Ya gençlerin istediği...
Herhalde “Ülkemizde gündemi en çok meşgul eden konu nedir” sorusuna “seçimler” cevabını vermekte hiçbirimiz beis görmeyiz. Öyle ki son on yılda on seçimi geride bıraktık. Hatta belki de bu yaşımıza rağmen en çok seçim gören kuşak biziz... En yakın örnek olarak 24 Haziran genel seçiminin üzerinden dokuz ay gibi kısa bir süre geçmişken yeniden gündemimize bir seçimi almış durumdayız. Peki bu seçim dönemine nasıl koşullarda giriyoruz?
Tıpkı çeşitli hukuksuz uygulamalarla “şaibeli seçim” damgası yiyen dokuz ay önceki seçim gibi bu seçim dönemine de hukuksuzluklar silsilesiyle girmiş bulunmaktayız. Halkın iradesini hiçe sayarak belediyelere keyfi bir şekilde kayyım atayan tek adam yönetimi bu uygulamaya devam edileceğinin sinyallerini de “Bu seçimlerde de teröre bulaşmış olanlar, olur ya sandıktan çıkacak olurlarsa anında gereğini yapıp kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz” diyerek vermiş bulundu. Bu hukuksuz uygulamalar, söylemler seçim döneminde hükümetin vazgeçilmezleri olduğu kadar medya ablukası da etken güçleri olarak ellerinde bulunmakta. Bir tarafta tek sese, tek tarafa bürünmüş iktidar medyası diğer tarafta en çok tutuklu gazeteci bulunan ülkeler listesinde üçüncü sırada yer almamız gösteriyor ki demokratik ülkelerin vazgeçilmez unsurlarından olan basın özgürlüğü ayaklar altına alınmış vaziyette.
Lakin, içinde bulunduğumuz seçim dönemi, koşulları, medya ablukası ve keyfi kayyım atamaları gibi hukuki krizlerle sınırlı değil, ekonomik kriz de bu döneme damgasını vuruyor. Temel tüketim maddelerine uygulanan zamlar gözümüze çarparken, kulaklarımızda ise “Merminin fiyatından haberiniz var mı?” sözleri çınlıyor. Tüm bu yaşananların oluşturduğu zemin üzerinde gideceğimiz 31 Mart yerel seçimleri diğer seçimlerden farklı olarak bir önceki genel seçimin sonucunun güvenilirliğini tartışmaya açma, Cumhur İttifakı adı altında yükselen tek adam tek parti rejimini sekteye uğratma ve krizin faturasını reddetme hususunda büyük önem arz ediyor. Buradan çıkacak sonuçlar aslında sadece belediyeleri hangi partinin, ismin kazandığından öte tek adam tek parti yönetiminin ve onun ittifakının halkın tercihleri açısından nerede durduğunun da sonucu olacaktır.
Adaylar, vaatler, projeler, süslü püslü özlü sözler... Her seçimde duyuyoruz, görüyoruz bütün bunları... Ya bizim neler istediğimizi neler beklediğimizi kim, ne zaman soracak? “Gençler belediyeden ne isteyebilir ki?” gibi bir soru da akıllara gelebilir ama biraz düşününce anlayıp, ortaklaşabileceğimizi düşündüğümüz birkaç talebimiz var aslında... İlk olarak ranta, yağmaya, talana dayanan belediyecilik anlayışı yerine kaynakların halk için kullanıldığı, yandaş şirket yağmalarından sıyrılmış, bu kaynakları her kesimin eşit paylaşabildiği demokratik ve halkçı bir belediyecilik anlayışı en öncelikli talebimiz. Diğer yandan yerel yönetimlerden beklentilerimiz, yetmeyen burslarla, maddi olanaksızlıklarla okumaya çalışan öğrencilere belediyenin kaynaklarını, ulaşım gibi imkanlarını daha ucuz daha indirimli hale getirmesi... Genç işsizlikle mücadele edebilecek gerekli bütçenin ayrılması ve fatura, kira, aidat derken yaşamayı unutan öğrencilere kültür-sanat etkinliklerinin ücretsiz olması, öğrenci evlerine/yurtlarına tesis edilen elektrik, su, doğal gaz gibi hizmetlere özel indirimler uygulanması... İşte bu taleplerin bizi ortaklaştıracağını, yerel yönetimlerden bizlerin neler beklediğini görmek mümkün olabilir.