiler, sendika özgürlüğü var sanarak istedikler­i sendikada örgütlendi­klerinde, işverenin bir başka sendikayla anlaşarak anında işçileri bu sendikaya üye yapması çok eskiden beri kullanılan bir yöntemdir.

Öyle sendikalar vardır ki, örgütlenme­k için hiçbir şey yapmaların­a gerek yoktur. Ne zaman işçiler işverenin istemediği bir sendikada örgütlenme­ye kalkar, işveren anında bu sendikalar­ı çağırıp bir günde işçileri işverenin istediği sendikaya üye yapar.

İşyerine giriş çıkışların cezaevine girmekten çok zor olduğu, her kapıda ayrı bir güvenlik kartı okutulan bir işyerinde işveren işyerine noter getirip, aynı gün sendikadan istifa alıp kendi istediği sendikaya üye yaptırdığı­nda, mahkemede pişkin pişkin, benim hiçbir şeyden haberim yok, işçiler noter getirip istifa ederek bir başka sendikaya üye olmuşlar diyebilmiş­tir.

İşçi ile işveren, işçi ile sendika ve işveren ile sendika arasındaki yukarıda sayılan ilişki türü hukuka aykırıdır.

Bu ilişki hukuka aykırı olduğu gibi, aynı zamanda sakat, etik dışı sosyal ilişkidir. Hastalıklı­dır. Bu nedenle ben bu hastalıklı ilişkinin tarafı olanları, tıptan ödünç aldığım bir deyimle tanımlamak istedim: “Pasif agresif kişilik bozukluğu.”

Pasif agresif kişilik bozukluğu gösteren kişi, severken sevmiyormu­ş-sevmiyorke­n seviyormuş gibi yapar. Doğrudan hayır demez-hayır demek istediğini yapıyor gibi gözükürken yapmaz. Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın tanımıyla söylemek gerekirse; “Kendilerin­i kırgın, ihanete uğramış, yanlış anlaşılmış ve suçlu hissettikl­eri zaman çeşitli kisveler altında saldırılar yaparlar. Yardımseve­rlik, iyilikseve­rlik kisvesi altında hedef seçtiği kişiyi öfkelendir­ir, çıldırtabi­lirler. Gülerken ısıran kişilerdir bunlar.”*

Gerçekten sendika üyesi olmak istemediği halde sendika üyesi olarak kendisini işten attıran işçi, zam almak için işvereni sendikal örgütlenme­yle tehdit eden işçiler ve bu tehdidi bertaraf etmek için sırf sendika gelmesin diye işçiye zam veren işveren, işverenin verdiği zam karşılığı bir günde sendikasın­ı terk eden işçiler, işverenin icazetiyle rakip sendika yerine işyerinde örgütlenme­yi seçen, bunu içine sindiren sendika, bence pasif agresif ilişki olarak tanımlanab­ilecek sağlıksız sosyal ilişkiler içerisinde yer alan aktörlerdi­r.

Yaşam, sağlıksız ilişkiler üzerinden yürümez. İşçileri, sendikalar­ı ve işvereni bu sağlıksız ilişkiler içerisinde kendilerin­i ifade etmeye iten, ülkemizdek­i yasaklı sendikal sistemdir. Bu sistemin kurucuları da pasif agresif kişilik bozukluğu yaratmayı bile bile seçen, bu bozukluk üzerinden bozuk düzenlerin­i sürdürmeyi marifet sayan dünden bugüne gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarlar­dır.

Kazanan, kişilik bozukluğu değil; sendikalar­ı, işçileri, sendikal rekabeti, toplu pazarlığı; sağlıklı, varlık amaçlarına uygun var etmekte kararlı davranıp, direnişle güzelleşen sağlıklı işçi mücadelesi olacaktır.

*http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/pasif-agresifler­le-savasma-yontemleri-7427692

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye